Cumhuriyet Dönemi (1923-2000)

Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa

İlkçağdan Günümüze Urfa'da Sanat ve Edebiyat

Cumhuriyet Dönemi (1923-2000)

Cumhuriyet döneminde Urfa’daki sanat ve edebiyat ortamı bazen bir bireyin bazen bir grubun etrafında şekillenmiştir. 1930-1950 yılları arasında Halkevleri çevresinde oluşan sanatsal faaliyetler daha çok öğrenci, memur etrafında halkı da içine alarak şekillenmiştir. 20. yüzyılın ilk yarısında doğan birçok şair, Divan Edebiyatı geleneğine bağlı kalmış, bazen arûz, bazen hece şiirleri yazmışlardır. Urfa’da serbest tarz şiir 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaygınlık kazanmış, birçok usta şair yetişmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki kuşak, Osmanlı-Cumhuriyet arasında bir köprü vazifesi görmüş, geçmiş değerleri geleceğe taşımışlardır.

Urfa’da sanat ve edebiyatın en canlı olduğu, bir nebze de olsa halka indiği dönem Halkevlerinin faaliyette bulunduğu dönemdir. Birçok Urfalı sanatçı Halkevlerinde yetişmiş veya sanatla orada tanışmıştır. Halkevleri resim, tiyatro, şiir şöleni, konferans, konser, panel düzenlemiş, sergiler açmış, halkın kurslara katılımını sağlamıştır. Urfa Halkevlerinde sanatsal çalışmalarda bulunmuş, daha sonra kendi alanlarında eserler bırakmış sanatçılardan bazıları Ressam Mustafa Ayataç, Şair Hulusi Kılıçarslan, Halil Gülüm ve A. Naci İpek...

1930-1950 yılları arasında kitaplık, sergi, tiyatro alanlarında etkinlik gösteren bu kurumun kapatılmasından sonra bu çalışmalar, ancak 1960’larda Halk Eğitim Merkezi’nin kurulmasıyla başlamıştır. Bu dönemde, Halk Eğitim Merkezi sanatsal etkinliklerin, ilçelerdeki çeşitli kuruluş ve derneklerde kitaplık kurma çalışmalarının odağı olmuştur. “Akıl Taciri”, “Karaların Mehmetler”; “Şahâne Gazeteci”, “Duvarların Ötesi”, “Kerpiç Mehmet”, “Bir Evlenme Teklifi”, “Zoraki Tabip”; Halk Eğitim Merkezi Tiyatro kolunun sergilediği oyunlardandır. Görsel sanatlar alanında en önemli olay 1965’te Amatür Tiyatro Topluluğunun kurulmasıdır. Ancak halkın ilgisi daha çok radyo-televizyon ve sinema izleyiciliğinde yoğunlaşmıştır. 1979’da ildeki yedisi kışlık yedisi yazlık 14 sinemada gösterilen 1663 filmi 293672 kişi izlemiştir.

1903 yılında Mahmud Nedim Kürkçüoğlu Hastane yokuşunda bugün metruk haldeki Mahmud Efendi Konağı olarak tanınan yapıyı, tiyatro amaçlı olarak inşa etmiştir. Ancak, çevreden gelen olumsuz eleştiriler yüzünden tiyatro yapısını tadil ederek konağa dönüştürmüştür. 1920’lerde Uray Oteli olarak kullanılan, daha sonra Türkmen Sineması ve şuanda Şair Nâbi Kültür Merkezi olarak kullanılan bina, otelin Tiyatro Salonu olarak yapılmıştır. Bütün bunlar, Şanlıurfa’da tiyatro ve sinemanın çok eskiye dayanan bir geçmişi olduğunu gösteriyor.

