Orta Asya'dan Günümüze Tepme Keçeler Hunlar Döneminde Tepme Keçecilik Büyük Hun devletinin, Orta Asya kavimlerini ilk defa bir bayrak altında
toplaması bakımından Türk kültür tarihi içerisinde büyük bir yeri ve önemi
vardır. Aslında M.Ö. Birinci Bin'de Kuzey Çin'de görülen ve Çin kaynaklarında
Hiyon-nu adı ile tanınan Asya Hunları; atlı bozkır kültürü içerisinde, belirli
bir anlayış, örf ve adetleri ile yaşayan, geniş orta bölgelerde Türkçe konuşan
en eski Türk topluluklarındandır. Konar-göçer yaşayış içinde bulunan bu toplulukların en önemli ihtiyaçları,
barınaklar olmuştur. Keregü, kerekü ve yurd adı verilen ve bir ahşap
konstürksiyondan meydana getirilen yuvarlak planlı karkasın üzerine kalın keçe
örtülülerle kaplanan bu çadırlar, eski çağlardan beri Türklerin en kutsal
barınağı olmuşlardır. Türk boyları çadırlarının dışında kullandıkları keçeleri aynı zamanda
çadırlarının içini döşemede de kullanmışlardır. Çok renkli bezemelerle elde
edilen keçeler ve özenle dokunmuş halı ve kilimlerle döşenen çadırın orta kısmı
ocak için açık bırakılmıştır. Normal büyüklükte bir yurdu kaplayan keçe örtüler,
yaklaşık 300 kg. yün ile elde edilmiştir. Yurdun bir köşesinde, sıcak durması ve
fermantasyonu kolaylaştırması için keçe ile sarılmış bir kımız tulumu
bulundurulmuştur. Eski dönemlerde "keregü"; Osmanlıların ilk dönemlerinde de "bargah" adı
verilen bu yapılara bugün Kazakistan ve Kırgızistan'da rastlanmaktadır. Kara
keçe ile örtülü yurda kara-üy, beyaz keçe ile örtülü yurda ise ak-üy
denilmektedir. Son yıllarda ak-üyler prensip itibariyle yeni evlilere çeyiz
olarak verilmektedir. Düğün töreni yapılan yurtlara ise "otay" veya otav-üy
(genç ev) denilir. Günümüzde Özbekler ve Türkmenler tarafından yaylalarda
kara-üy yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Beyaz keçeden yapılmış (ak-üy)
çadır örtüsünün ise çabuk kirlenmesinden dolayı iki yılda bir değiştirilmesi
gerekmektedir. Bu bakımdan ekonomik olmayan ak-üy genellikle zenginler
tarafından kullanılmaktadır. Diğer yandan Orta Asya Türklerinde göçebe yaşayanlar arasında özellikle Büyük
Hun İmparatorluğundan itibaren "ev-araba" düzeni görülmeye başlamıştır. Keçe bir
çadırın araba üzerine yerleştirilmesiyle elde edilen bu araç sayesinde insanlar,
evleri ile birlikte bir yerden başka bir yere kolayca göç etme olanağına sahip
olmuşlardır. Çin kaynaklarında, Hunların ve Göktürklerin kullandıkları keçe çadırlı
arabaları; "çadırlarını keçeden yaparlar, göçer - evli bir hayat yaşarlar. Yazın
serin, kışın sıcak yerlere çekilirler" cümlesiyle ifade edilmiştir. Göçebe Türk toplulukları gerek ihtiyaç duydukları çadırlarda, gerekse diğer
eşyalarında kullandıkları süsleyici unsurlarda doğal olarak yetiştirdikleri
hayvanların yünlerinden yararlanılmışlardır. Çadırların dışını örten ve içini
kaplayan keçelerde, dokumalarda ve diğer giyim eşyalarında besledikleri
hayvanların yünlerini değerlendirmişlerdir. Onların sürekli halı, kilim ve keçe
gibi yaygıları üretmelerinde; ihtiyaçlarını karşılama endişesi yanında çeyiz
hazırlama geleneğine bağlılıklarının etkisi olmuştur. Genç kızlar çeyiz
malzemesi olan halı, kilim, keçe vb. ürünlerin yapımını kendi geleneksel
yöntemleriyle gerçekleştirmişlerdir. Bugün Anadolu'nun bir çok yöresinde görülen
"çeyiz hazırlığı anlayışı" nın Hunlar dönemine kadar inen bir Türk geleneğinin
devamı olduğu anlaşılmaktadır. Hunların yaşamı, bozkır yaşamı ile bütünleşmiştir. Bezemelerde kullandıkları
hayvanları çok iyi tanıdıkları günümüze ulaşan örneklerden anlaşılmaktadır.
