Makedonyalılar (867-1025) ve Komnenoslar (1026-1204) zamanında
Konstantinopolis'in bir ölçüde toparlandığı söylenebilir. Orta Bizans olarak da
adlandırılan bu dönemde, Türkler doğudan Anadolu'ya girmiş ve Bizans'ın
doğusunda artık önemli bir güç olmuşlardı. Selçukluların İznik'i başkent yaptığı
1076 yılına kadarki dönem kentin yenilenme süreci olarak görülebilir. Özellikle
1096 yılındaki L Haçlı Seferinden sonra Konstantinopolis'in ticareti, öncelikle
de deniz ticareti, Amalfililer, Venedikliler, Cenevizliler ve Pisalılar olmak
üzere İtalyanların eline geçti. Orta Bizans Döneminde yapılan yapıların önemli
bölümü, İstanbul'un Fethinden sonra başta cami olmak üzere, çok çeşitli amaçlar
için düzenlenmiş ve kullanılmıştır. I. Aleksios Komnenos zamanında (1081-1118)
Venedikliler gümrük vergilerinden muaf tutulmuş ve kentte yerleşmelerine izin
verilmişti. Onlar da, Haliç'te, Eminönü ile Unkapanı arasında, kısa sürede
genişleyecek ve duvarlarla çevrilerek adeta "kent içinde kent" konumu kazanacak
Venedik mahallesini kurmuşlardı. Fazla kalabalık olmasalar da, özellikle 12.
yüzyılda ipek üretimiyle uğraşan ve Haliç'te yaşayan Yahudilerden de söz edilir.
Daha da ilginci, 13. yüzyıl başlarında, IV. Haçlı Seferi öncesinde kent
nüfusunun beşte birini Avrupalıların oluşturmasıydı. Kısacası, kent ticareti ve
ekonomisi büyük ölçüde yabancıların denetimi altındaydı. Makedonyalılar
zamanında bir yandan yeni yapılar inşa edilirken ya da onarılırken, öte yandan
bazı yapılar da ortadan kalkıyordu. Dönemin ilk imparatoru olan L Basileus
zamanında (867-886), Büyük Saray içindeki kapalı Yunan haçı planlı ve çeşitli
bezemeleriyle tanınmış Nea Ekklesia (Yeni Kilise) inşa edilmiş; Ayasofya ve Aziz
Havariler başta gelmek üzere birçok kilise onarılmıştı. Nea Ekklesia'nın plan şeması, başta 907 tarihli Konstantin Lips (Fenari İsa
Camii) K u/ey Kilise, İmparator Romanos Lekapenos (920-944) tarafından
yaptırılan Myrelaion (Bodrum Camii) olmak üzere, Orta Bizans Döneminin birçok
manastır kilisesine örnek olmuştur. Bu dönemde ortadan kalkan eserler arasında,
Bizans tarihçilerinin sıklıkla sözünü ettiği, İmparator II. Isaak Angelos
(1185-95) tarafından yıktırılan Mangana Sarayı ve Hazine Binası (Genikon) da
vardı. Komnenoslar döneminin belki de en önemli yapım etkinliklerinden biri,
İmparator III. Romanos (1028-34) tarafından yaptırılan yuvarlak plânlı ve zengin
bezemeli, 18. yüzyılda yıkılmış ünlü Peripleptos Kilisesi ile Manastırı idi. IV.
Mikhail (1034-41) çok sayıda manastır ve hastahane inşa ettirmiş, Kosmas ve
Damion Kilisesine ek .şapeller yaptırmış ve süsletmiştir. IX. Konstantinus
Monomakhos (1042-55) ise, Hagios Georgios Mangana Kilisesi ile 1045 tarihli ünlü
Konstantinopolis Üniversitesini yaptırmıştır. Bu dönemden sonra özellikle
manastır yapımında büyük hir artış olduğu görülür. Bunların başında, IX.
