Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa Halk Kültürü
Şanlıurfa'da Yaşayan Ahilik Kültürü Ahilik nedir? Ahilik,sanat, ticaret ve mesleğin; olgun kişilik, ahlak ve doğrulukla iç içe
girmiş bir karışımıdır. Buna göre, Ahi kesin olarak bir sanat, ticaret veya
meslek sahibidir. O bununla birlikte olgun, ahlaklı, merhametli, iyiliksever ve
her işinde, her davranışında dürüst ve güvenilir bir kişidir. XIII. yüzyılın ilk yarısında Anadolu Selçuklu Türkleri’nin ekonomik yaşamında
çok etkin bir rol oynayan ahilik, yüzyıllarca Türk ahlakının da simgesi
olmuştur. Ahlakla sanatı ve onun dallarını yoğurarak, kişinin ruhunda, etinde,
kemiğinde özümlemiş bir kurum olan ahilik, Türkler dışında hiçbir ulusta yoktur.
Şanlıurfa Esnafındaki Ahilik Geleneği Osmanlı döneminde, taht merkezinden çok uzakta olan Şanlıurfa’da –farklı da
olsa- yüzyıllarca devam eden, kökü ahiliğe dayalı bir esnaf veya ahilik kültürü
mevcut idi. Bu kültür, tarih içinde değişmiş olup kısmen günümüzde de
sürdürülmektedir. Şanlıurfa’nın Haşimiye Meydanı’nda, yönümüzü güneye doğru çevirdiğimizde,
mevcut olan dört yol bizi, efsâneye göre Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı yerde
oluşan Balıklıgöl ve Aynzeliha gölü ile yine o çevre içerisinde yerleşmiş birçok
çarşı, pazar, handan meydana gelen tarih imekânlara ulaştırır. Bu tarihi mekânlar, Şanlıurfa el sanatlarını icra eden esnafın yoğunlaştığı
yerlerdir. Buralarda dolaşan kişi, bu mekânlardaki mistik ve tarihi havayı teneffüs
ederek mutlaka etkilenir. Esnafın cana yakınlığı ve dürüstlüğü ayrıca kayda
değer bir husustur. Esnafın hemen hemen tamamı, usta çırak geleneğine göre yetişmiş ve yıllardır
o mesleği yapan insanlardan oluşur. Babası çocuğunu aynı meslekten bir ustanın
yanına “Eti senin kemiği benim” diye koyar. Usta, çocuğa babasından daha
yakındır. Mesleği ile ilgili incelikler başta olmak üzere, hayattaki birçok muaşeret
kuralını, mesleği ile ilgili birçok geleneği çocuk, ustasından öğrenir. Askere
gidip geldikten sonra ustasının öğrettiği kurallar çerçevesinde mesleğini kendi
başına devam eder. Kendisi usta olsa dahi, ustasını gördüğünde hürmette kusur
etmez. Her gördüğünde elini öper ve hayır dualarını alır. Gelenek ve göreneklerin halen canlı olarak yaşatıldığı bir esnaf gurubu
Sipahi Pazarı esnafıdır. Sipahi Pazarı’nda karşılıklı olarak yaklaşık elli
dükkân bulunur ve dört kapısı vardır. Bu çarşının bir kapısı neçek ve dokuma
işlerinin satıldığı Bedesten’e, bir kapısı İsotçu pazarına, bir kapısı ise
Eskici Pazarı’na bir kapısı ise Sobacı Pazarı’na açılır. Bu çarşıda halı, kilim,
diğer ev sergileri, kürkten yapılmış giyim eşyaları ve halı yastıklar alınıp
satılır. Bu esnafın bir başkanı (Şeyhi); bir de idare heyeti vardır. Bu pazarda
alışverişler belirli kurallara bağlıdır. Bu kurallara uymayanlar idare heyeti
ive Şeyh tarafından çeşitli cezalara çarptırılır. Sipahi Pazarı dellal başı
yetmiş yaşlarındaki Hacı Reşit Beyazatlı, bu çarşının bazı geleneklerini şöyle
anlatıyor: “Bu çarşıda esnaftan başka evindeki halısını çeşitli nedenlerle
satmak isteyen kişiler, halı almak isteyen kişiler, yaptığı kürkü satmak
isteyenler, dokuduğu halısını satmak isteyen kişilir gelir. Bir de bu satışı
yapacak olan bizim gibi dellallar vardır. Bu sipahi Pazarı her sabah dua ile
açılır. Dellalbaşı dua etmek üzere “Haydi kardeşler mezat başına” diyerek
dellalları çarşının girişine çağırır. Yanlarında da esnafın şeyhi vardır.