Keçelerde olduğu kadar dokumalarda, at koşumlarında, eyerlerde, kılıçların
saplarında ve gövdelerinde, diğer birçok ürünlerde kullanılan hayvan
figürlerinin gerçekçi bir şekilde yansıtılması bu birlikteliğin ne denli güçlü
olduğunu vurgulamaktadır. 1865 yılında, İç Asya'nın Berel ve Katanda bölgelerinde, bilim adamı Radloff
ve daha sonra da (1925 yılında) Kozloff'un başlattığı arkeolojik kazılarla,
Noin-Ula'da; 1947 - 1948 yıllarında Rudenko tarafından Altay Dağları eteklerinde
Pazırık'ta açılan, M.Ö. 4 ve 3. yüzyıllara ait olduğu belirlenen kurganlarda
Hunlara ait bir çok eşya ile insan ve hayvan iskeletleri bulunmuştur. Ayrıca
hayvan ve insan figürleri ile bezenmiş halı, kumaş ve örtülerde bu kurganlardan
çıkarılan ürünler arasındadır. Tepme keçe ürünlerin tamamında bezemelerin aplike tekniği ile yapılmış olması
dikkat çekicidir. Günümüzde ise ülkemizin bazı yörelerinde yoğun bir şekilde
yapılan keçe ürünlerinin bezemeleri üretim aşamasında yapılmaktadır. Hunlar'dan
günümüze ulaşan tepme keçe örneklerinde bu teknikle oluşturulan bezemelerle
karşılaşmamış olması; Türk tepme keçecilik sanatında uygulanan ve üretim
aşamasında gerçekleştirilen bezem tekniğinin daha sonraki dönemlerde
kullanıldığı ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Pazırık kurganlarında at iskeletleri ile birlikte bir çok tepme keçe eyer
örtüsü bulunmuştur. Genellikle dağ keçisi, geyik, aslan gibi hayvanların
mücadelelerini konu alan kompozisyonlara veya bitkisel bezemelere yer verilen bu
eyer örtülerinin kenarları sarkan kordonlarla veya püsküllerle
zenginleştirilmiştir. Ayrıca bu ürünlerin gerek zemininde gerekse bezemelerinde
yün elyafının doğal rengi kullanıldığı gibi tepme keçe üretiminden önce (elyaf
halindeyken) veya üretiminden sonra (yüzey halinde) renklendirilmiştir. Elde
edilen renkli tepme keçe yüzeyler daha sonra kompozisyona uygun şekilde kesilmiş
keçe veya deri üzerine yerleştirilmiş ve aplike tekniği uygulanarak bezenmiştir.
