I. Uluslararası Atatürk ve Türk Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri Atatürk ve Kıbrıs Kültürü
İsmail BOZKURT ( K.K.T.C. )
I-GİRİŞ
Kıbrıslı Türkler'in Osmanlı İmparatorluğu'ndan koparıldıktan sonra da Anadolu ile ilişkilerini sürdürdükleri ve bir bocalama döneminden sonra örgütlenerek seslerini duyurmağa başladıkları bilinmektedir.
Buna karşın, 1915-1919 yıllarında Kıbrıs'ta, Kıbrıslı Türkler'e ait dergi ya da gazete yayımlanmadı. İngiliz Sömürge Yönetimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun Almanya'nın yanında savaşa girmesi üzerine Kıbrıs'ı tek taraflı olarak ilhak etmekle kalmamış, Kıbrıslı Türkler'i ağır baskı altına almış, Türkçe gazete yayımlanması engellemiş, toplumun haber alma özgürlüğünü ortadan kaldırmıştır. Oysa aynı dönemde Kıbrıs'ta 15 Rumca gazete çıkıyordu.
Bu ortama karşın, Kıbrıslı Türkler'in 1. Dünya Savaşı'nı bu bağlamda Çanakkale Savaşları'nı dikkatle izlediklerini varsayabiliriz. O dönemde Çanakkale'de İngizlizlere dur diyen Mustafa Kemal adının Kıbrıs'ta duyulmaması, heyecan yaratmaması düşünülemez.
Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminde, Kıbrıs Türk Toplumu'nda, bir yandan İngiliz baskıları, diğer yandan Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilerek teslim olması dolayısı ile umutsuzluk egemendi.
Bu ortamda iki Kıbrıslı Türk, Kıbrıs Müftüsü Ziya Efendi ile gazeteci Remzi Okan'ın önderliğinde, 10 Aralık 1918 günü Lefkoşa'da bir Meclis-i Millî (Ulusal Meclis) toplanır. Adanın her yanından gelen yaklaşık 200 delegenin katılımı ile gerçekleşen ve üç gün süren Meclis-i Millî'de alınan ilk karar, Kıbrıs'ın Osmanlı İmparatorluğu'na geri verilmesi yönünde idi. Bu Meclis'in, Mustafa Kemal Samsun'a çıkmadan, Erzurum ve Sivas Kongreleri toplanmadan gerçekleştirilmesi dikkate değer bir husustur.
Meclis-i Millî Kıbrıslı Türkler'de adeta bir ateşleme görevi yapar ve peş peşe gazete ve dergiler çıkmağa başlar. Yayımlanan gazete / dergilerin sayısı yediyi bulur ve bunlar Türk Kurtuluş Savaşı boyuncu yayınlarını sürdürürler. Bu gazete ve dergiler şunlardır:
Doğru Yol, Söz, Irşad, Davul, Ankebut, Vatan ve Hakikat. Söz 1200, Vatan 800, Irşad 400, Ankebut 310, Doğru Yol 810, Davul 600, Hakikat 1000 adet basıyordu. Söz'ün 1200'lük tirajını aşan tek bir Rumca gazete vardı. Elefteria (Özgürlük) adlı bu gazetenin tirajı 1800 civarında idi.
Nüfusun azlığı ve ülkenin küçüklüğü gözönüne alınırsa, gerek 1200 sayı ile en yüksek tirajlı gazete, gerekse 5000'in üzerindeki Türkçe gazetelerin toplam tirajı, bize göre çarpıcıdır ve o günlerde Kıbrıslı Türkler'deki dinamizmin kanıtı olarak kabul edilmelidir. II- TÜRK KURTULUŞ SAVAŞI VE KIBRISLI TÜRKLER
Türk Kurtuluş Savaşı yıllarını Kıbrıslı Türkler çok canlı olarak yaşadılar ve her yönü ile bu savaşla özdeşleştiler.