Konstantinus Monomakhos'un Manga na'daki Aziz Georgios Manastırı ve Kilisesi
belirtilebilir. Komnenoslar dönemi, özellikle sarayın ve soylu ailelerin
katkısıyla manastır yapımında başta gelmektedir. II. loannes Komnenos (1118-43)
ile eşi Eirene tarafından mimar Nikephoros'a yaptırılan, Konstantinopolis7in en
büyük ve en zengin manastır topluluklarından olan Pantokrator (Zeyrek Camii),
Hz. İsa'ya ve Eleusa (Merhametli) Meryem'e adanmış kapalı Yunan haçı plânlı iki
kilise ile aralarında Komnenoslar ailesinin mezar şapeli (H. Mikhail şapeli),
düşkünlerevi (ksenodohion) ve typikonu (kuruluş belgesi) da bulunan 1136 tarihli
hastahaneyi (ksenon) de bünyesinde barındırıyordu. Buna, İmparator L Aleksios
Komnenos'un (1081-1118) annesi Anna Dalasena tarafından inşa ettirilen
Pantepoptes (Eski İmaret Camii), İmparator II. loannes Komnenos (1118-43) ile
eşi Eirene tarafından yaptırılmış, 1315'de kapalı Yunan haçı plânlı mezar şapeli
eklenmiş ve Türk fethinden sonra 1455-1590 yılları arasında Patrikhane olarak
kullanılmış dehlizli tipteki Pammakaristos (Fethiye Camii), 12. yüzyıl sonlarına
tarihlenen yine aynı tipteki Kalenderhane ile ilk yapımı 12. yüzyıla ait olan,
1316-21 yıllarında Theodoros Metokhites tarafından yeni baştan yaptırılan,
mimarîsinin yanı sıra mozaik ve freskoları ile ünlü olan sur dışındaki kiborium
plânlı Kilise ile güneyindeki tek nefli mezar şapelinden oluşan Chora (Kariye
Camii) manastırları eklenebilir. Bu dönemde, Boğaziçi'nde ve kentin çeşitli
kesimlerinde inşa edilmiş saray ve malikanelerin varlığı da bilinmektedir.
Bunların başında, L Manuel Komnenos'un Skutarion (Üsküdar'da ve L Andronikos'un
(1183-88) Beylerbeyinde yaptırdığı belirtilen saraylar gelmektedir. İmparator L Manuel Komnenos'un (1143 - 1180), İstanbul'daki etkinliklerini
sürdürebilmeleri için çeşitli ayrıcalıklar verdiği Cenevizliler, 1160'lardan
başlayarak Galata çevresinde yerleşmişlerdi. 1261 yılında ise, İstanbuTu Lâtin
işgalinden kurtarmak isteyen VIII. Mikhail Palaiologos (1259-82) Cenevizlilerden
sağladığı donanmaya karşılık, kentte istedikleri bölgede yerleşmelerini olanaklı
kılan bir anlaşma yapmıştır. 1267'deki ikinci anlaşma ile Cenevizliler Galata
bölgesinde yerleşme hakkım elde etmişlerdir. Bunun sonucunda, adeta "kent içinde
kent" görünümü kazanan Galata, Cenova'dan yönetilmeye başlamıştır. 14. yüzyıl
başlarında Cenevizliler bölgenin çevresine hendek kazmışlar ve kale duvarlarını
anımsatan teras üzerine yüksek evler yapmışlardır. Bizans İmparatorluğumun
gücünü yitirmeye başladığı bu dönemde Galata, Karadeniz'den Orta Asya'ya u/anan
ticaret yolunun en önemli merkezi haline gelmiştir. Öncelikle 1348'de Galata
Kulesi'ni ve kuzeyindeki duvarları, daha sonra Karaköy'deki, 1387'de Kuledibi ve
Şişhane'yi kuşatan, 1397'de ise Azapkapı - Şişhane arasındaki duvarları inşa
etmişlerdir. Günümüzde hâlâ Galata'nın simgesi konumundaki Galata Kulesi, Galata
surlarının baş kulesi olarak yapılmıştır. Zeminden, üzerindeki külahın tepesine
kadar 66,90 m. yüksekliğindeki kulenin ana bölümü 56 m. yüksekliğindedir. Bizans Döneminde İstanbul'da 400'den fazla kilise inşa edildiği
belirtilmektedir. Bu kiliselerin önemli bir bölümünün Bizans Döneminde ya
işlevlerini yitirip harap oldukları, ya yıkıldıkları, ya da isim değişikliğine
uğradıkları anlaşılmaktadır. Türk dönemi öncesinde, kentteki birçok yapı türü
gibi kiliselerin bir bölümünün ortadan kalkması ya da terk edilmesinde, IV.
