TÜRK HALK OYUNLARI
KATALOĞU SAFRANBOLU
DÜĞÜNLERİNDE OYUN: Safranbolu
yöresinin düğünlerinde saz takımı zilli maşa, küp (darbuka), tef ve bir de
türkücülerden ibarettir. Yaşlı bir kadın, ayırt etmeden kadınları oyuna
kaldırır. İki kadın karşılıklı dururlar. Vücutlarında hiçbir hareket yoktur.
Sadece kollarını aşağı yukarı indirip kaldırarak çalgıya ayak uydurmaya
geçerler. Bu oyunun havası, çeşitli figürler ve kıvrak vücut hareketleri
yaptıracak tartımda değildir. Türküsü, pek sade ve hareketsizdir. Hicaz
makamında ve "düyek" usulünde yakın bir tartımda olup, nağmeler gösteren bir
tavrı vardır. Türküsü şudur: Yandım oğlan
yanıyorun Her sözüne kanıyorun, yanıyon aman Salla mendil varıyorun
Cilvelinden sanıyorun, yanıyon ama Uzun boy ederler
Kısayı yan ederler, yanıyon aman Orta boyun üstüne Her gün bir kan
ederler, ölüyon aman Bu türkü mahallî
şiveyle yazılsa, meselâ ikinci kıtası şöyle olurdu: Uzun boy edele
Gısayı yang edeelee, yanıyonğ aman Orta boyunğ üstüne Her gün bir
gan edeelee Şu da bir başka
türküdür: KOCA ADAM
Koc'adam harman
ister Dizine derman ister, ölüyon Utanmaz sakalından On beşinde kız
ister, ölüyon Koc'adamın sarması Sandım odun yarması, ölüyon
Delikanlı sarması Zemheri furtunası, ölüyon Şu türkü de "Koca
(yaşlı) adam" üzerine düzülmüştür: Koc'adamın sakalını
yoldursam Yoldursam da kıl torbaya doldursam Koc'adamın delkanlıya
dödürsem Koc'adamın üç kızı var ben gibi Bir oğlu var daldan kopmuş gül
gibi Beni anam verivermiş kör gibi Koc'adama kutnu entar(i) uymamış
Uymuş emme delkanlıya dönmemiş ..................................... Sürtüne sürtüne
geldi bir koca Koynuma girmeden ışıdı baca Gençliğim gitti benim bu gece
Urgan verin koc'adamı bağlayın Bağlayın da anam evini boylayın Hem
ağlayın, hem derdime yanayım Koc'adama döşek serdim gül gibi Atladı da
geçiverdi kör gibi Sabah baktım eşeyvermiş göl gibi Bu "Koca Adam"
türküsü düğünlerde pek meşhurdur. Çalgıcılar deyişlerin m'n'sına göre tavır
takınırlar. Genç kızların yaşlı erkeklere verilmesinden doğan duyguları terennüm
eder. Gece düğünleri,
gündüz düğünlerinden daha neşeli geçer. "Oyun çekici kadın", genç kızları da
tutup kaldırır. Genç kızların nazlandıkça çalgı takımı şunun gibi: Hadi gızım oynayıve
Göbeğini sallayıve Yahut da:
Oynayalım oynayalım
Yazıköy'ü boylayalım Şu şehirde durmayalım Kaştan gözden anlayalım.
Gibi türkülerle
kızları oyuna kışkırtırlar. Bu oyunlar, bilenin de bilmeyenin de oynamak zorunda
olduğu oyunlardır. Asıl oyun, düğün evine önceden tutulmuş, yahut da düğüne
hatır için gelmiş memleketin belli başlı tanınmış çengilerince yürütülüp, onlara
mutlaka birer bahşiş verilmesi âdettir. Küpçü (darbukacı),
oyuna bunların çıkacağını, mekam ve oyunun değiştiğini anlatan sert ve kesik
kesik bir ağızla darbukasıyla birlikte il'n eder. Herkes susar, bütün gözler
çengilere yönelir. Oyun çekici kadın, onları da birer birer ortaya çıkarır.
