Davul Zurna

TÜRK HALK OYUNLARI KATALOĞU

DAVUL ZURNA:

Seyirlik alan gösterisi olarak oyunun en gelenekli ve yaygın eşlikçisi özellikle davul zurnadır. Yiğitlik oyunlarının coşkunluğu, onun tartımlı ezgisinden kazanabilişi gibi davul da zurnaya (ekli yazılması borç düşmüş derecede) bağlıdır. "Zurna davul" demek dilimize "çocuk çoluk" der gibi bir terslik sıkıntısı veriyor. Şu halde "davulzurna" ekliliği farzdır. Âhengin nabzı davul, nefesi zurnadır.

Kimi şehirlerimizde en çoğundan yüzyıldır, kimisinde elli yıldır, üç beş bölgecikte de çeyrek asırdır, yani neslimizin gözleri önünde davulzurnalar kayıplara karışmış bulunuyor. Eski İstanbul en yoğunlukla davulzurnalar yatağıydı. On bin, yirmi bin takım düğün, dernek, şenlik ve bayramlarda iş görürlerdi. İkinci yokluğa İzmir merkezi katlandı. Üçüncü bölge Konya oldu. Eski zaman Trabzon'u zengin Mehterh'ne merkezlerinden biriydi. Şimdi bir Rizeli gençten sorsanız size "Bizim tarafta davulzurna bilinmez" cevabını verir ve saf saf "Hiç bir zaman da bilinmemişti" diye düşünüyor görünür. Halbuki en debdebeli Horonlar geçen nesillerde oralarda da davulzurna etrafında çevrilirdi. Dikkat edilirse davulzurnanın kalktığı yerlerde (yerine eğer başka bir çalgı uyarlanamadıysa) meydan oyunları da görünmez olmuştur. Çünkü davulzurnasız Halay, tatsız tuzsuz yemeğe benzer, kadın oyununa döner. Karadenizimizde Horan ve Horonlara eskilerde ıklığ ve onun yerine zamanla şimdiki kemençeleri gayet iyi ve bol uyarlanamamış olsaydı oyunlar oralarda da sönerdi. Nerede kaldı ki köylerinde davulzurna göreneği de büsbütün yok olmuş değildir.

Davul zurna azalmalarının tarihteki sebebi ilgalar (yok etmeler), yasaklamalar olduğu gibi klarnetin zurnaya rakip çıkması, armonika ve akordeon modaları tarzında yeni heveslilikler de yer yer 'mil olmuştur. Odalarda yütütülen tef ve türkülü kadın oyunları olmasa davul zurnasızlıktan oyunlar daha da yurt çapında zarar görürdü.

Davul yurtta zurnadan daha boldur. Davul tartımını herkes görenek ve aşkla sever. Meselâ bir Köroğlu vurulsa galeyan (coşma) derhal başlar. "Davul Oyunu" her davulcunun kendi oyunudur.

Her merkez kendi davulzurnacılarını çoğaltmalı, havalarını millî giyim ve figürleri kadar sabit tutmalı, çalgı yapımları nicelik ve nitelikçe düzene sokulmalı, meraklılar alkışlanmalıdır. Üniversite merkezleri bile yalnız opera, tiyatro ve bale temsilleri, hem de konserlerle yetinemez. Nerede kaldı ki böylesine kültür ocaklarını kurup tüttürmeye her bucak merkezi en ileri kültür memleketlerinde bile maddeten imkân bulamıyor. Yurt çapında sanat gösterileri köylere varıncaya kadar halk ezgili millî oyun seyirlikleri olacaktır. Prensip budur. Üniversite merkezlerinin millî oyun bayram ve seymenelerinde kolaylıkla usta davulzurnacılar buluşturulamayacağı için ustalardan doldurulmuş teypten eşlikte fazlasıyla faydalanılabilir. Becerikli üç beş tartım anlar genç elde davulzurnalarla sahneye yine de çıkıp oyuncular arasında kendileri çalıyormuş gibi yapar ve ahenkli hareket edebilirlerse dekor gereğince bu da bir çeşit oyun içinde oyun marifeti olur. Seyirciler teyp çalındığının farkına bile varmazlar, tecrübeyle sabittir. Kalanı giyim, tip seçimi, dekor ve oyun hazırlığının üstün inceliğine, renk ve ışıklara bakar. (Bu taktirde davul kasnaklarına deri yerine sağır bezler gerilmiş bulunur ve çalıyor görünenler havanın tartımını çomak hareketlerinde iyi kollarlar.) Koreografın orkestralı millî oyun tertipleri ayrı bir konudur, bale işidir. Davulzurnacılara kısaca davulcular denilmesi âdetse de zurnacılar kısaltması caiz değildir. Erkek olan davuldur.

Zurna dişi sayılır, sesi incedir. Davulun gördüğü tercih itibarı kutsal menşeinden kalma ve hissiyatla desteklidir. En eski Asya Türkleri bayrak timsaline tuğ ve davula toğ, tov (belki buna da tuğ, fakat Çinliler ku, Hunlar dop) derlerdi. Çoğulu da toğul, tovul olabilirdi. Arap dilindeki "tabl" adı bundan muarrebti (Arapçalaşmıştı) muhtemelen.






 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 5244 kez gösterilmiştir.