Dipten Gelen Parıltı Cam Yapımı Arkeolojik buluntular, bazı cam boncukların, M.Ö. 3. bin sonlarına doğru
Erken Bronz Çağında tarih sahnesine çıktığını belgeler. Bazı glazürlü seramikler
de bu üretimin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. İlk cam kaplara Huri-Mitanni
bölgesinde yapılan kazılarda rastlanmaktadır. M.Ö. 2. bin ortalarına tarihlenen
bu preform yapıtlar, sıcak camın iç kalıplama yöntemiyle biçimlendirilmesi
sonucu elde edilmiştir. Bu çağda kalıplama ve soğuk camın kesilerek
biçimlendirilmesiyle oluşturulmuş özel cam kaplar, en önemli yapıtlar
arasındaydı. Kuzey Suriye’de bulunmuş, kalıpta yapılmış M.Ö. 16-13. yy.lara
tarihlenen Astarte figürinlerinden de anlaşıldığı gibi, bunlar o çağlarda dinsel
amaçlarla da üretiliyordu. Geç Bronz Çağında cam buluntusu veren ikinci bölge
Mısır’dır. Mısır’da M.Ö. 14. yy. dan itibaren üretim yapılmış, tütsü kapları ve
merhem kapları Yeni Krallık Çağı firavunlarının mezarlarını süslemiştir. Mısır
cam endüstrisinde, kaplar dışında, boncuklar, pendant ve bezeme amaçlı kakmalar
da üretilmiştir. M.Ö. 2. binin ikinci yarısına tarihlenen Kaş Uluburun Batığı
cam külçeleri ve Miken boncukları, o çağın hammaddesi ve işlenmiş camı olarak
üretimin ve ticarî ilişkilerin gözler önüne serilmesinde büyük rol oynamıştır.
M.Ö. 1. bin başlarında cam üretimi durmuş gibi görünmektedir. Bu karanlık
dönemin ardından Suriye-Filistin yöresinde az da olsa üretim başlar,
Assurbanipal’ın sarayında cam yapım reçeteleri içeren tabletler ele geçmiştir
(Leo Oppenheim: 1973, 259-266). Fenike’de camın M.Ö. 8. yy. da fildişi üzerine
kakma olarak kullanıldığı bilinmektedir. (C. Lightfoot: 1992, 2). M.Ö. 8-7.
yy.larda iç kalıp ve kesme yapıtlar ortaya çıkar. Bunlardan tören kapları olan
ve saraylarda bulunan dinoslar ve bazı özel yapımlar Nimrut’ta Asurluların cam
üretimi yaptıklarını gösterir. Bu grup içinde yer alan Sargon vazosu o devrin
ünlü yapıtlarından biridir. Gordion’da P Tümülüsü’nde bulunmuş, kalıpta
yapılmış, kesme bezemeli kâse Anadolu’ya ithal edilmiş önemli ve nadir
yapıtlardandır. (A.von Saldern “Glass finds at Gordion”, JGSI 1959,24). Kuzey
Mezopotamya’da Asur, Megiddo, Mari ve Nimrut kentlerindeki cam buluntular, kaya
kristali ve değerli taşlar taklit edilerek yapılmıştır. Ayrıca iç kalıplama
tekniği kullanılarak eski geleneğe dayalı bir üretim biçiminin tekrar ortaya
çıktığı görülmektedir. M.Ö. 5 ve 4. yy.larda alabastron ve amphoriskos biçimli kalıpların yanı sıra
çeşitli sürmedanlar da yapılmıştır. Arapça sürme demek olan, kohl-tube olarak da
adlandırılan bu şişelere daha çok, Suriye ve Kuzeybatı İran’da rastlanmaktadır.
Cam eserlerin hâlâ çok nadir olduğu bu döneme özgü iç kalıp tekniğinde yapılmış
grotesk pendantlar dinsel amaçlı olmalıdır. Bunların daha çok Kuzey Afrika’daki
Kartaca’da ve Suriye – Filistin çevresinde yapıldığı bilinmektedir. Arkaik-Klasik Çağda Persepolis’teki Achaemenid saraylarında kurulmuş
atölyelerde yapılmış birçok cam eşya vardır. Bu da Kuzey Mezopotamya’da olduğu
gibi cam işleyicilerinin saray himayesinde çalıştığını gösterir. Renksiz camdan
yapılmış, döküm ve kesme kâse ile vazoların, gümüş eserlerin taklidi olarak Pers
atölyelerinde yapıldığı sanılmaktadır. Arkaik ve Klasik Çağlardaki keramik
kapların taklidi olarak iç kalıp tekniğiyle küçük kaplar yapılmıştır. Bunlar
yarı opak ve çok renkli cam lifleri ile süslü parfüm ve merhem şişeleridir. Çok
yaygın olarak Akdeniz çevresinden tüm Karadeniz’e kadar uzanan bir alanda ele
geçen bu yapıtların, Doğu Akdeniz ve Rodos’ta imal edildiği ileri sürülmektedir.