Çengiler, bir genç kızdan bile daha fazla nazlanarak türlü özürler dilerler.
Onların bu hâlini "ef'allerinin (işlerinin, mesleklerinin) aranağmesi" gibi
sayanlar çoktur. Çengi oyunlarının
birçok çeşidi bulunmakla beraber başlıcaları şunlardır: Amâni, Aç Kapı, Kaşık
Oyunu, Genç Osman, Çıtırdağ. Safranbolu'da
ayrıca çiftetelliyi andıran nice göbek atmalı oyunlar da vardır. Bu şarkılı
çeşitlerden, Çargâh makamını düşündüren seyri ve söyleniş tarzıyla aşağıdaki
türkü hoştur: Ben yârime
Kalaaltı'nda kavuştum Öptüm, koktum, hel'llaştım, barıştım Y'r aşağı,
ben yukarı savuştum Fes bir yana avrukalar düzgündür Aman aman aman aman
düzgündür Uyku gelmiş, kara gözler süzgündür Aynı makamla
söylenen bir başka türkü de şudur : Yüksek konaklar da
kadil mi yanar Öksüzün başına devlet mi konar Herkes sevdiğine böyle mi
yanar? Dumanın dağlara
ağıyor benim Sevdiğim ellere kalıyor benim
Aranağme Yüksek konaklarda
kahve bişürür Kahvenin köpüğün yere düşürür Kınalı parmak ucu fincan
devşürür Nakarat ve Aranağme
Düğün evinde bu
türküleri söyleyen ve bu oyunlara kalkan çengi kadınları, icabında herkes
dağıldıktan sonra hususî şekilde de oynatırlar. Salı günü ikindiden
yatsı sonlarına kadar türkü ve oyunlarla eğlendikten sonra "Helôsa" başlar ve bu
geceye "sağdıç gecesi" denilir. Bu gecenin son gösterisi olarak sağdıcın başı
üstünde (pırıl pırıl mumlarıyla ve K'bem türküsü söyleyerek) tutulan "sini
çevirmesi" sahnesi hoş bir toplantı sonu teşkil ederse de içinde raks unsuru
yoktur. Ertesi gün kına gecesinde de tekrarlanan "sini çevirmesi" sahnesinde
tepsi bu sefer mumlarla ışıldayan manzarasıyla gelinin başında tutulur ve başka
oyunlar oynanır. Oyunun şehir
düğünlerindeki rolü, böylece belirli şart ve anlara bağladır. Hem de, her gencin
oyuna katılabilmesi imkânı ile, çağımızda yalnız kadınlardan çengi denilen esnaf
oyuncuların yurdun dört bir bucağında (kazanç kaygısı fakat aynı zamanda da
tecrübe ve üstün başarıyla) önemlice bir yekûn (toplam sayı) tutmaları iki ayrı
keyfiyet ve konu hâlindedirler. KÖY DÜĞÜNLERİNDE
OYUN: Safranbolu
ilçesinin (günümüzde Karabük iline bağlı) 207 köyündeki oyunlar az çok farklı
şartları haizdirler. Kasaba oyunlarını andırırlarsa da, makam ve tavır farkları
daha ilk temasta göze çarpıverir. Takımın oyuncusuna köçek denilir ve bu,
bir bakıma çenginin mukabilidir (karşılığıdır). Kazanç için çalışan erkek
oyuncudur. Köçekler, basmadan veya kefen bezinden yapılma kısa ve kırmalı bir
entari giyinerek göğüs ve göbeği parça ve kırpıntılarla iyice şişirirler. Al
entarinin üstüne sırmalı veya sırmasız cepken ve yelek giyerler. Kazanç için
taşradan gelip giden gezgin esnaftan katiyen değillerdir. İşe yatkınlık gösteren
becerikliler, yine yerli halktan ehil kıdemliler tarafından yetiştirilir.
