TÜRK HALK OYUNLARI
KATALOĞU ARTVİN OYUNLARI:
Artvin taraflarının
evlenme ve sair cemiyetlerinde Horon oyununa kalkılınca, otuz kırk yıl önceleri
havaya silahlar boşaltıldığı da olurdu. Halen silahsız şenlikler her vesilede
millî oyunlara sahne teşkil etmektedir. Vilayetin hemen hiçbir bucağında kız
veya köçek oynatmak adeti yoktur. Çünkü, ne kadar uzak olursa olsun hısım akraba
arasında kadınlar erkekten kaçmazlar. Kış gecelerinde pek samimi ve saygılı aile
muhabbetleri yaparlar, oyunlar yürütürler. Evlenme merasiminde
düğünün ertesi gününe ait şenliklerde önce gelin, yüzü duvaklı olduğu hâlde
ayakta bekler. Sağdıç içeri gelerek belinden kamasını çıkarır. Gelinin önüne
ilerleyip üç defa "Dilini mi keseyim, yüzünü mü?" diye tekrarlar. Üçüncüde
kadınlardan bir "Dilini kes" der. Bu, "konuştur" demektir ki "hicaptan
kurtarışı" ifade eder. O zaman, kamanın ucuyla duvağı açar ve bir de Deli Horon
oynayıp çıkar. Bu hareket de belki "Bu oyun gibi şakrak ol" temennisine m'tuftur
(dönük, yöneliktir). Yahut da eskilerde kötü ruhları kaçırmak göreneğinden
hatıra kalmıştı. Sonra akşama kadar kadın ve genç kızlar kamalı dileğin
telkinine uyarcasına oynayıp eğlenirler, neşe akşama kadar sürer. Böylelikle
düğün de sona ermiş olur. Ahalisi Gürcüce de
konuşabilen Maçahal, Maradit, Borçka ve Murgul taraflarında en fazla yüz yıldan
beridir Rus ithali armonika eşliğiyle yürütülen müteaddit Kafkas şarkı ve
oyunları da yer bulabilmiştir. Ş'mili, Horon ve Tamaşa adlı oyunlar ve bir de
Arşın Mal Alan Azerî operetinin türkülü ve rakslı bir fıkrası otuz yıl kadar
önce alınıp vilayette pek moda olmuşlardı. Bunlar orada belirli bir istilâ
devresinin acı hatıralarını anarak yürütülegelmişlerdir. Artvin ve yöresinin
hâldeki bugünkü oyunlarından başlıcaları arasında Avrupa menşeyli polka gibi
ithal unsurlarını bile bazen görmek mümkündür. Başlıca oyunları şunlardır: Düz
Horon veya Adi Horon (yeni adıyla Durgun Çoruh), Deli Horon (yeni adıyla Coşkun
Çoruh), Sasa (Kıvrak Çoruh), Orta Batum, Sarı Çiçek, Sallama, Ata Barı, Polka,
Uzundere, Teşi, Kurt Barı, Muğrul Basması, Karabağ, Köçek, Kama Oyunu, Artvin
Timurağası. Durgun
Çoruh: Bu oyunun hareketleri sükûnetlidir. Figürleri de kolay ve sadedir. Eski
Adi Horon veya Düz Horon adları da esasen bundan kin'ye (dolayı) idi. Coşkun Çoruh:
Bu
oyunun hareketleri çok canlıdır, hızlı sıçramaları vardır. Atiklikten adeta
ayaklar yere basmıyormuş intibaı h'sıl olur. Eski Deli Horon izafesi
(yakıştırması) zaten bu coşkunluktan mülhemdi (ilham alınmıştı). Düz Horon'a
nispetle zor ve yorucu bir oyundur. Kıvrak Çoruh:
Hareketleri gayet ahenktâr, figürleri kıvraktır. Öncekilere nispetle daha
çetindir. Artvin merkezinin en sevilen oyunu budur. Orta
Batum: Batum dolayından gelmiş ve son göçmenlikten sonra Artvin'de tutulmuştur.
