Batı etkileri Istanbul’da kendini hissettirmeye başlamıştır. Bu sürecin
kuşkusuz en belirleyici evresi Lâle Devridir. Fransa kaynaklı (özellikle de
Versailles Sarayı) batı etkilerinin Osmanlı sarayında ve İstanbul’da kendini
göstermeye başlamasıyla, artık anıtsal yapılar yerlerini, kentin çeşitli
kesimlerinde yapılan gösterişli kasırlar, köşkler, sebiller ve çeşmelere
bırakmıştır. Topkapı Sarayı’nın dış kapısı önündeki 1728 tarihli III. Ahmet
Çeşmesi, dört köşesinde sebilleri bulunan dört çeşmeli anıtsal bir örnektir ve
çeşme mimarîsinin baş eserlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Haliç ve
Boğaz kıyıları büyük konaklarla donatılırken, Kâğıthane Deresi üzerine
“Fontainebleu” esintili bir kanal yapılmış ve buradaki ilk saray topluluğu olan
Sa’dabad sultanın emriyle 1722 yılında geleneksel tarza uygun olarak inşa
edilmiştir. Sarayın inşasından sonra Kâğıthane çevresinde, devletin ileri
gelenleri konaklar ve köşkler yaptırmışlardır. Boğaz’da da, Bebek’e kadar tüm
sahil şeridi saraylarla ve köşklerle dolmuştu. Benzer bir durum Üsküdar’da da
yaşanmıştır. Sultan I. Mahmud (1730-54) tarafından Beyoğlu semtinin suyu Bahçeköy’de
yaptırılan bentlerden alınıp Maslak üzerinden getirilmiş, Taksim’deki büyük
savaktan dağıtılmıştır. Tophane iskelesi başındaki 1732 tarihli I. Mahmud
Çeşmesi, meydan çeşmelerinin en süslü ve anıtsal örneklerinden biridir. Fransa kaynaklı etkiler, edebiyat ve müzikle de yakından ilgilenen Sultan I.
Mahmud zamanında (1730-54) yoğunlaştı ve Fransız mühendisler İstanbul’a gelmeye
başladı. Haliç ve Boğaz kıyılarında saraylar ve büyük konaklar inşa edilmeye
başlandı. Yüzyılın ortalarında doğru, yapımına sultanın emriyle 1748’de başlanan
ve Sultan III. Osman (1754-57) tarafından 1755’de tamamlattırılan Nuruosmaniye Camii, yeni üslubun ilk anıtsal örneği olmuştur. Bu dönemde
özellikle Üsküdar, Boğaziçi, Pera (Beyoğlu), Kasımpaşa, Galata ve Tophane’de
yeni mahalleler kurulmuştur. Pera’da yabancı elçiliklerin binaları da
bulunuyordu. Nuruosmaniye üslubunda inşa edilen Lâleli Camii ile Sultan III.
Mustafa’nın annesi Mihrişah Sultan için 1760 yılında yaptırdığı Üsküdar Ayazma
Camii yakın dönem örnekleri olarak anılmalıdır. I. Abdülhamid’in annesi için
1778 yılında yaptırdığı Beylerbeyi’ndeki Rabia Sultan Camii padişahın döneminde
inşa edilmiş en anıtsal yapıdır. Bu dönemde askeri yapılara da önem verilmiştir. Bunlar arasında, Anadolu
yakasında inşa edilen Selimiye Kışlası mimar Krikor Balyan'ın (1764-1831)
eseridir. Abdülhamid zamanında İstanbul’a gelen ve III. Selim zamanında sarayın
hizmetine giren Fransız inşaat mühendisi François Kauffer kentin ilk bilimsel
haritasını yapmıştır. Özellikle Boğaz kıyıları boyunca uzanan bahçeli ve
çevrelerinde büyük ağaçların yükseldiği yalıların çoğu taş temeller üzerine
ahşap malzeme ile yapıldıkları için günümüze gelememiş, bir kısmı da yakın
zamanlarda ihmalkârlık ve yerlerine modern yapılar yapma kaygısıyla ortadan
kaldırılmıştır.
|