Bir yolunu bulup Anadolu'ya geçen ve savaşa katılanlar oldu. Kıbrıs Türk basını Anadolu direnişini destekleyici yayınlar yaptı. O yılların gazeteleri bu yöndeki manzumeler ve düzyazılarla doludur. Mizah gazetesi Davul ise, Rum-Yunan ve İngiliz propagandasına karşı güçlü bir mizahî savaşım verdi. Diğer yandan köylerle kasabalar yardım toplayıp Anadolu'ya göndermek için birbirleri ile yarıştılar. Yardım toplamanın bir yolu da müsamereler düzenlemek ve oyunlar sahnelemekle gerçekleşti. Kaynaklara göre o dönemde bu şekilde çok sayıda etkinlik düzenlendi.
Anadolu direnişinin, Kıbrıs'tan gelebilecek tehlikelere karşı Kıbrıs'ta istihbarat yaptığı ve istihbarat topladığı da biliniyor. Kıbrıslı Türkler'in bu konuda da önemli görevler yaptıklarını varsaymak gerekiyor.
Anadolu Zaferi, anında Kıbrıs'a da yansıdı. 9 Eylül günü, İzmir'in kurtuluşu duyulur duyulmaz Lefkoşa'da bir miting yapılarak bu kurtuluş kutlanır ve Mustafa Kemal'e kutlama mesajları gönderilir.
İngiliz Valisi'nin Büyük Zafer'den sonra Kıbrıs'lı Türkler'e söylediği şu sözler, Kıbrıslı Türkler'in Türk Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal'le ilgili duygularını saptayan önemli bir tarihî kanıttır:
"Türkiye'de halk zafer sevinci ile coşuyor ve şenlikler düzenliyor. Buna bir diyeceğimiz yok. Fakat sizlere ne oluyor? Mustafa Kemal'in ne yüzünü gördünüz, ne de sesini duydunuz. Buna rağmen sokaklara dökülüp, O'nun zaferlerini kutluyorsunuz! Hayret doğrusu!"
Büyük Zafer Kıbrıs köylerinde de yankı bulur. Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında köyünde muhtar olan merhum dedem anlatmıştı: Anadolu'da Yunan ilerlemesi oldukça, köy Rumları, papazın önderliğinde Yunan bayrağını çekip Türk mahallesine yürürler ve sloganlar atarlarmış. Türk zaferi gerçekleşince, bu kez Türkler, Rum mahallesine yürüyüp sloganlar atmışlar.
Kıbrıslı şair Mehmet Kansu da kendi köyünde de böyle bir olay olduğunu anlatmıştı.
Kutlu Adalı da, daha sonra değineceğim "Dağarcık" adlı kitabında benzer olayları dile getirir.
Bütün bunlar Kıbrıslı Türkler'in kendilerini Türk Kurtuluş Savaşı ile özdeştirdiklerinin kanıtlarıdır. III- CUMHURİYET TÜRKİYESİ VE KIBRISLI TÜRKLER
Kurtuluş Savaşı yıllarında belleklere yerleşen Mustafa Kemal, Atatürk olarak da Kıbrıslı Türkler'de silinmez izler bıraktı. Cumhuriyet coşku ile karşılandı. Atatürk ilke ve devrimleri Kıbrıs'a da yansıdı ve halk kendiliğinden bu ilke ve devrimlere sahip çıktı. Onları benimsedi.
Kıbrıslı Türkler, Türk Kurtuluş Savaşı'na kadar "Osmanlı" ve "İslâm" kimliği taşıyorlardı. Türk kimliğinin ön plana çıkması, Türk Kurtuluş Savaşı ile olur; Atatürk Türkiyesi ile doruğa ulaşır.
Kıbrıslı Türkler, Türk kimliği ile Atatürk ilke ve devrimlerini özümseyerek, Kıbrıs'taki varolma savaşımı daha bilinçli bir biçimde verdiler. Yakın tarihlerdeki silâhlı direnişin ruhu ile moral kaynağının, büyük ölçüde Atatürk, Türk Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet Türkiyesi ve Atatürk ilke ve devrimleri olduğunu rahatça söyleyebiliriz. IV- KIBRIS TÜRK EDEBİYATI'NDA ATATÜRK
Yukarıda belirttiğimiz gibi Türk Kurtuluş Savaşı boyuncu Kıbrıs'ta yayımlanan Türkçe gazete ve dergiler, Anadolu direnişçileri ile onların önderi Mustafa Kemal'i destekleyen ve öven manzumeler ve düzyazılarla doludur.