Bunlar mezarlara gömü armağanı olarak bırakılmıştır. Anadolu için üretimle ilgili en önemli buluş, kuşkusuz, Sardis’te bir Lidya
evinde ortaya çıkmış M.Ö. 6. yy.a ait bir cam üretim atölyesidir.
(bkz.C.Lightfoot: 1992, 8-9. C.Lightfoot Anadolu’da ilk cam üretiminin Sardis’t
başlamasını inandırıcı bulmaktadır.) Hellenistik Çağda cam yapıtlar gene çok nadir ve değerli olmakla beraber,
bunların üretim yöntemleri gelişmiş, ticaret ve pazar ilişkileri nedeniyle cam
malzemenin yaygın bir alana dağılması sonucu, talep artmıştır. Bu çağda gene iç
kalıplama tekniğiyle küçük şişelerin yapımına devam edilmiş, kalıplama
tekniğiyle kâseler yapılmıştır. Özellikle mozaik cam tekniği uygulanmıştır. Bu
çağda Suriye-Filistin ve Mısır-İskenderiye’de çok faal cam işleme atölyeleri
olduğu, ürünlerin Doğu Akdeniz ve Mısır’dan batıya götürüldüğü ve İtalya’da bazı
üretim merkezlerinin oluştuğu bilinmektedir. Geç Helenistik Çağın en önemli
buluşu olan üfleme tekniği ilk olarak M.Ö. 1. yy.ın ikinci yarısında
Suriye-Filistin yöresinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu yöntem uygulanarak,
üfleme çubuğunun ucuna alınan cam topağı, kalıp içine ya da serbest olarak
üflenmiş, cam üretiminde büyük aşama kaydedilmiştir. Bu çağdan sonra cam kaplar
daha kolay ve çabuk yapılmıştır. Bu nedenle birçok ürünün daha ucuza mal
edildiği gözlenmektedir. Antik yazarlardan Strabon (M.Ö. 63-M.S. 22), İskenderiye ve Sidon dışında
Roma ve Campania’da üretim yapıldığını belirtir. Plinius (M.S. 23-79) ise
Campania’nın yanı sıra Suriye’de de önemli bir üretim merkezinin varlığından söz
etmiştir. Cam üfleme tekniğinin başlangıcı ile ilgili bilgiler arkeolojik verilerden
elde edilmektedir. 1961 yılında İsrail’de Ölü Deniz’in batı kıyısında yapılan
kazılarda ortaya çıkarılan bir mezarda, M.Ö. 1. yy.a ait üfleme bir cam şişe ele
geçmiştir. Bu yapıt üfleme tekniğiyle yapılan en eski yapıtlardan biri ve ilki
olarak kabul edilmektedir. 1971 yılında ise Kudüs’ün eski bir mahallesinde bir
sarnıçta bulunan üfleme camlar, birlikte bulundukları Alexander Jannaios
sikkeleri ile M.Ö. 1. yy.ın ikinci yarısı başlarına tarihlenmiştir. (D.B.
Harden: 1988, 87-91). O çağın Kudüs dışında bilinen önemli üretim merkezleri,
Suriye’de Sidon ve Tyros, Mısır’da ise İskenderiye’dir. Üretim bu dönemde cam
ustaları tarafından batıya götürülmüş ve İtalya’da, özellikle Roma ve
Campania’da cam atölyeleri kurulmuştur. Buradan Kuzey İtalya’ya ve oradan da
Orta Avrupa’ya yayılan cam işleme merkezleri, Roma İmparatorluk Çağında Ren
bölgesinde atölyelerin faaliyete geçmesi sonucu pek çok özel yapımın ortaya
çıkmasına neden olmuştur. Roma İmparatorluk Çağında, üfleme çubuğu kullanılarak, kimi zaman da
kalıplama yöntemiyle, cam sofra takımları, hediyelik eşyalar, kozmetik kapları,
ilaç şişeleri, takılar, iç mekânlarda dekoratif amaçlı panolar, mozaik
kaplamalar, bazı küçük heykel ve madalyonlar, ayna ve pencere camları gibi pek
çok gereksinime cevap verebilecek ürünler zaman içinde imal edilmiştir. Tüm bu
yapımlar arasında özellikle kapların ayrı bir yeri vardır. Roma Çağı üfleme
kapları çeşitli yöntemlerle bezenmiştir. Kalıba üfleme yapıtlarda, kabartma
sahnelerin bulunduğu, gladyatör döğüşleri veya sirk sahnelerinin yer aldığı ya
da kabartma yüzler ve sembolik anlatımların olduğu şişe ve bardaklar imal
edilmiştir. Buna karşın serbest üfleme yöntemiyle yapılmış kaplarda önceleri
sade bir bezeme türü kendini gösterir. Bunlarda lif sarma, serpme, damga basma
ve sıkıştırma türünden süsleme yöntemlerinin yanı sıra çark kesme yöntemiyle
yapılmış kaplarda önceleri sade bir bezeme türü kendini gösterir. Bunlarda lif
sarma, serpme, damga basma ve sıkıştırma türünden süsleme yöntemlerinin yanı
sıra çark kesme yöntemiyle yüzük kaşları işlenmiş, cameo eserler yaratılmıştır.
