Anadolu Savaşına Karşı Milli Görevimiz Nedir?

I. Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri

'İstiklal Harbi" Yıllarında Bir Dergi : İrşad

Harid FEDAİ ( K.K.T.C. )

Anadolu Savaşına Karşı Milli Görevimiz Nedir?
- Günümüz Türkçesi ile -

Kulüplerde, gazinolarda hatta mahalle kahvelerinde toplanan her sınıftan halk bir heyecanla her dakika Anadolu savaşının gelişmelerinden haberler alabilmek için telgrafları, postaları beklemekte, can sıkıntıları içinde vakit geçirmektedir.

Anadolu savaşı Türkiye'nin ya sonu olacak ya da gelişmesinin ilk adımını oluşturacaktır. Bunu anlamayan hiçbir Türk, hiçbir Müslüman yoktur.

İşte bunun içindir ki Anadolu savaşına değil yalnız Türkler, hatta Türk olmayan Müslümanlar bile büyük önem veriyor, savaşta savunma görevini yerine getirin din kardeşimize gereken özveriyi yapmaktan geri kalmıyorlar.

1921 senesinden beri savaş ve ateş dalgaları arasında dalgalanan Rumeli trajedisinin en acıklı günlerini yaşayan, Birinci Büyük Savaş'ın güç yetmez zahmet ve zorlukları içinde yoğrulan zavallı Anadolu, bugün yine özgürlük ve bağımsızlık hakkını savunmaya; kanının son damlasına kadar, yeniden altı yüz seneden sonra bağımsızlık kavgalarını Bursa ve İnönü bölgelerinde; Konya ve Ankara ovalarında da yapmağa ve didişmeğe mecbur kalıyor.

Sevr Andlaşması'nın bir sonucu olan Anadolu savaşı, Türk ulusunun ve Türk ocağının geçirmekte olduğu çok acı olayların en dehşetlisi, en kan ağlatıcısıdır. Yeşil Anadolu ovaları, mutlu Anadolu köyleri ve kentleri birer birer savaş trajedilerine sahne olmuştur. Top, gülle ve kurşun darbeleri altında viraneye çevrilmiş bulunuyorlar.

Anadolu savaşı bütün Türk ulusunun bağımsızlığını koruma kavgası olduğu için biz ve siz, kısaca hepimiz bu savaş ile ilgileniyoruz. Gerçi, yengimiz uzun dualar, Tanrı'ya yalvarmalar ve iyi dileklerde bulunmaktan bir an bile geri durmuyor isek de, o savaşı, din uğruna yapılan o kutsal kavgayı; o din ve şeriata karşı görevini yerine getiren Mücahit, savunucu kardeşlerimize, o zavallı yaralılara kutsal bir hizmet ve gerçek bir yardımda, bir maddî katkıda hâlâ bulunamadık.

Anadolu savaşının bize kazandıracağı yengi hepimizin ulusal şerefini parlatacak, alınlarımızdan lekeyi silecek bir utku olgusudur. O halde bu saygın asker kardeşlerimize bizim şu uzakça ufuklardan yapabileceğimiz yardımlar vardır ki onları yadsımamamız gerekir.

Bir süre önce Leymmosun kazasında kurulacağı ileri sürülen bir Hilâl-i Ahmer (Kızılay) Cemiyeti Lefkoşa basınında bir ara ele alınmış ise de nasılsa, yine unutulmuş, gazete sayfaları başka olaylara, başka havadislere yer vermişti.

Muhacirin-i İslamiye adıyla oluşturulmuş bulunan ve İstanbul göçmenleri için çalışan bu hayır kurumu görevini pekiyi bir düzeyde yerine getirmekte olduğundan bu düzenli kurumun özellikle sayın başkanı İrfan Bey'le üyelerini içtenlikte alkışlar ve kutlarız.

Ancak son olaylar bize öyle anlatıyor ki Anadolu savaşının saygın yaralıları bugün daha bir yardıma muhtaçtır ve din, hak milletten yana olmak isteyen aziz evlatları daha bir destek ve ilgi bekliyor.

Bu büyük ihtiyaç karşısında, acaba, Muhacirin-i İslamiye adıyla kurulan cemiyet, merhametli bakışlarını İstanbul'dan Anadolu'ya çevirseler ve orada hakkını savunmak için yaralanan zavallı askerlerimizi de görseler olmaz mı?

Muhacirin-i İslamiye Cemiyeti'nin bozulması ve yeni kuruluşun oluşması da süreye bağlı olacağından şimdiki cemiyetin yönetim kurulunu hiçbir değişikliği uğratmadan Anadolu Hilal-i Ahmer Cemiyeti'ne intikal ettirmenin gerçeğe daha uygun düşeceği inancındayız.

Hilal-i Ahmer Cemiyetleri hatta düşman ülkelerinde bile serbest iken İngiltere hükümetinin yansızlığını öne sürdüğü şu savaşta böylesi bir kuruluşa karşı çıkması aklın ucundan bile geçecek gibi değildir. Savaşan millet bizim, düşmanın ayakları altında ezilen millet bizimdir. Yalnız telgraf ve gazeteleri karıştırmak, savaşta yer alanlar hakkında görüşler ileri sürmek, utku haberleriyle böbürlenmekle bir iş yapmış sayılamayız.

Bizim bu olaylar karşısında görevimiz onlara yardım etmenin yollarını bulmak; katılarak hizmette bulunamadığımız o orduların yaralılarına, sakat kalmışlarına olsun yardım edebilmenin çarelerini düşünmektir.

İş başında bulunanlarımızdan özellikle Muhacirin-i İslamiye'nin saygın başkanından rica ederiz ki konuyu inceleyip yerli hükümetin olurunu aldıktan sonra kurulacak sistem içinde Anadolu askerlerine bir yardımda bulunabilmiş olalım.

Bu bir lütuf değil, Anadolu savaşına karşı millî bir görevimizdir:


İrşâd, 1 Eylül 1921, Sayı: 16





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 1289 kez gösterilmiştir.