Bu bildiri içinde bunlara uzun uzun yer vermenin olanağı yoktur. Bu bakımdan yalnızca birkaç şiiri aktarmakla yetiniyoruz:
Büyük Taarruz'dan önce 1922 Nisan'ından Ankebut Gazetesi'nde yayımlanan Mehmet Fikri imzalı "Gönüllü Giderken" başlıklı şiir, Kıbrıslı Türkler'in o günkü duygularını çok güzel yansıtır. GÖNÜLLÜ GİDERKEN
Of nedir bu kanlı ateş, kızıl ateş gönlümde
Hiç duramam! İçim atar harbe doğru valide
Davul çalar, boru öter, asker toplar kumandan
Türkoğluyum yüce ana, hiç duramam bir tek an.
Vatanın namusunu kurtaracak askerdir
Kılınç çeker harp ederim Rabbim beni gözetir.
Sakın anacığım ağlama! Yavuklumdur yadigâr
Umutlanma, meraklanma vermez sana asla kâr
Keder etme şanın artsın, vatan bizi çağırır
Teselli ver yavukluma, tatlı sözle sevindir.
Anadolu'yu canlatacak, yaşatacak askerdir
Süngü tutar harp ederim Rabbim beni gözetir.
Hain düşman, katil düşman geliyorum hazır ol
İmanım var, hakânım var, çalabım var bir erim
Kinim büyük, dermanım var, biliyorum hazır ol
Yüce Allah adı için kuvvet aldım yürürüm.
İzmir'in kurtuluşundan bir gün sonra, 10 Eylül 1922 günkü Davulda'da A. Alp (Mehmet Ali Akıncı) imzası ile yayımlanan "Senindir" başlıklı şiirde ise, Mustafa Kemal'e şöyle sesleniliyor: SENİNDİR
Mukaddestir senin adın dillerde
Kemal Paşa! Ey muhteşem kumandan!
Olmasaydın, pek yabancı ellerde,
Harabolup gidecekti bu vatan.
Sen dedin ki: Ey kardaşlar cesaret
Türk milleti çekmeyecek esaret
Şanlı say ü sebatında yürüdün
"Hak" sözünü düşmanlara tanıttın
Bir nur oldun ufukları bürüdün
Zulmet saçan bulutları dağıttın
Hep dağıldı o sehâb-ı pür-melâl
Ufuklardan yükseliyor bak hilâl
İnkirazdan kurtararak devleti
Türk evladı tarih yazdı al kandan
Esaretten kurtardın bu milleti
Binler yaşa, sen ey büyük kumandan!
Mazlûm vatan, kanlı toprak senindir
Tarihteki şanlı yaprak senindir.
M. Alp
(Mehmet Ali Akıncı)
Davul, 10 Eylül 1922
Sayı: 10
Büyük Zafer'den bir süre sonra 26 Kasım 1922'de yine Davul'da M. Alp (Mehmet Ali Akıncı) imzası ile yayımlanan "Akdeniz Sahillerinden" balıklı şiirde Anadolu'yu duyulan özlem ve sevgi bakın nasıl dile getiriliyor: AKDENİZ SAHİLLERİNDEN
Büyük Annem benim ruhum senin ile mümtezic
Benim kalbim ancak senin aşkın ile vuruyor
Bil ki benim safa kalbimde sönmeyecek sevdan hiç
Yüz yıl evvel nasıl ise yine öyle duruyor
Çünki benim kanımda da Osmanlılık şanı var
Çünki benim kanımda da bir Turanlı kanı var
Gelebilsem âğûşuna, koşabilsem yanına
Ne çare ki esir gibi yaşıyorsun bu yerde
Mümkin olsa ve sığınsam âğûşuna, şanına
Ah olmasa aramızda Akdenizden bu perde
Bırak beni annem ile kavuşayım Akdeniz
Ben geçince sakin durma Ceyhan gibi ak deniz.