“Urfa Halkevlerinin 1935 yılında 22 piyes, 32 konferans, 147 müzik, balo, sergi vs. olmak üzere toplam 201 kültürel etkinlik göstermiştir. Yine bu tarihte Dil, Tarih ve Edebiyat alanında 169, kütüphâne neşriyat dalında 52, Güzel Sanatlarda 166 ve diğer dallarda 492 üyesi bulunmaktadır.” “1935-36 yılında 33 bayan, 965 erkek olmak üzere toplam 998 üyesi bulunan Urfa Halkevi yüzlerce etkinlik yapmıştır.” Urfa’daki sanat ve edebiyat ortamını göstermesi açısından önemli olan bu istatiksel rakamlar, bize o dönemin kültür düzeyi hakkında fikir vermektedir.

Bunun yanında Urfa’da sanat ve edebiyat ortamının oluşmasında Urfa’ya öğretmen olarak tayin edilen şair ve yazar Halide Nusret Zorlutuna’nın oldukça büyük emeği vardır. İdealist ve dindar bir bayan öğretmenin çevresinde oluşan edebiyat ortamı, diyebiliriz ki, Urfa’ya sanatçı bir kuşak kazandırmış, adeta bir şiir okulu işlevi görmüştür. Bu kuşak içinde yer alan Gazeteci-Yazar A. Naci İpek, Şair Ükkaş Ülgen, Hatip ve Oyuncu Mustafa Dişli, Şair Halil Gülüm, Rükneddin Akbaş vs. Halide Nusret’in teşvik ve yönlendirmeleri sayesinde sanat ve edebiyat alanında güzelliklere imza atmışlardır. Yine bu dönemde gördükleri ve yaşadıklarını şiir, roman ve nesirle kaleme alan Halide Nusret, kendinden sonra gelenlere kıymetli eserler bırakmış, Urfa’nın psiko-sosyal olarak şiir, roman, hikâyeye konu olacak yönlerini göstermiştir. Yıllarca Urfa’nın kırsalını konu edinen yazarlar ve şairlere Urfa’nın kırsalını konu edinen yazarlar ve şairlere Urfa’nın şehir kültürünü anlatan roman ve şiirler yazılabileceğini göstermiştir. Daha sonra bunu kızı Emine Işınsu “Küçük Dünya” adlı romanıyla devam ettirmiştir.

Sinemanın hayatımıza girmesiyle özellikle de 1950 ve sonrasında Urfa film yapımcıları tarafından mekân seçilmiştir. Urfalı yönetmen ve oyuncu Hüseyin Peyda’nın Urfa’yı konu alan filmler yapması ve burayı mekân seçmesi kendisinden sonra gelen sinemacılara örnek olmuştur. Urfalı Bekir Yıldız’ın kırsal kesim değerlerini konu alan hikâyelerinin filmlere aktarılması, daha sonra Yılmaz Güney, Nuri Sesigüzel ve İbrahim Tatlıses’in bunu sürdürmesi Urfa’da sinema kültürünün oluşmasında önemli rol oynamıştır. Sinemacı, tiyatrocu, müzisyen, ressam ve edebiyatçı yetiştiren Urfa’nın bu zenginliğini binlerce yıllık kültürel mirası yanında otantik ve mistik yapısından aldığı unutulmamalıdır.

“Urfa’da 1920’lerde başlayan basın çalışmaları 1950 sonrasında canlılık kazanmıştır. 1925’de vali Fuat Bey, ilk basımevini kurmuş, aynı yıl Urfa adıyla ilk gazete yayına girmiştir. İlin yarı resmi gazetesi niteliğindeki Urfa, uzun süre haftalık olarak yayınlandıktan sonra, 1940’ta günaşırı çıkmaya başlamıştır. Aynı yıl Yeni Urfa adını alan gazete, 1960’a kadar CHP’nin yayın organı olarak çıkmıştır. Urfa’dan sonra Siverek ilçesinde İrfan (1928) ve Halkın Sesi (1929) gazeteleri yayınlanmıştır. Siverekli Siret Bey’in çıkardığı bu gazetelerden İrfan bir yıl sonra kapanırken, Halkın Sesi 1931 sonrasında yayını Mardin’de sürdürmüştür. 1930’larda merkez ilçede Milli Gazete (1930-1934), Akgün (1936-38) ve Işık (1938-40) yayına girmiştir. Milli Gazete’yi Musa Kazım, Akgün’ü Gani Akgün, Işık’ı Ali Rıza Bey çıkarmıştır.