Doğaldır ki bu camlar çeşitli sınıftan insanların isteklerine yanıt vermek
amacıyla ve sürekli olarak çalışan fabrika ve atölyelerin ürünleriydi ve buradan
çeşitli pazarlara dağılıyordu. M.S. 2. yy.da özellikle Ren bölgesi camları ve Köln atölyeleri ün kazandı ve
bu M.S. 4-5. yy.lara kadar sürdü. Köln atölyeleri yılan lifi ve diatreta denilen
kesme-oyma camlarıyla ün kazandı. Roma koloni şehri Augusta Rauricorum’da yerel
cam atölyeleri olduğu burada yapılan kazılardan anlaşılmıştır. Günlük kullanım
camları bu kentte küçük ahşap kulübelerde imal edilmiş, lüks yapımlar ise ithal
edilmiştir. Kazılar sonucu elde edilen camlardan, burada orta tabakanın bile cam
sofra takımları kullanıldığını, atölye pencerelerinde bile cam kullanıldığını
öğreniyoruz. (bk. Beat Rutti: 1991, 324-328) Roma İmparatorluk Çağında çok renkli mozaik yapıtların yanı sıra çok sayıda
tek renkli kap da imal edilmiştir. Özellikle açık mavi, yeşil renkli yapıtlar
çoğunluktadır. Ayrıca mavi, parlak yeşil, sarı renkler de sık sık
kullanılmıştır. Sıcakken kolay biçim verilen cam hamurunun işlenmesi sırasında
dikkat edilmesi gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Bu ayrıntılara önem
verilmemesi halinde camın çabuk soğuması ve çatlaması gibi sorunlar ortaya
çıkar. Cam kap üretiminde üfleme yapıldıktan sonra işlenen cam, nobleye
bağlanmakta ve kabın ağız ve kulpu ile birlikte bezemesi yapılmaktaydı. En son
aşamada da rötuşlar yapılarak kap temizlenirdi. Cam işleme sanatında her zaman geleneklere bağlı kılınmıştır. Zaman içinde
eski yapıtların taklitleri ortaya çıkmıştır. Bu üretim o çağda bir sır gibi
saklanır ve yapım teknikleri gizli tutulurdu. Roma İmparatorluk Çağında yerleşik
fabrika ve atölyelerdeki üretimin yanı sıra gündelik eşyaların büyük
çoğunluğunun da gezginci ustalar tarafından üretildiği ileri sürülmektedir.
(C.Lightfoot: 1992,6) Tüm Roma İmparatorluk Çağında Mısır, Suriye ve Kıbrıs’ta üretim yapıldığına
göre Anadolu’da da çeşitli yapım yerleri olması gerekmektedir. Ancak bunlar
Sardis dışında arkeolojik olarak belirlenmemiştir. Bunun nedeni belki de cam
üretiminin ahşap kulübelerde, kalıcı olmayan yapılarda sürdürülmüş olmasıdır. Bu
arada gezginci ustaların da üretim yaptıkları bilinmektedir. Anadolu’da yerel cam üretimi Erken Roma İmparatorluk Çağından itibaren
yapılmış olsa gerektir. Ege’de özellikle Sardis ve Pergamon gibi antik kentlerde
cam üretim merkezleri olduğu sanılmaktadır. Ancak Karia bölgesinde Iassos
dışında (Levi, D., 1986,87-93) bugün için bir cam yapım merkezi gösterilmesi
olanaksızdır. Erken Roma İmparatorluk Çağında cam ithalatı yapılmış olmasına karşın, Orta
İmparatorluk Çağında (M.S. 2-3. yy.) yerel üretimin daha yaygın olduğu
söylenebilir. Diocletionus’un imparator olduğu çağda (M.S. 4.yy.) Afyon ve Aphrodisias’ta
bulunan yazıtlardan Anadolu’ya ham cam ithal edildiğini öğreniyoruz.
Diocletianus Fiat Tarifesi olarak bilinen bu yazıtlarda camlar İskenderiye ve
Judea kökenli olarak iki ayrı grupta fiyatlandırılmıştır (C. Lightfoot: 1989,
89). Roma İmparatorluk Çağında imal edilen camların yerel olarak
nitelendirilmesi zor olmakla birlikte olanaksız değildir. Örneğin, genelde
üzerleri yazılı Dinar kâselerin Anadolu atölyelerinde yapıldığı kabul
edilmektedir (D.B. Harden: 1988, 203-204).
|