Bu ürünlerde kullanılan aplikasyonlar dikilmek veya yapıştırılmak suretiyle
oluşturulmuştur. Birinci pazırık kurganından çıkarılan ve tepme keçeden yapılmış bir eyer
örtüsü yukarıda sıralanan özellikleri taşıyan bir örnektir. Kartal griffon'un
bir dağ keçisine saldırışı konu edilmiştir. Kırmızı renkteki keçe zemin üzerine yeşil, beyaz ve krem renklerinde keçe
parçaları kompozisyonu oluşturacak şekilde yerleştirilmiş ve aplike tekniği
uygulanmıştır. Leningrad Hermitaj müzesinde bulunan bu eyer örtüsünün iki
kenarında, koyun başı biçiminde bezenmiş, sarkıntılı süsleme öğeleri vardır. Diğer bir eyer örtüsü Noin-Ula'da bulunmuştur. Büyük bir keçe yüzey üzerine,
ince ve renkli derilerden kesilen parçalar yerleştirilmiş ve aplike tekniği
kullanılmıştır. Pazırık kurganlarında da benzerleri görülen eyer örtüsünde yine
hayvan mücadelesine yer verilmiştir. Bu kompozisyonda kanatlı bir griffonun,
arkadan geyiğe saldırıda bulunduğu görülmektedir. hayvan figürleri realist bir
yaklaşımla ifade edilmiş ve bu mücadele yoğun hareketlilik içinde işlenmiştir.
Mezar odasını ya da bir çadırı kaplamak üzere hazırlandığı tahmin edilen, 4,5
* 6 m boyutlarında geniş bir yüzeye sahip olan bir başka tepme keçe örtü Beşinci
Pazırık kurganında bulunulmuştur. Örtünün zemini ince sular kullanılarak
dikdörtgenlere bölünmüştür. Dikdörtgenleri çevreleyen bu ince sular; Pazırık
halısının zemin karelerinde görülen çapraz biçimli çiçeklerle bezenmiştir.
Dikdörtgenlerin içlerinde, renkli keçeden aplike tekniği ile oluşturulan
kompozisyon tekrarlanmıştır. Bir başka eyer örtüsü de Altay Başadar Kurganından çıkarılmıştır. Yabani
koyun başlarının simetrik bir şekilde yetiştirilmesinden oluşan bezemede başlar,
gerçekçi bir yaklaşımla işlenmiştir. Bu işleyişte boynuz ve baş formunun
bütünleştiği ve artistik bir uygulayışa ulaşıldığı görülmektedir. Ayrıca açık
koyu dengesinin iyi kullanılmasından dolayı biçimlere daha belirgin bir görüntü
sağlanmıştır. Diğer yandan yazılı kaynaklarda Pazırık devrinden beri Altay'da varlığı
bilinen, bugünkü İç Asya Türk göçebelerinin "tös" eski Türkçe "töz" yani insan
şeklindeki büyük kuklalar kullandıkları belirtilmektedir. Taşlık mezarlarında
oldukça natüralist şekilde, keçeden veya Çin ipeğinden yapılmış insan boyunda
kuklalar, vücudu yakılmış olan cesetlerin üzerine yatırılmış ve yüzlerine
topraktan oluşturulan maskeler takılmıştır. Bu töslere Göktürkler döneminde
"tuli" denilmiştir. Hayvan maskeleri bulunan tösler ise ongun olarak savaşlarda taşınmıştır.