1938 sonrasında duraklayan basın yaşamı, 1950’lerden başlayarak belirgin bir canlılık kazanmıştır. Dönemin ilk gazetesi Demokrat Urfa adıyla merkez ilçede yayına girmiştir. Celal Uslusoy’un kurduğu gazetenin yönetimine 1952’de Celal Özbek, daha sonra da Ahmet Haberveren katılmıştır. Yayınını 1972’ye kadar sürdüren gazeteyi 1951’de (A. Naci İpek-Celal Uslusoy), 1954 Feryat (Mehmet Akça) ve 1959’da Karakoyun (A. Naci İpek) izlemiştir. Bunlardan içerik açısından en zengin olanı, edebiyat ve folklor çalışmalarına da yer veren Feryat idi. Demokrat Urfa ve Urfanın Sesi yerel haber ve ilanlara ağırlık vermiş, Urfa ve Karakoyun ise, daha çok muhalefet gazetesi niteliğinde sürdürmüştür. Birkaç kez el değiştiren Karakoyun, 1969 sonrasında Bizim Karakoyun adıyla yayınını sürdürmüştür.

1960’ların ilk gazeteleri arasında Fırat (1960), Urfa Postası (1963), Viranşehir (1965), Şafak (1965), Doğuş (1965), Meşâle (1966), Hudut Eli (1966) ve Kalkınan Birecik (1967) sayılabilir. Harran ovasının sulanmasında Fırat nehrinden yararlanılmak üzere geliştirilen projeye ilişkin yazılara geniş yer veren ve kamuoyunun oluşmasında önemli rol oynayan Fırat, bu dönemin en etkin gazetesidir. A. Naci İpek ve Hasan Soyik’in çıkardığı gazetenin yayınını 1964 sonrasında Hasan Kapaklı sürdürmüş, gazete 1967’de kapanmıştır. Fethi Döğücü’nün kurduğu Şafak’ı 1970 sonrasında Fazıl Döğücü yayınlamıştır. Sanat haberlerine ve ürünlerine ağırlık veren Şafak, bu yönüyle ilin önemli gazetelerinden biri idi. Hudut Eli ve 1975’de yayına giren Büyük Ay (Behiç Ayhan), Güneş (Mehmet Çalışkan) gazetelerinin 1976’da Şafak ile birleşmesiyle gazete daha geniş bir yazar kadrosuyla çıkmaya başlamıştır.

1970’lerde Türkiye, Yeni Haber, Hizmet, Güneydoğu, Pınarsesi, Akçakale, Özgür, Urfa için Hizmet yayın hayatına girmiştir. 1984’de merkez ilçede Şafak, Hizmet ve Güneydoğu yayınlarını sürdürmektedir.

Urfa’da 1950’lerin sonunda yayınlanmaya başlayan dergilerin çoğu kısa süre sonra kapanmıştır. 1958’de Halil Beyboğa’nın çıkardığı Derya bunların ilkidir. 1962’de 9 sayı çıktıktan sonra kapanan dergiyi 1966’da Anzılha (A. Naci İpek), Balıklıgöl (Mehmet Toplamacı ve Fazıl Döğücü), 1967’de Nâbi (Sabri Haberveren) ve 1979’da Harran (A. Fehmi Apaydın) izlemiştir. Bunlardan Anzılha 2, Harran 19 sayı çıktıktan sonra kapanmışsa da Anzılha 1978’de, Harran 1983’de yeniden yayınlanmaya başlamıştır. Ancak bu dergiler bir süre sonra tekrar kapanmıştır.