Ey vatanım, Tanrı şâhid unutmadın seni ben
İmanım var, birgün yine gireceğim koynuna
Güllerini dermek için olmasaydı bu diken,
Anne bulmuş yetim gibi dolanırdım boynuna.
Ey Akdeniz! Yol ver bana, dur, suların akmasın
Dalgaların bu hicranlı kalbciğimi yıkmasın.
M.A.
(Mehmet Ali Akıncı)
Davul, 26 Kasım, 1922
Sayı: 21
1930'lu ve 1940'lı yıllarda da, Kıbrıs Türk Edebiyatı'nda Türk Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal Atatürk, ağırlık olarak yer aldı. O dönemde şiir dışında düzyazı edebiyatı, daha çok tiyatro oyunları ile ortaya çıktı. Daha sonra önemli bir romancı olarak sivrilecek olan Hikmet Arif Mapolar'ın yazdığı oyunların konusu Türk Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal'dir. Duman, Meşale, Mucize, Altın Şehir adlı yapıtları bu bağlamda sayabiliriz.
Osman Talat Alkan'ın yazdığı Yüksel, Talat Yurdakul'un yazdığı İzmir'e Girerken adlı oyunlarla da konu Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı'dır.
Daha yakın tarihlerde, Kıbrıs Türk Edebiyatı'na damgasını vuran Özker Yaşın, Türk Edebiyatı'nda en iyi, en güzel Atatürk şiirleri yazan bir şairdir. Onun "Kıbrıs'ta Atatürk" adlı şiiri, Kıbrıslı Türklerdeki Atatürk sevgisini çok güzel dile getirmektedir. KIBRIS'TA ATATÜRK
Bir dağ köyünde Kıbrıs'ın
Baktım Atatürk'ün resmi
Kahvenin duvarından
Baktım Atatürk'ün resmi
Bir Kıbrıslı Türk'ün G
Göğsündeki rozette
"Bu kim" dedim köylüye:
"Memleketi kurtaran
Eşsiz kahraman" dedi.
Lefkoşa Girne Kapısı'nda
Baktım Atatürk'ün heykeli
Öylesine aydınlık öylesine görkemli
"Bu kim" dedim bir yavruya
"Gündüz eden gecemi
Ölümsüz babam" dedi.
Bir genç geliyordu karşıdan
Elindeki kitabın arasından
Bir resim çıktı
Baktım Atatürk'ün resmi
"Bu kim" dedim delikanlıya
"Korumak'çin emanetini
Hayatımı vereceğim adam" dedi.
Bir köy kahvesinde Kıbrıs'ın
Tören yaptık On Kasım günü
Bir köy kahvesinde Kıbrıs'ın Saygı duruşuna kalktık Atatürk'e
Ahmet'ler, Hasan'lar, Hüseyin'lerle.
Bir köy kahvesinde Kıbrıs'ın
Ata'nın sesini dinledik radyoda
Bir ses yayıldı dalga dalga
Kulak verdik "Yurttaşlarım" diyen sese
Ahmet'ler, Hasan'lar, Hüseyin'lerle
Ali Ağa: "Hey oğul" dedi,
"Ben Atatürk'ü görmedin ama
O öyle yerleşti ki aklıma
Ne zaman gözlerimi yumsam
Sanırım Atatürk karşımda."
Söz aldı mücahit Süleyman:
"Rumlar köye saldırdıkları zaman
kurşun sıktık üç gün üç gece
Ve bitti cephanemiz.
Aklıma geldi Atatürk'ün sözleri
Sonuna kadar döğüşeceğim dedim
Bıçağımı süngü yapıp bekledim."
Çoban Halil gülümsedi
"Atatürk" dedi, "gökteki yıldızlarda
Mavi mavi bakar geceleri
Tut ki üşüdüm ovada
Isıtır beni Atatürk'ün gözleri..."