Dellalbaşı ellerini kaldırarak yüksek sesle duaya başlar. “Evvela,
Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Ehli İman ve ehli İslâm
ervahı şerifleri için, Allah rızası için el Fatiha....” Hazır bulunanlar Fatiha
süresini okuduktan sonra duaya devam eder: “Yarabbi Hayırları fethedesin,
şerleri def’edesin, münkir, münafık zalimin şerrinden Hıfz-ı emin edesin,
Gözedin, kefili almadan parasını vermeyin, mal sahibinin harcını unutmayın,
cümleten hayırlı işler” diyerek duayı bitirir. Böylece dua ile açılan mezat başlar. Üretici veya müşteri malını orada
bulunan bir esnaf aracılığıyla bir dellaha vererek sattırabilir veya doğrudan
bir dellala vererek sattırabilir. Malını sattıracak kişi tanınan bir kişi
değilse hırsızlık veya diğer hususlara karşılık mal satışa çıkarılmadan bir
kefil istenir. Kefil verebilirse malı mezata çıkar. Malı dellahlar sırtına
alarak oradaki esnafı dolaşır. Esnaftan biri mal için bir kapı açar (bir fiyat
söyler), bunun üzerine diğer esnaflar açık arttırmaya girerek malı almaya
çalışır. Malın çilesi dolunca (dellal malı dolaştırdığı halde artık para
söyleyen kalmadığından kim en fazla para söylemişse mal onda kalır. Dellal malı
o kişiye vermeden diğer para söyleyenlere uğrayıp “Malı gilan kişiye bi kadara
endıriyem” der. Yine de arttıran olmazsa mal sahibine danışır. Mal sahibi malını
o fiyata satmaya razı olursa malı alandan gidip parasını alır. Bu paradan %5
Belediye harcı ve %5 de dellallık kesildikten sonra mal sahibine parası ödenir.
Bu pazardan mmalın satılışı, paranın alınışı, mala para söylenişi gibi
hususlar belirli kurallara bağlıdır. Bu kurallar herhangi bir dellal veya esnaf
tarafından ihlal edilirse esnaf idare heyeti arcılığıyla çarşının şeyhi, o
kişinin “harcını keserek” ceza verir. O esnafın harcının kesilmesi demek
harcının kesildiği gün kadar kendisine dellal tarafından mal getirilmemesi
demektir. Yani ceza müddetince o esnaf pazardaki açık arttırmadan mal alamaz.
Esnaf daha ağır bir suç işlerse dükkân kapatma cezası dahi verilebilir. Dellalbaşının naklettiğine göre yakın zamanda şöyle bir hadise olmuş;
“Mezatta bir halı geziyormuş. Bir müşteri, bir esnafın yanına oturup bu malı
kendisine almasını söylemiş, O esnaf da o halıya para söylemiş. Halı en fazla
fiyatla kendisinde kalınca halıyı alarak müşteriye teslim etmiş. Sonradan
mezatta satılan ve esnafın para söylediği malın yine o esnafa ait olduğu
anlaşılmış bunun üzerine o esnafın şeyh tarafından onbeş gün harcı kesilmiş.”
Oradaki bir kurala göre esnaf kendi malına para söyleyemez, çünkü malın fiyatını
haksız olarak yükseltmiş olur. Kendi malına para söylediği tespit edilirse,
harcı kesilerek cezalandırılır. Harcı kesilen esnafa dellal mal götüremez. Mal
götüren dellal olursa ona da ceza verilir. Malı satan dellal malın eskiliğini, yırtık ve yanık gibi arızalarını para
söyleyen esnafa bildirmek zorundadır. Yine esnaf malının müşteriye satarken
malının arızasını söylemek zorundadır. Arızasını bilerek para söyleyen esnaf,
mal kendisinde kalınca bu malı almak zorundadır. Malı almaktan kaçınırsa bu
esnafa ceza verilir. İşte bu ve buna benzer alışveriş kuralları vardır. Bu
kurallar sıkı sıkıya taviz verilmeden halen uygulanmaktadır. Sipahi Pazarı
esnafı arasında büyük bir dayanışma ve yardımlaşma da vardır. Esnafın fakirleri
gözetilir, giydirilir, evinin ihtiyaçların karşılanır. Bir ihtiyaç olduğunda
şeyhin emri ile hemen esnaftan para toplanır ve ilgili hayır işine sarfedilir.
Esnaf buna itiraz etmez, memnuniyetle katılır. Dellalbaşının anlattığına göre,
geçenlerde halıyı satarken düşüp ölen bir dellalın cenazesini esnaf kaldırmış.
Cenaze masrafları karşılanmış ve ailesine de bir miktar yardım yapılmış. Yine esnaf yılın belirli günlerinde “Tirit” denen yemek yaparak fakir
fukarayı doyurur. Bu ve buna benzer birçok ahilik geleneği, bütün canlılığıyla
Şanlıurfa’da halen yaşamaktadır.
|