Kemah'ta Oyun

TÜRK HALK OYUNLARI KATALOĞU

KEMAH'TA OYUN:

Erzincan'ın güneybatısına düşen Kemah'ta ne batı tarafından Sivas halayları, ne de doğusunun Bayburt barları tanınmazdı. Bu yörede daha ziy'de (çok) Karadeniz oyunlarının etkisi hüküm sürmüştü. 1. Dünya Harbi (1914 - 1918) yıllarında az batıdan yana kayan Kemahlılar ilk defa halay çeşitlerini tanıdılarsa da kısa bir müddet sonra Rusların çekilmesiyle yeniden ev barklarına kavuşuşta halay çekmeyi yine de pek o kadar âdet edinemediler. Köylerde nispeten oynamıyordu. Çalgıları erkekler arasında davul - zurna, kadınlarda tef ve çobanlarda kavaldır. Çevre illerinin bağlama, kemençe, zilli maşa gibi 'letlerini tanır, fakat yaygın surette kullanmazlardı. Pek meraklılarında veya taşralı sakinlerin ellerinde nâdiren görülürlerdi.

Kemahlılar karma halde oyun yürütmezler. Yalnız erkeklere mahsus bulunduğu gibi, bazı erkek oyunlarını kendi meclislerinde daha hafif, zarif oynarlar. Kadınlar, tef eşliğinde türküyle oynarlar. Erkekler mutlaka davul - zurnayla meydanda oyun tutarlar. Oyun yalnız düğünlerde olur. Köy düğünlerine yörenin tanınmış oyuncu ve davulcuları da çağrılırlar. Başlıca oyunları şunlardır:

Halka Oyunu:

Elele tutuşup halka kurarlar. Bazen oyuncuların yarısı halkalanıp kalanı onların omuzlarına çıkarak ayakta el ele üst kat halkayı vücuda getirirler. Üsttekilerden her oyuncu bir ayağını alttaki bir oyuncunun, öbür ayağını da onun yanındaki oyuncunun omzuna bastırmıştır. Bu iki katlı halka, tek sıralısı kadar hızlı hareket edemez. Tek sıralıda oyun gayet canlı tutulur. Devirler, hesapla bir sağa, bir sola yürütülür. Ortadaki davul - zurnanı tartımına göre ayak atılır. Bu erkek oyununun çeşitli havaları vardır.

Horon :

En Doğu Karadeniz bucaklarımızda en fazladan yarım asırdır davulu - zurna ile horon oynamak âdeti yok denilebilecek kadar azaldığı halde, Kemahlıların davul - zurnayla ve ne eski töreye göre hâlâ yaşatageldikleri horon çeşitleri nice Trabzon ve hele Giresun köylerinin davul - zurnalı "horon"larını hatırlatırlar. Kelimeyi horon telâffuz ettiklerine göre tesirin Rize tarafından indiği anlaşılır. Dizi kalabalıksa halka kapanır. Bunu kadınlar da kendi aralarında tef eşliğiyle yürütülürken söylenen havalarına basit sözler yakıştırırlar. Oturup kalkma figürü yoktur. Trabzon tarafından davul - zurna azaldığı için kemençe müstakil kalmıştır. Halbuki Kemah'ta kemençe tutulmadığından davul - zurna iş görür.

Ayı Oyunu:

Üç kişi tarafından oynanır. İki erkek, hiç fark olunamayacak surette kadın kıyafetine girerler. Üçüncüsü de üstüne post, çuval vs. sarılmak suretiyle ayı kılığına sokulur. Burnundaki ipi Çingenelerin ayı oynatışındaki gibi bir kişi tutar. Kadın kıyafetli delikanlılar göbek atıp parmak şıkırdatarak kadınlar gibi oynadıkları sırada, ayı kılıklısı da karşılarına geçip onları taklide başlar. Kemerde davul - zurna vurur (çalar). Çingene ayısının belletilme hareketlerine karşılık, bu ayı oyununun taklit unsurunda tabiatıyla bol bol şaka ve nükte irticalleri yer alır. Bunu aynen kadınlar da kendi aralarında şaklabanlıkla yürütürler.

Ayı oyunu Sinop'ta da vardır.

