Adıyaman'a bağlı Kâhta ilçesinin kuzeydoğusunda, Karadut köyü yakınlarında,
Toros Dağları’nın tepelerinden biri olan Nemrut Dağı 2150 m. yüksekliktedir. 19.
yüzyılda batılı seyyah ve araştırmacıların dikkatini çeken bu tepe, 1953 yılında
Amerika Doğu Araştırmaları Enstitüsü adına Theresa Goell tarafından yapılan
yüzey araştırması ve kazılar sonucu bilim alemine tanıtılmıştır. 1984 yılında
Profesör Karl Dörner başkanlığındaki Türk-Alman ekibi tarafından restorasyon
çalışmaları yapılan Nemrut Dağı’nda 1989 yılından beri Sencer Şahin
başkanlığında kazı ve restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir. 1987 yılında
Unesco tarafından Dünya Miras Listesine dahil edilen Nemrut Dağı’nın tepesinde
açığa çıkarılan buluntular bir yerleşim merkezine değil, İ.Ö. 80 - İ.S. 72
yılları arasında yörede egemenlik kuran ve başkentleri Samosata (Samsat) olan
Kommagene Devleti’nin ünlü kralı I. Antiochus Epiphanes’in (İ.Ö. 69-36)
tümülüsüne ve kutsal mezar alanına aittir. Bu anıtlar, Geç Helenistik Dönemin en
önemli eserleri arasında kabul edilir. Kommagene topraklarına egemen bir konumda
bulunan bu alan, döneminin en önemli kült yeri olmuş, ülkesinin her yanından
kralın doğum gününün ve tahta çıkışının aylık ve yıllık kutlamaları için ziyaret
edilen kutsal bir ibadet yeri haline gelmiştir.
26.000 metrekarelik bir alanı kaplayan bu kült yerindeki tümülüs, 50 m.
yüksekliğinde ve 150 m. çapındadır. Yumruk büyüklüğünde taşlarla oluşturulmuş
tümülüs, doğudan, batıdan ve kuzeyden, sert kayaya oyulmuş teras biçiminde üç
avlu ile kuşatılmıştır. En önemli mimarî buluntular, heykeller ve yazıtlar, bu
kutsal alanın merkezî konumundaki doğu avluda karşımıza çıkar. Avlunun batısında
anıtsal heykeller, doğusunda kademeli piramit biçimli ateş sunağı, kuzeyinde ve
güneyinde ise uzun alçak kaideler üzerindeki ortostatların yükseldiği alçak
duvarlar görülür. Kuzeydeki avluya bakan ortostatlar Antiochus’un Pers (baba
tarafı), güneydekiler ise Makedonya asıllı (anne tarafı) olan atalarının, arka
yüzlerine adları da kazılmış kabartmalarıyla bezenmiştir. Atalarının en önemli
kişileri arasında; Akhameni Krallığı’nın kurucusu I. Darius (İ.Ö. 522-486) ile
Büyük İskender (İ.Ö. 356-323) gelmektedir. Kabartmaların önünde, dikdörtgen
biçimli kurban sunakları yer almaktadır.
Doğu terasta avluya bakan oturmuş durumdaki yaklaşık 8-10 m. yüksekliğinde ve
kireçtaşı bloklarıyla yapılmış anıtsal heykeller büyük ölçüde sağlam durumdadır.
Tanrıları betimleyen bu heykeller Yunan, Pers ve Yakındoğu’nun diğer
tanrılarıyla özdeşleştirilmiştirler. Bu heykeller; Apollo-Mithra-Helios-Hermes;
Kommagene bereket tanrıçası Fortuna; Zeus-Oromasdes (Ahuramazda; göklerin
tanrısı ve baş tanrı); Kommagene tanrıçası Antiochus; Herakles-Artagnes-Ares
olarak tanımlanmışlardır. Tanrı ve tanrıçaların bir yanlarında koruyucu olarak
kartal, diğer yanlarında aslan görülür. Başında meyvelerden oluşan taç bulunan
Fortuna dışında, kırılmış olan tüm başlar yerde durmaktadır. Oldukça ince
işçilik gösteren ve başlarında Pers diademleri bulunan bu heykeller, idealize
edilmiş üsluplarıyla geç Helenistik dönemin dikkat çekici örneklerini
oluştururlar. Kaidelerin avluya ve tümülüse bakan yüzlerinde kült ayini, kralın
doğumgünü, ülkesinin yasaları hakkında ayrıntılı bilgi veren Yunanca kitabeler
yer alır.
Batı terastaki daha iyi durumda bulunan heykellerin yerleştirilişinde de
benzer bir düzen izlenmiştir. Ancak, tepenin farklı topografik özellikleri
nedeniyle ortostatlarda farklı bir sıralama dikkati çeker; örneğin, kralın
Makedonyalı ataları anıtsal heykellerin karşısında, Pers ataları terasın güney
ucunda yer alırlar. Heykellerin yere düşmüş başları, 1985 yılında Karl Dörner’in
başkanlığındaki restorasyon çalışmaları sırasında yerlerine konmuştur. Ayrıca,
buradaki 2.40 m. uzunluğunda ve 1,75 m. yüksekliğindeki sağa doğru yürürken
gösterilmiş aslan tasvirinin astrolojik simgeler içerdiği öne sürülür.
Kuzey teras, doğu ve batı terasları bağlayan bir tören yolu olarak
biçimlenmiştir. Yerdeki parçalar, aslında 80 m. uzunluğunda ve 3 m.
yüksekliğinde olan duvara aittir. Duvarın ortasında, vadiden dağın tepesine
çıkan rampaya açılan ve iki yanındaki anıtsal kartal heykelleri ile korunan bir
kapı bulunmaktaydı. Tanrı ve tanrıçaların oturdukları tahtların arkasında yer
alan yazıtlardan, Kral Antiochus’un bu “hierothesion”da (kutsal mezar yapısı)
gömülmeyi vasiyet ettiği anlaşılmaktadır. Tümülüste yapılan kazılar, kayalık bir
tepede inşa edildiğini göstermektedir. Bu nedenle, Kommagene Kralı I.
Antiochus’un kemiklerinin ya da küllerinin kayaya oyulmuş ve tümülüsle
kapatılmış bir odada korunduğu öne sürülür. Ancak, tüm araştırmalara karşın, söz
konusu mezar odası halen açığa çıkarılamamıştır.
Nemrut Dağı ve üzerindeki yapı kalıntıları ile anıtsal heykeller, 1989
yılından beri Milli Park olması nedeniyle iyi korunmaktadırlar. Bununla
birlikte, Kommagene Krallığı’nın bu kutsal mezar yerinin yapılacak bilimsel
onarımlar ve projeler ile daha iyi korunabilmesi gerekir. Ayrıca, tepede
yapılacak ve buluntulara zarar vermeyecek bilimsel kazılarla, Kral I.
Antiochus’un mezarının da bulunduğu düşünülen bu alanın toprak altındaki
kalıntılarının gün ışığına çıkarılması mümkün olacaktır. Böylelikle, Kommagene
Krallığı’nın bir evresinin bu çok önemli mezar kültünün bütünüyle açığa
çıkarılması, Kommagene din tarihine de farklı bir boyutta ışık tutabilir.
|