Köy ilkokulunda
Dalıp gitmişti öğretmen,
Kıbrıs'ın bu dağ köyünde
Gencecik bir Türk öğretmeni...
Baktı duvarda Atatürk'ün resmi
Atatürk gülümseyip dile geldi:
"Aydınlık bakışlı öğretmenim
Girdin mi sınıftan içeri
Unutma hatırla beni,
Öğrencilerine beni hatırlat.
"Özgürlükle güzel hayat
Mutlu yaşamak özgürlükle mümkün.
De ki öğrencilerine: Çocuklar
Bir kara gün
Düşmanlar girmişti Anavatana.
"19 Mayısla başla hikâyemize,
Ama sakın bitirme hikâyeyi
Düşmanı dökünce denize
Yeni bir vatan yaratmanın
Gerçekleşeceğini anlat devrimlerle.
"Anavatan kurtuldu çocuklar de
Yavruyu kurtarmak kaldı bize.
İyiye Doğruya Güzele yürüyün
Ve kavuşmak için özgürlüğe
Savaşın gerektiği gün
Budur beklediği bizden Atatürk'ün..."
Kutlu Adalı'nın 1963'te yayımlanan Dağarcık adlı yapıtı, görevli olarak köylere yatığı gezilerin izlenimlerini içerir. Kâh öykü, kâh deneme niteliğindeki bu yapıt, Kıbrıs Türk Halk Kültürü için eşsiz bir kaynak niteliğindedir. Bu kaynak yapıtta Atatürk başlıklı bölümü, aynen aktarıyorum: ATATÜRK
"Ön teker nere giderse arka teker de ora gider."
Öğretmenlerin, İngiliz boyunduruğu altında iken okulun salonuna asmaktan korktuğu, çekindiği yıllarda köylü; evine, kahvesine, birliğine, derneğine, Atatürk ile Türk büyüklerinin resmini asmakta bir sakınca görmüyordu. Sağdan soldan gelen baskılara omuz silkiyor, kulak vermiyordu.
Kıbrıslı Rumların, Türkiye'ye çıkan Yunanlıları çılgınca alkışlayıp, sevinçten oynayıp zıpladıkları, taşkınlıkla yaptıkları yıllarda, Kıbrıs Türk köylüsünün Atatürk'e bağlanmaması, onu sevmemesi olanaksızdı. Bütün köylünün yüreciği o yıllarda Atatürk'le birlikte atmıştı. Onun ilerlemesi, onun başarıları, Kıbrıs'ın her yanındaki Türkler arasında bayram havası yaratmıştı. Savaşa katılamıyorlardı ama, para toplayıp gönderme yolları arıyorlardı!
Yunanlar İzmir'e çıkınca, Rumlar pek çok alay etmişti Türklerle. Yunanlar İzmir'de denize dökülünce sus pus olan, kuyruklarını bacaklarının arasına sokan Rumlarla da, Türklerin pek çok alay etmişti sonradan. Bağlarbaşı'nda o günlere değin bir öykü dinledim. Yunanlar İzmir'e çıktılar. Durmadan Ankara'ya doğru ilerliyorlar! Ha bugün ha yarın Ankara'ya girilecek, Mustafa Kemal esir edilecek! Bütün Kıbrıs Rumları gibi Bağlarbaşı'ndaki Rumlar da sevinç içinde. Sevinçlerinden yapmadık taşkınlık bırakmıyorlar. Türklerle alay ediyorlar. Evrende Türk denen bir ulus kalmadı artı diyorlar! Derken bütün Kıbrıs bir gün çalkalandı:
"Mustafa Kemal esir düştü! Trikopis Kemal Paşa'yı teslim aldı!"
bu acı salık üzerine Bağlarbaşı Türkleri aralarında para toplıyarak, Leymosuna birini yolladılar. Telgraf çektirdiler. Salığın doğruluk derecesini öğrenmek istediler. Fakat çok sürmez bir başka salık, Kıbrısı bir uçtan bir uca bir çırpıda çalkalar:
"Trikopis teslim oldu Yunanlar İzmir'e doğru kaçıyor!..."