Karşılama Oyunu:

Bu oyunda da "Oturup kalkma" figürü yoktur. İki kişi karşılıklı olarak mütemadi (sürekli, devamlı) el kol ve ayak hareketleriyle tartıma uyarlar. Hoş tavırlar gösterebilmekle yarışıyor gibi olurlar. Figürler esas itibariyle irtic'lî olup nispetende sözlere uyarlanacak surette baygın, süzgün ve civelek, cerbezeli (hünerli, göz alıcı) geçerler. Kadınlar kendi aralarında yürütürlerken tef eşliğiyle türkü de söylediklerinden bir kıtayı örnek alıyoruz:

Bir dalda iki kiraz
Biri al, biri beyaz
Salla cicim salla mendilini
Akşam oldu göndersene sevdiğimi

Bir oyuncunun diğerini kıskandırmaya çalıştığı seziliyor.

Bıçak Oyunu:

Yalnız erkeklerce yürütülen bu oyun iki kişinin bıçak mücadelesini tasvir eder. Bıçaklar karşılıklı cerbeze (beceriklilik) ve tartım dairesinde kullanılır. Hamle ve vuruş taklitleri bazen pek iddialı, tehlikeli ve ürpertici geçer. İki taraf da ustaysa manzara daha da heyecanlı olur. Meselâ, karşısındakinin kalbi üzerine atılan elin bilakis bacakları arasına dalıverdiği görülür. Bu hamleye m'ruz delikanlının yavuklusu seyirciler arasındaysa mukabelenin cerbezesi daha da artar. Gözle takibi güç olacak kadar atik atılışlar birbirini kovalar. Fakat hareketlere daima musikînin tartımı hâkim kalır.

Asker Oyunu:

Adının erkekliğe aidiyetine rağmen bu oyun yakın zamanlara kadar (belki de hâlâ) sadece kadınlar arasında oynanırdı. Kin'yeli görünüşünden ötürü mahrem (gizli) meclise alınmış olması muhtemeldir. Birkaç kız veya genç kadın arka arkaya askerce dizilirler. Biri baş olup "Bey" unvanıyla önde yer alır. Oda kapısının iki yanına da nöbetçi makamında iki kadın dikerler ki bunlara da "bey" denilir. Manga kapıdan geçmek isterse de nöbetçi beyler (içlerinden) bir kişiyi baç almadıkça geçmelerine izin vermek istemezler. Rica ve yasaklama tekerrür (tekrar) eder. Neden sonra geçme izni çıkarsa da, baş beyin elinde asker de kalmaz. Tarafların talep (istek) ve mün'naat (geri çekilme, engel olma) hareketlerini dile getiren konuşmalar, tekerlemeden daha ezgilice söyleyişlerle şöyle geçer:

Manga Beyi: Ey ağalar, ey paşalar, yol verin askerim geçsin.

Bekçi Beyler:Bir tane (asker) versin de öyle geçsin.

Manga Beyi: Kullum, kullum, arkamdaki kotigin (köpeğin) olsun der ve en arkadakini derhal verirse de yine geçemez. Raks unsuru olarak musikîye ayak uydurup dolaşır ve tekrar gelirler. Bey isteğini tekrarlar:

- Ey Ağalar, ey paşalar, yol verin askerim geçsin.

Aynı cevap:

- Bir tane versin de öyle geçsin.

Fakat askerim beyi (manga beyi) bu sefer baç (Haraç) vermeye yanaşmayıp sesini yükseltir:

- Hey ağalar, insafınız yok mu. Tükendi askerim, döndüm ite.

Bekçi Beyler (alaylı, alaylı)
Çoğaldı askerim döndüm beye!

Manga Beyi:

- Öyleyse yol verin, geçsin askerim!

Nöbetçiler bir daha dayatırlar.

- Bir tane versin, öyle geçsin.

- Asker Beyi:

- Kullum, kullum, arkamdaki kotigin olsun, der ve (bütün askerlerini teker teker verdiğinden) tek başına geçer.

Bu hoş sahne, hiç şüphe yok ki t' derebeylik çağından kalma ve haraç yüzünden yerlinin (sakar bir geçit noktasında veya bir mütagallibenin) "zorbanın, derebeyinin" dillere destan olmuş istibdatlı "baskıcı" soygunculuğundan dolayı) çektiklerini tasviren türemiştir. Tartımlı yürüyüşlere âhenk sağlanabildiği ölçüde raks unsuru incelik edinir. Eski çağda (dönemde) asıl erkeklerce oynanılmış olduğuna şüphe yoktur. İrtişaın (rüşvetçiliğin) ifadesi sayılsa yeridir.






 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 1768 kez gösterilmiştir.