Haçlı Seferleri sonrasında Latinler tarafından işgal edilmesinin (1204-61)
olumsuz etkilerini de unutmamak gerekir. Öyle ki, Aziz Havariler ve Ayasofya
bile bu tahribattan kurtulamamış, değerli eşyalara bile büyük /arar verilmişti.
Kiliselerin bir bölümü ise, Türk fethinden sonra camiye çevrilmiş, ya da başka
amaçlarla kullanılmıştır. Böylelikle yapılar, günümüze kadar ulaşabilmiştir. 1261 yılında eski başkent Lâtinlerden geri alındığında, Palaiologoslar
döneminin ilk imparatoru olan VIII. Mikhail (1261-82) ve onunla birlikte
sürgünden dönen Bizans asilleri kentin eski görkemini, ününü ve görünümünü
kazandırmak için birbirleriyle rekabet ederken asıl güç gösterisi ortaya
çıkmıştı. Lâtin yönetimi süresince ihmal edilmiş kiliseler, manastırlar,
saraylar ve diğer anıtların kısmî ya da kapsamlı onarımlarının yanı sıra, yeni
dinî ve din dışı yapılar inşa edilmişti. Bununla birlikte, 15. yüzyıl başlarında
bile kent eski görünümüne kavuşamamış, yalnızca başta Haliç çevresi olmak üzere
belirli bölgeler, özellikle Venedikliler ve Cenevizlilerin denetimindeki
kesimler eski canlılıklarını koruyabilmişlerdir. İmparator V. loannes
Kantakouzenos (1341-91), İstanbul'a maddi yardım sağlayabilmek için 1370 yılında
Avrupa'ya gitmek zorunda bile kalmıştı. Bizans Imparatorluğu'nun son sülalesi olan Palaiologoslar döneminde bazı yeni
kiliseler inşa edilmiş, diğerleri ise onarılmıştır. İmparator II. Mikhail'in
(1261-82) eşi Theodora, 907 tarihli Konstantin Lips Manastırı Kilisesinin yanına
Vaftizci Yahya'ya adadığı loannes Prodromos Kilisesi(Fenari İsa Camii)'ni inşa
ettirmiş, Manastır ile Hastahanesini büyük ölçüde onartmıştır. Eklenen
Parekklesion, Palaiologos ailesinin mezar şapeli olarak yapılmıştı.
Pammakaristos Manastırı Kilisesi'ne de 13. yüzyıl sonunda eklenen Parekklesion,
cephe düzenlemesi, iç mekân özellikleri, dinsel imgelerle süslü mozaikleri ile
dikkati çeker. Dönemin en önemli eserlerinin başında, sur dışında yer alan,
mimarîsinin yanı sıra iç mekanındaki mozaikleri ve mezar şapelindeki freskoları
ile Chora Manastırı Kilisesi gelmektedir. Yapı ayrıca, Hastahanesi, Aşevi ve
Kütüphanesi ile de önem taşımaktadır. Ayrıca, V. loannes Palaiologos (1341-91)
tarafından inşa ettirildiği öne sürülen Heybeliada'daki küçük boyutlu Panagia
Kamariotissa Manastırı Kilisesi yonca planlı bir yapıdır; 18. yüzyıl sonlarında
harap olmuştur. Bu plan şemasının bir çeşitlemesi, Fener'de günümüze kadar
kullanılmış Panagia Mukhliotissa (Moğol) Kilisesi'nde de karşımıza çıkar.
Örneklerin de kanıtladığı gibi, Konstantinus ve lustinianus dönemlerinin anıtsal
eserleri bu dönemde yerini daha küçük ölçekli, cephe düzenlemeleri ve iç
süslemeleri ile dikkati çeken yapılara, özellikle manastır topluluklarına
bırakmıştır.
|