Malatya merkezinde ve Arguvan, Akçadağ, Arapkir,
Hekimhan gibi ilçelere bağlı köylerin çoğunda aralık-ocak şubat aylarının bir
gününde “Abdal Musa Aşı” törenleri yapılır. Günümüzde bu törenler tüm canlılığı
ile devam etmektedir. Kaynaklara göre Abdal Musa XIV. yüzyılda Antalya Elmalı’da
yaşamıştır. Hacı Bektaş’ın amcası olan Haydar Ata’nın torunudur. Yine Hoca
Sadeddin Efendi’nin Tacü’t-Tevarih adlı eserinde Orhan Gazi ile Bursa’nın
fethinde beraber olduklarından bahsedilir ve bir kerameti de anlatılır. Adil Ali Atalay’ın hazırladığı “Abdal Musa Sultan ve Velayetnamesi” adlı
eserde, Abdal Musa ile ilgili rivayetlerden genişçe bahsedilmekte ve onun şarabı
bol yapması, kırk bin askeri bir tencere yemekle doyurması, yemeğin bitmemesi
gibi kerametleri anlatılmaktadır. “Bektaşî meydanındaki on iki posttan ayakçı postu denilen onbirinci post
Abdal Musa postudur. Yukarıda kısaca bahsedildiği üzere; Abdal Musa’yı anmak,
onun adına kurban tığlamak, aş yapıp dağıtmak töreninin Malatya ve köylerinde
yapılışı şu şekilde olmaktadır: Köy yaşlıları, “Abdal Musa’yı ne zaman yapacağız?” diye kışın ev
sohbetlerinde hazırlıkların hangi gün, kimler tarafından yapılacağını
kararlaştırırlar. Önce 6-7 kişilik bir hizmetli ekibi oluşturulur. Bunlara
“Abdal Musa Askerleri” veya “Abdal Musa’nın hizmetlileri” denilir. Bunları idare
eden bir erkek de baş hizmetli olur. Önce bir araba sağlanır, hizmetliler önde araba arkada ev ev dolaşırlar.
Evlerden un, bulgur, yağ, odun, buğday, arpa, tuz ve para toplarlar. Kapının önüne geldiğinde, “Abdal Musa aşkına” evden verilenler, hizmetliler
tarafından arabadaki çuvallara ve sitillere yerleştirilir. Odun verilirken daha
önceden “şu odun da Abdal Musa’ya” diye ayrılmış olan odun verilir. Un, bulgur,
yağ, tuz, buğday verilirken, kabın hepsi boşaltılmaz dibinde azıcık bırakılır.
Bu “Abdal Musa bereketi” denilerek tekrar aşlığın içine katılır. Hizmetlilere de ev sahibi meyve, pestil, ceviz gibi yiyecekler ikram eder.
“Abdal Musa kabul eylesin. Azımız çok sayılsın temennisinde bulunur. Aynı köylü olup da şehirde oturanlar ise, “bizi de listeye alsınlar,
lokmamızı salsınlar” diyerek para yardımında bulunurlar. Toplanan malzemeler, bir odada muhafaza edilir, içlerinden görevli bu
malzemelerden yalnızca odunu bırakıp, diğerlerini satar. Biriken para ile koç
kurbanlık alınır. Keçi alınmaz. “Keçiden kurban olmaz, o şeytan gibidir” derler.
Yardımlaşarak kesilen kurbanlık koçların kellesi, ciğeri, postu satışa
çıkarılır. Satışta açık arttırma şarttır. Kim fazla arttırırsa onda kalır.
Odunlar ise kazan kaynadıktan sonra satılır. Arttırmadan sonra, görevliler etleri doğrarlar. Ertesi gün, köyün meydanında
ya da yatır (ziyaret) varsa yatırın civarında kazanlar kurulur, kadın keyveniler
(aşcılar) tarafından etli bulgur pilavı yapılır. Pilav piştikten sonra listeden
ad alınarak hane halkının nüfusuna göre, “Abdal Musa Lokması” denilen yemek
dağıtılır. En sonunda ise şehirden para gönderen köylülerin, “Lokma”ları ayrılır
ve görevlendirilen biri tarafından götürülüp, sahiplerine verilir. Lokma dağıtılmadan önce kazan başında bulunanlardan biri yemek duasını okur:
“Sofrada zat ola, münkir mat ola
Yiyene helal, yedirene delil ola
Bu gitti gerisi gele, erenler demine
Hu”. Malatya’nın Arguvan, Arapkir ve Hekimhan ilçelerine bağlı bazı köylerde ise
Abdal Musa kurbanı kesildiği günün akşamı “cem törenleri” yapılır. Cem töreninde
bağlama saz ile deyişler, mersiyeler okunur, semah edilir. “Cem lokması”
dağıtılır. Köyde küskünler varsa barıştırılır, anlaşmazlıklar tatlıya bağlanır.
Çünkü Abdal Musa Kurbanı’nın bir adı da “birlik kurbanı” veya “birleme kurbanı”
dır.
|