Totem niteliği bulunan, taşınabilir, dinsel özellikli figür veya heykelcikler
şeklinde olan ongunlar; Orta Asya Türkleri tarafından yaygın olarak
kullanılmıştır. Hunlar döneminde ongunların elde edilmesinde keçeden yararlanılmıştır. Torba
şeklinde vücudu bulunan bu keçe figürler, bir direğe asılmak suretiyle
kullanılmıştır. Rüzgarın etkisiyle şişen ongun, hareket halinde gibi görünmüş ve
torbanın içinden rüzgarın iniltileri duyulduğunda da, canlı bir varlığın hissini
uyandırmıştır. Hunların yaşadığı Orkun vadisindeki Noin-Ula mezarlarından
çıkarılan renkli keçe parçalarından yapılmış hayvan şeklindeki torba, ongun
olarak kullanılmış ve günümüze ulaşmış örnekler arasındadır. Yine Beşinci Pazırık kurganından çıkarılan ve tepme keçeden yapılan, bir
çadırı koruyan "töz" olarak kullanıldığı tahmin edilen bir çift kuğu ilgi
çekicidir. 29 cm yüksekliğinde olan bu beyaz keçe kuğuların kanat uçlarında ve
gagalarında siyah, ayak ve kuyruk kısımlarında kırmızı ve sarı renkte keçeler
kullanılmıştır." Aplike tekniği uygulanan bu kuğularda ayrıca kuru bitkilere de
yer verilmiştir". Birinci Pazırık kurganından çıkarılan bir diğer hayvan koşum takımında ise
eyerle birlikte kayış ve göğüslük dikkati çekmektedir. Keçe, deri ve ahşaptan
oluşturulan bu ürünün yüzeyinde kaplan ile yaban koyununun mücadelesi, aplike
tekniği ile işlenmiştir. Örtünün sarkan uçlarına yine aplike tekniğe uygulanmış
ve yün demetleriyle bezenmiştir. Beşinci Pazırık kurganında bulunan dikdörtgen şeklindeki keçe eyer örtüsü
diğer eyer örtülerinde kullanılan bezeme türlerinden farklı bir görüntü
sergilemektedir. Motiflerinin beyaz zemin üzerine belli bir düzene göre
sıralanmasına çalışılmıştır. Örtünün bordürü yeşil renkli kontürle ayrılmış ve
bezemelerle dolgulanmıştır. Yine Altay Beşinci Pazırık kurganında bulunan keçe eyer örtüsü 218*68 cm
boyutlarındadır. "Kaplumbağa kabuğu" adı verilen desenle bezenmiş olan bu örtüde
de aplike tekniği uygulanmıştır. Kenarı ince bir bordürle çevrelenmiş ve zeminde
oluşturulan bezemeden esinlenilerek elde edilen motif bordürde kullanılmıştır.
Ayrıca gerek motifi oluşturan kontürlerde, gerekse motiflerin dolgulanmasında
dilimli ince şeritlere yer verilmiştir. Bu tür bezeme diğer örneklerden farklı
bir görüntü sergilenmektedir. Hayvan figürleriyle bezenen bir başka tepme keçe örtü, Altay Birinci Pazırık
Kurganında bulunmuştur. Duvar örtüsü olduğu tahmin edilen bu ürünün bordüründe,
Hun Sanatında sıklıkla kullanıldığı bilinen aslan başlarına yer verilmiştir.
Doğal beyaz zemin üzerine kırmızı ve yeşil renklerde kesilen ve yan yana
sıralanan aslan başlarına aplike tekniği uygulanmıştır. Kurganlardan çıkarılan ürünler arasında bulunan bir kadın başlığı; gerek
kullanım yeri bakımından, gerekse kullanılan materyal çeşitliliği yönünden
farklı bir görüntü sergilemektedir. Altay Beşinci kurganından çıkarılan bu kadın
baş giysisinde ahşap, deri ve keçe ile birlikte at kılı veya saç kullanılmıştır.
Orta Asya Hun kültürü içerisinde tepme keçeciliğin, yerinin ve öneminin
örneklerle anlatılmasına çalışılan bu bölüm; konuyla yakından ilişkisi olmamakla
beraber bir Hun hükümdarı ile evlenen Çin prensesinin mutsuzluğunu ifade eden,
ancak Hunların yaşantılarını dile getiren şu dizelerle tamamlanıp, Göktürkler
Dönemine geçilmiştir. Yurdumdan ayrıldım, kara bağlarım
Şimdi de Hunların Çadırı yerim
Ocağım kül oldu, ona ağlarım,
Dünyaya gelmemiş olmak isterim
Yapağı eğirir, keçe giyerler
Gözüme bet gelir, gönlüme kötü,
Koyunun o kokmuş etini yerler,
İçemem bakırla sunulan sütü
Davulu her gece durmaz döverler,
Dönerler ta güneş doğana kadar.
Fırtına bozkırda gök gibi gürler,
Yolları toz duman boğana kadar
|