Basın hayatı oldukça renkli ve canlı olan Urfa’da 1990’lı yılların sonunda birçok gazete ve dergi yayın hayatına girmiştir. 1993 yılından sonra tekrar yayınını sürdüren Harran dergisi, 20 yıllık yayın hayatıyla Urfa’nın kültür ve folkloruna damgasını vurmuştur. Bu dönemde yayın hayatına giren Yaz-gı kültür, sanat ve düşünce dergisi, yayınlanan 10 sayıyla edebiyat alanında büyük bir boşluğu doldurmuştur. Yine İstanbul’da yayın yapan Bizim Urfa ve Edessa dergileri, kültür ve folklor alanında yayınlanan dergilerdir. Harran Üniversitesi’nin açılmasıyla birlikte üniversite eksenli Yeni Harran Çevresi ve Akademik Bakış adlı iki dergi yayın hayatına başlamış olup maalesef kısa ömürlü olmuştur. Urfa’da son zamanlarda yayınlarını sürdüren GAP Gündemi, Yeni Doğuş, GAP 2000, Şanlıurfa ve Anadolu gazetelerini görmekteyiz. 2001 yılında ise, Urfa’nın folklorik konularını işleyen Eyvan Dergisi ve Seyir Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi’ni görmekteyiz. Bu yayınlar sayesinde Urfa, kültürel canlılık kazanmış ve son yıllarda basın ve yayın hayatında gözle görülür ilerlemeler kaydedilmiştir. Özellikle dergiler, Urfa’nın kültür ve sanat hayatında büyük bir boşluğu doldurmuşlardır.

Urfa basını ve ulusal basında yayınlanan Urfa ile ilgili haberleri 4 aylık periyodlarla vermeyi amaçlayan “Basın Gündeminde Şanlıurfa” Dergisi ŞURKAV yayını olarak, 2001 yılında yayın hayatına girmiş ve bugüne kadar iki sayı yayınlanmıştır. Şanlıurfa Valisi ve ŞURKAV Başkanı Muzaffer Dilek tarafından gündeme getirilen bu dergi, ilerki yıllarda binlerce gazetenin yerini tutan önemli bir arşiv görevi taşıyacaktır.

Urfa’da Cumhuriyet döneminde sanat dallarına baktığımızda daha çok şiir, hikâye ve resim dallarının ulusal ve evrensel boyutlara ulaştığı görülmektedir. Özellikle Urfalı sanatçılar arasında ulusalı da aşıp evrensele ulaşan ressamlar yetişmiştir. Bu anlamda Mustafa Ayataç, Halil Ünür ve Yaşar Yayla’yı sayabiliriz.

Yine bu dönemde ulusal anlamdaki sanatçılarımızdan şiirde M. Akif İnan, M. Atilla Maraş, Ragıp Karcı, İhsan Sezal, Tekin Sönmez; hikâye ve romanda Esat Mahmut Karakurt, Bekir Yıldız, Aydın Hatipoğlu, Mustafa Yazgan, Mehmet Uzun; Yönetmen ve Oyuncu Hüseyin Peyda, Yılmaz Güney, Mehmet Akan, Baki Tamer; Müzisyen Mukim Tahir, Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses; Edebiyatçı Kemal Edip Kürkçüoğlu, Suud Kemal Yetkin ve Abdülkadir Karahan’ı sayabiliriz. Hat sanatında ise, bilhassa mezar taşlarında güzel eserler verilmesine rağmen günümüze kadar ulaşabilmiş Ahmet Vefik ve talebesi Behçet Arabi’yi görmekteyiz. Bu sanatçılar hat sanatında belli bir kalite yakalamalarına rağmen mahalliliği aşamamışlardır.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 4013 kez gösterilmiştir.