Tabiatıyla da, köçekliğe yarayacak bir imkân kendilerine o yaşlı ehillerce (usta
oyuncularca) aşılanır. Öğreticilerin tanınmışlarının, üstlerinin hep anılmış
olduğu biliniyor. Bostan bükülü "kemençe Ahmet" bunların son tanınanlarından
biriymiş. Bu adam yetiştirdiği köçeklerin bedenî müm'resesi (bedeninin
kıvraklığa alışması) için güç idmanlar (jimnastik hareketleri) yaptırmış. Söz
gelimi; dönerken başları dönmemeye alışsın diye her birini koca zembillere
koyup, zembilin sapında tavana asar ve hızla döndürürmüş. Çıraklar da, onu bu
belki de hiç evveliy'tı (öncesi) olmayan sırf şahsî tarzlarından dolayı
hayranlıkla görüp usta bilir, ustanın da gençlikte aynı zembil idmanından geçip
geçmemişliğini tahkik etmeyi (soruşturmayı) her halde akıllarından bile
geçirmezlermiş. Safranbolu'da köçek yetiştiren köylü ustaların hâlâ varlığı
tahmin edilebilirse de, içine insan alabilecek zembillerden yapanların artık
kalmadığı muhakkaktır! Köçek, mutlaka
tüysüz ve yakışıklı delikanlılardan seçilir. Saçları uzatılır. Enseye ustura
vurularak onların t'biriyle ense "kaymak gibi" meydana çıkarılır. Kaşlara,
ustura ve ibrişimle çekidüzen verilir. Yüzdeki ayva tüyleri de ibrişimle
yolunarak allık ve aklık sürülür. Suratın ak ve pürüzsüz görülmesi şarttır,
bütün bunlarda makyaj sanatının Şark'a (Doğu dünyasına) has başlangıcını
görmektir. Davulcunun giyimi
de ayrı bir konudur. Ayağına; kaytan zıhlı, kara çuha veya satenden zıpka şalvar
giyer. Topukta kalçaya kadar dar ve bacaklara yapışık, oturma yeri ile ön kısmı
bol, kırmalı ve kabarık bir şalvardır. Bunun ayak kısmının üstünden diz
kapaklarına kadar, çamurluk veya tozluk geçirilir, ayağında yemeni denilen, altı
kabara çivili, vatekadan (bir çeşit deri) yahut rugandan ayakkabı bulunur.
Davulcunun üzerinde alpaktan yapılıp bele kadar inen bir entari (gömlek)
bulunur. Onun üstüne şal veya Trablus kuşağı sarılıp daha üstüne de beş - altı
gözlü silahlık kemeri tokalanır. Kemerde teke kulak bir saldırma, bıçak yer
alır, yahut da kama sokulu bulunur. Entarinin üstüne, açık önlü, yünden peşli ve
bir sürü gümüş - savat düğmeli çuha yelek giyer. Köstekli ve çifte kapaklı eski
usul gümüş saat giyimin gösterişini ayrıca artırır. Sakal çıkmaya
başlayıp da yüzleri kırışan köçekler, sonradan işi davulculuğa döktükleri için,
bu yolda yetişen davulculardan bazıları da saç bırakmakta devam etmişlerdir.
Fakat, ekseriyetle tepelerine alından itibaren kestirerek arka ve şakaklarında
saç bırakırlar. Eskiden poşu sarılı fes giyerlerdi ki, bunun yerine şimdi kasket
almıştır. Bazı köyler, davul
- zurnadan başka kasabadan da çalgı takımı getirirler (keman, gırnata, ud ve
başka sazların birlikteliği). Bu esnaf çalgıcılar, köy havalarından başka
plaklardan kapma parçaları da kulaktan dolma çalarlar. "Efl'nî
(Pazartesi)" gün ve gecesinde düğün evinden olan kadınlar kendi meclislerinde
türkü ve oyunlarla eğlenirken, erkekler de ayrı içkili âlemlerinde köçek ve
hatt' kadın oynatırlar. Asıl davul - zurna ve saz takımları erkeklerin
tarafındadır.
|