Epey yaygınlaşmıştır. Deli Horon'un biraz geliştirilmişidir. Sarı Çiçek:
Şavşat
havalisinin oyunudur. Akraba arasında katiyen kaçgöç olmadığından bir kız bir
erkek birlikte oynarlar. Hareketleri zarif ve oynaktır. Sallama: Sahil mıntıkasına doğru
Borçka ve Hopa taraflarında revaçtadır. İki kişiyle ve karşılıklı dört kişiyle
yürütülür. Oyun, bacak sarsıntıları ve vücut sallantıları dolayısıyla "Sallama"
adını almıştır. Teşi:
Tek kişiliktir. Adı belki de "Tek kişi"den muhaffeftir. Oyunda iplik
bükmeyi ve yün eğirmeyi taklit eden hareketler vardır. Muğrul (Murgul)
Basması: Borçka'nın Muğrul (Murgul) bucağı taraflarına mahsustur. Düz Horon'un
daha güzel bir şeklidir. "Nanay" tabir ettikleri bir terennümü ağızla tutturarak
bu oyunu çalıp oynarlar. Sese katılmayan bir oyuncu da komutalar vererek
hareketleri idare eder. Artvin
Timurağası: Bu oyun Erzurum'dan alınmış olmakla beraber, figürlerine bazı katmalar
yapıldığı görülür. Kama Oyunu: İki kişi
tarafından hançerlerle oynanır. Fakat Erzurum'un Hançer Barı'na hiç
benzemez. Köçek: Figürleri biraz Şeyhşamil'i
andıran, fakat pek çevik ve ç'l'k (çevik, atik) hareketleri olan bir
oyundur. Karabağ ve
Uzundere: Bunlar Kafkasya'dan geçme oyunlardandır. Azerîdirler. Bütün bu oyunlar
düğün, bayram ve hususi günlerde, harman boyunca tarlalarda, ayrıca da aşağıda
yazılı ahvalde (hallerde, durumlarda) yürütülürler. Çoğu köylerde bahar vakti
hayvanlar yaylaya çıkarıldığından, bu durum türlü eğlencelere vesile olur. Buna
"dağa öküz çıkarma" tabir olunur. Birlikte davul zurna da çıkarılır. Dağda
boğalar dövüştürülür, Horonlar çevrilir. Dağlarda eriyip
çiftçinin içimini sağlayan karların suyunu civar köylere kadar indiren ark bütün
yıl molozlarla tıkanmıştır. Onu temizlemek üzere bütün köyü baharda yola çıkar.
Bu halkın iaşesini bir zengin hayırsever kendi üzerine almıştır. Alışılmış
bulunulan bu ziyafetten sonra yine oyunlara kalkılır ki şükran oyunu sayılsalar
yeridir. Ayrıca Borçka havalisinde "Meci" denilen bir görenek daha vardır (Bu
tabir imece kelimesinden muharreftir). Köyün kızları tarla
işlerinde yardımlaşmak için nöbet nöbet toplaşırlar, böylece her gün bir tarlada
elbirlikli çalışmalar olur. Köy şairleri bu "meciler için türküler
hazırlamışlardır. Köy delikanlıları da aynı tarlaya giderek kızların otuz kırk
adım açığında yer alır ve meciye mahsus türküleri bir ağızdan söylerler. Sözler
hep yavukluluk ve al'ka üzerinedir. Her hangi bir kıza beslenen meyli anlatan
dokunaklı sözler türkünün mısralarına örtülü, kapalı sıkıştırılmışlardır. Kızlar
gene türküyle bir ağızdan cevap verirlerse teklif kabul edilmiş demektir. Cevap
verilmezse reddedildiği anlaşılır. İlk tanışma böylelikle işte bu mecilerde
olur. Ama babanın rızası sonradan alınır. Meciler boyunca delikanlılar
aralarında Horonlar da çevirmek suretiyle kızları eğlendirip dikkatlerini
çekmeye gayret ederler. Kış geceleri
evlerde yapılıp "Afrana"denilen yemekli toplantıların en önemli eğlencesi yine
Horonlardır. Afrana tabiri, kadim "harif'ne" (ortaklaşa) sözünden
muhareftir.Yurdun nice yerlerinde hâlâ çeşitli telaffuzlarla, görenekten yapılan
esnaf işi eğlenceli toplantıların adı olarak vardır. Amele olan yollarda
topluca iş başındaki delikanlılar paydoslarda oyunu yine hiç ihmal etmezler.