İşte bu salıktır ki bütün Kıbrıs Türklerine sevinç gözyaşları döktürür. Rumlardan bol bol öç alırlar. Bağlarbaşlılar ise köy kahvesinin önündeki iri dut ağacının tepesine bir Türk bayrağı çekerler. Bayrak; ortasına ivedilikle ay ile yıldız dikilmiş kırmızı bir masa örtüsünden başka bir şey değildir!.
Kurtuluş Savaşı günlerinde Kavaklı köyünde de Rumlar epey Türkleri incitmişlerdi. Fakat sonradan Trikopis esir düşüp, Yunanlar kurtuluşu İzmir'e doğru kaçmakta bulunca, incitme sırası Türklere gelmişti. O günlerde Kavaklı Türkleri, köydeki Rumlara şu dörtlüğü söylemekteydi:
Var olasın Kemal Paşa
Askerinle binler yaşa
Yüzbin Yunan kellesini
Atasın birden aşaa
Bu olaydan sonra Rumlar köyde tutunamaz oldular. Çok sürmedi hepsi köyden göç ettiler. Bu gün Kavaklı'da bir Rum bile yoktur.
Kıbrıs Türk köylüsü, kentlisi o yıllardan başlıyarak tellim Atatürk'ün, onun ilkelerinin, devrimlerinin yanında yer aldı. Ona artan sevgiyle bağlandı.
Bu gün Kıbrıs Türkü köylüsü kentlisi okullarını Atatürk'ün resimleri ile, heykelleri ile süslüyor. Çocuklar kafasını onun ilkeleri, onun devrimleri ile dolduruyor. Sömürgeliren kılıcı yok başlarında artık. Önce ana baba, su ekmek demesini öğrenen çocuklar, bu gün bu listenin başına Atatürk'ü eklemiştir. Atatürk Kıbrıs Türk köylüsü için sonsuz bir devinme, güç kaynağı, doğruyu, gerçeği, ileriyi gösteren bir ışıktır. Karanlık, nemli, zindan gibi evlerde yaşıyan pek çok köylümüze yaşama gücü veren, evini aydınlatan, köyünü ayakta tutan, bu ışıktır. Bu ışık olmasa, bu sınır olmazdı!... V- KISA BİR DEĞERLENDİRME
Kıbrıslı Türkler, çağdaş, uygar, Avrupaî bir toplum olarak bilinir. Bu konuda çok şeyler söylenmiş ve yazılmıştır.
Bu yüzyıl İngiliz Yönetimi'nde yaşamayı ve 1963'e kadar Rum toplumu ile içiçe olma durumunu Kıbrıslı Türkler'in çağdaş, uygar ve Avrupaî olmasına neden olanak gösterenler vardır.
Gerek İngiliz Yönetimi'nin, gerekse Rumlarla içiçe yaşamanın etkileri elbette gözardı edilemez; ama bize göre Kıbrıslı Türkler'e bu üstün nitelikleri kazandıran temel etken, Atatürk'ü, Atatürkçülüğü, Atatürk ilke ve devrimlerini, özellikle lâikliği özümseyerek ve kimlikleri ile kültürlerinin ayrılmaz bir ögesi durumuna sokmalarıdır.
Atatürk, Atatürkçülük, Atatürk ilke ve devrimleri; bugün Kıbrıs Türk Kültürü'nden soyutlanamaz. Soyutlanırsa Kıbrıslı Türk Kimliği büyük oranda erozyona uğrar.
Kıbrıs Türk Kültürü derken, halktan kopuk bir zümrenin kültüründen söz etmiyorum. Kıbrıs Türk Kültürü ile Kıbrıs Türk Halk Kültürü büyük oranda özdeştir. Kent-köy, aşağı tabaka-üst tabaka ayırımları pek kalmamıştır.
Dolayısı ile Atatürk, Atatürkçülük, Atatürk ilke ve devrimlerinin Kıbrıs Türk Halk Kültürü'nün temel ögelerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Sanırım Atatürk'ün bu denli etkili olduğu başka bir Türk toplumu yoktur.
|