İstanbul dışındaki müzelerin genelinde bir Etnografya Seksiyonu
oluşturulmuştur. Bu uygulama Kültür Bakanlığının bir politikası olarak günümüzde
de sürdürülmektedir. Ancak halkın kültür ürünlerinin sergilenmesi gereken bu
seksiyonlarda, müzelerdeki arkeolojik objeler ve sikkeler dışında kalan her
türlü obje de yer alır. Bu durum, ülkemizde henüz halk sanatıyla, akademik
nitelikli sanatın ve bunlara ait eserlerin sınırlarının iyi çizilmediğini akla
getirmektedir. Bu arada, Hitit, Helen-Roma çağlarına ait ve bazen üstün sanat
niteliği taşıyan eserlerin hemen yanında, yakın geçmişe ait halk sanatı ürünleri
sergilenirken bunların birbirleriyle uyumu da düşünülmelidir. Bununla beraber
bazı müzelerimizin, ekonomik nedenlerle bütün seksiyonları içinde toplayan, tek
çatı altındaki binalar halinde tasarlanmış olması bir zorunluluğun sonucu olarak
görülebilir. Gelecekte folklor ve etnografya müzelerinin bağımsız olması ve
buralarda halkın elinden çıkma her türlü objenin değil, sistematik ve bilimsel
verilere göre seçilen eser gruplarının sergilenmesinin daha uygun olacağı
inancındayız.
Ne yazık ki ülkemizde bütün yönleriyle eksiksiz bir etnografya ve
folklor müzesi bulunmamaktadır. Ankara Etnografya Müzesi, sadece adından dolayı
bu unvanı sürdürmektedir. Bu müzenin çok üstün sanatsal nitelikler taşıyan ahşap
eserleri vardır ve bunlarla bağımsız bir “Türk Ağaç Eserleri Müzesi“ oluşturmak
mümkündür. Aynı müzedeki folklorik ürünler, bu türden eserlerden ayrı olarak
değerlendirilebilir. Örneğin bu müzeden alınacak kıyafetlerle diğer müzelerden
gelecek yerel kıyafetleri bir araya getirmek suretiyle bir “Halk Kıyafetleri
Müzesi” oluşturulabilir; halk çalgıları için de aynı uygulama düşünülebilir.
Bilindiği kadarıyla yapının hacim olarak yetersizliği ve başka uygun bir yapı
olmayışı buna benzer projeleri engellemektedir. İstanbul’da Büyükşehir
Belediyesi tarafından “Şehir Müzesi” adı altında kurulan müzenin de buna benzer
bir içeriği vardır. Aslında belki de bu müzeye ait koleksiyonları üçe ayırarak
ayrı ayrı müzeleştirmek daha isabetli olurdu. Koleksiyonlardan biri ve ağırlıklı
olanı İstanbul etnografyasıyla ilgili objelerdir. Bunlar, ayrılarak bağımsız bir
müze kurulabilir; tablolar, resim sanatıyla ilgili bir müzenin oluşumunda; sanat
değeri yüksek Osmanlı objeleri de bir Osmanlı sanatları müzesinde
değerlendirilebilir. Folklorik içerikli en büyük eksiklerden biri de Açık Hava
Müzeleridir. Hızla sanayileşen ülkelerde, kaybolup gitmekte olan halk kültürü
ürünleri, mimarî unsurlarıyla beraber müzeleştirilmektedir. Bunun için en iyi
örnekler İskandinav ve Balkan ülkelerinde bulunuyor. Bazen bir köy, olduğu gibi,
bazen de değişik köylerden alınan örnek yapılar, içindeki gereç ve eşyalarla
birlikte, belirli bir alana taşınıyor ve halka açık bir müze olarak
sergileniyor. Bizde ODTÜ’nün girişimiyle yıllar önce başlayan “Ankara’da bir
Açık Hava Müzesi kurma projesi” maalesef sonuçsuz kalmıştır. Bazı illerimizde
“Etnografya Müzeleri” adı altında oluşturulan seksiyonlar Atatürk’ün İstiklâl
Savaşı sırasında veya sonrasında kullandığı konutlar’da bulunmaktadırlar.
Atatürk’e ait konutların sayısı hayli fazladır. Bunlar arasında salt Atatürk ile
ilgili anı, belge ve objelerin sergilendiği güzel örnekler bulunmaktadır. Bu
mekânlarda, yapının ruhuna uygun etnografik malzemeyle beraber istiklâl
savaşımız ve devrim tarihimize ait belge ve fotoğrafların sergilenmesinin daha
anlamlı olacağı açıktır.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Fatih Sultan Mehmed'in
sadrazamlarından Mahmut Paşa tarafından Ankara'da 1464-1471 yılları arasında
inşa ettirilen Mahmut Paşa Bedesteni ile Kurşunlu Han'da hizmet vermektedir.
tarihi yapılar, onarım ve düzenlemelerle, özgün mimarilerinden de istifade
edilerek, bugün dünya çapında üne sahip olan bir müzeye dönüştürülmüştür.
Anadolu Medeniyetleri Müzesi, İsviçre'de 1997 yılında yapılan bir
değerlendirmede68 dünya müzesi arasında "Yılın Müzesi" seçilmiştir. müzede,
paleolitik çağdan başlayarak, Anadolu'nun çeşitli yörelerinde yaşayan
uygarlıklara ait eserler kronolojik bir sırada sergilenmektedir.
|