Askerlikte, tek tulum musiki işini başlı başına idareye yeter. Bir araya düşmüş
bulunan Artvinliler Cumartesi ve pazarları çamaşır kuruturken dere kıyısında
derhal halkalar kurup Horon'a kalkarlar. Kullanılan
Çalgılar: Artvin havalisinin Horonlarında en fazla tulum çalınır. Zurna, mey, davul
da kullanılmaktadır. Son zamanlarda el armonikleri ve nihayet bazen akordeon da
kullanıldığından, bunlar hem tulumun hem de davul zurnanın aleyhine ithaller
olmuşlardır. Saplı "saz" da yer alabilmekle beraber, bu aynı rekabet yüzünden ne
yazık ki daha da seyrelmiştir. Artvin
Düğünlerinde Oyunun Yeri:
Bütün bu tertibatta millî
düğün balesinin unsurları vardır.
Artvin düğünlerinde
gelin atlanıp da alayla oğlan evine gelindiğinde gelinin tersine çevrik bir
kazan üstüne bastırılarak attan indirilir. Bir bilirkişi diyor ki: "Borçka,
Murgul ve o havalide gelin attan kazan üstüne indirilirken gelinin erkek akraba,
taallük't (hısım, akraba) ve köylüsü bir yere halkav'ri dizilerek ve buralar
halkı çoğunlukla Gürcüce de konuşabildiklerinden şu şarkıyla bahşiş isterler:
"Besa mamdi köse, meze gelsin yoksa yale yalli..." Meze, bahşiş demektir. Erkek
tarafı da vakit ve haline göre koyun, keçi, inek, öküz vs. gibi bir şey verir.
Delikanlılar verilen bu hayvanı silah, çevre vesaireyle süsleyip ortalarına
alırlar. Hem de hayvanın bir uzvu üzerine maniler söyleyerek raksederler.
Meselâ; "Şu merenin mezenin gözlerine maşallah..." vs. Bahşiş sonradan
delikanlılarca geline hediye edilir. Bahşiş eğer ehemmiyetsiz bir şey ise o
taktirde aralarında üleşirler. Yahut, derhal kesip bir ziyafet çekerler. Çok
defa da gelin bu hediyeyi kabul etmekle beraber, yine de akraba ve taallük'ttan
olan delikanlılara bahşiş olarak iade eder. Gelin attan indirildikten sonra
"meze"nin yani bahşişin it'sı şayet gecikecek olursa, delikanlılar silah atmak
ve evin kiremitlerini kırmak suretiyle nümayişle mukabele ederler. Hediye ve
bahşiş behemahal alınır ki ısrarın esası mutlak surette şaka ve muziplikten
ibarettir, onun göreneğidir. Gelin bundan sonra damadın evine girer. Bütün
bunlardan müstakbel bir senaryonun millî motifleri edinilebilir. Gerdeğin ertesi gün
hısım akraba pek mutantan (tantanalı, gösterişli) şenliklere geçerler. Gelin,
yüzü duvaklı olarak ayakta bekler. Sağdıç, içeri gelerek belinden kamasını
çıkarır ve gelinin önüne ilerleyip üç defa: "Dilini mi keseyim, yüzünü mü?" diye
tekrarlar. Üçüncüde kadınlardan biri "Dilini kes" der. O zaman kamasının ucuyla
duvağı açar ve bir de "Deli Horum" denilen oyunu oynadıktan sonra çıkar. Bundan
sonra akşama kadar kadınlar ve genç kızlar oynayıp eğlenirler. "Deli Horum,
buraya mahsus Kafkasya'dan müntakil (intikal etmiş, gelmiş) bir ayak
oyunudur."
|