Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa Halk Kültürü
Şanlıurfa Mahalli Çocuk Oyunları
Mahalli çocuk oyunları, Şanlıurfa
folklorunun en zengin bölümlerinden birini teşkil etmektedir. Şanlıurfa’da şu
ana kadar derlenen çocuk oyunlarını öncelikle “Tekerlemeli/Tekerlemesiz” olarak
iki kategoride incelemek mümkündür. Bu ayırım yaş grupları itibariyle de
yapılabilir. Bebek Oyunları: Kala kala, İnne minne kirazı gibi. Orta Yaş Çocuk Oyunları: Dello bir, deleme çalmak, el el üstünde, açıl
kilidim açıl vb. Büyük Çocuk/Genç Oyunları: Koza kırık, birdir bir, sapan harbi gibi... Şanlıurfa çocuk oyunlarının kaynağına bakıldığında; aile yapısı, muhit
özellikleri, meslekler, coğrafik şartlar, akraba ilişkileri, yetişme tarz ve
ortamının, mahalli örf ve adetlerle günlük hadiselerin oyunların doğmasında,
gelişmesinde ve şekillenmesinde en önemli etkenler olduğu görülebilir. Şanlıurfa mahalli çocuk oyunlarının en önemli özelliklerinden biri de, birçok
oyunun büyüklerle birlikte oynanmasıdır. Özellikle baba-çocuk, ağabey-küçük
kardeş veya anne-çocuk ilişkilerinde bu oyunların apayrı yerleri vardır. Mahalli
çocuk oyunlarının gelişmesinde de, Urfalı’nın ince zekâsı, espri gücü ve müzik
merakı etkili olmuştur. Burada bütün oyunları teker teker ele alıp onları tarif etmek yerine,
yukarıda bahsedilen gruplar itibariyle oynanan oyunların isimleri ve nasıl
oynandığından birer örnek verilmiştir. Tekerlemeli Çocuk Oyunları Bu grupta yer alan oyunların bazıları şunlardır: Yağ Satarım Bal Satarım,
Çömçe Gelin, Mini Mini Havuz, İnne Minne Kirazı, Bezirgan Başı, Açıl Kilidim
Açıl, Şakşaka Lillo Hacı Baba, Leyli Hop veya Yerde Ne Var, Yaz Geliy Güz Geliy,
Takır Takır Tik Tik... Mini Mini Havuz: Bu bir çocuk eğlendirme oyunudur. Tekerlemesi ile çocuğun ilgisini çekmek,
ağlayan çocuğu susturmak veya çocuğun birisine alışmasını sağlamak amaçlanır. Bu
aynı zamanda bir bebek oyunudur. Oyunu oynatacak olan büyük, çocuğun bir elini
avcunun içine alır. Kendi şehadet parmağını ağzına götürerek aşağıdaki işlemleri
yapar ve bunları yaparken de oyunun tekerlemesini söyler: Çocuğun avucunun içinde parmağını gezdirerek; - Mini mini havız, bırıya bi kuş kondı... Çocuğun baş parmağını avucunun
içine yatırarak; - Bu tuttı... Çocuğun işaret parmağını avucunun içine
yatırarak; - Bu kesti... Orta parmağı avucunun içine yatırarak; - Bu bişirdi...
Yüzük parmağı avucunun içine yatırarak; - Bi yedi... Serçe parmak yatırılarak; -
Bu da Hocadan geldi, “hani biye hani biye” dedi... Bu tekerlemenin son cümlesi söylenirken çocuğa “bak bak (kuş kuş)” diyerek
çocuğun yukarıya bakması sağlanır. Çocuk kuş var diye yukarıya bakınca da oyunu
oynayan büyük, çocuğun boynunu gıdıklayarak onu güldürmeye çalışır. Çömçe Gelin: Bu, oyun, kurak geçen ve yağmura ihtiyaç duyulan senelerde orta yaş çocuklar
tarafından oynanan bir oyundur. Şanlıurfa’da yağmur ihtiyacından dolayı büyükler
“yağmur duası”na çıkarken çocuklar da kendi mahallelerinde kapı kapı dolaşıp bu
oyunu oynayarak Allah’tan yağmur yağdırmasını isterler. Büyüklerin çocukları
oynamaları için yönlendirdikleri bir oyundur. Oyun için önce küçük bar çapraz
tahta çakılır. Bir insanın kol ve bacaklarını andıran bu çapraz tahtaya yırtık
veya eski bir elbise giydirilir. Oyun grubunun başı, eline bu “Çömçe Gelin”i
alarak arkadaşlarını da peşine takar ve kapıları teker teker dolaşmaya
başlarlar. Çocukların çaldıkları kapı açılınca oyunu oynayan çocuk grubu hep bir
ağızdan şu tekerlemeyi söyler: Çömçe gelin nur ister Allah’tan rahmet ister Koç koyun kurban ister Göbekli
harman ister Balıklara yem ister Ver Allah’ım ver bi yağmırdan bi sel Kapıyı açan kişi de bu tekerlemeyi dinledikten sonra o ana kadar elinde
hazırladığı kova ile Çömçe Gelin’in başına (bazen şaka olsun diye çocukların da
başına) su döker. Bu arada ev sahibi çocuklara, balıklara yem olsun diye bir
miktarda bulgur verir ve evinden uğurlar. Bu gezi her kapıda aynı minval üzere
bir süre devam eder. Çocuklar topladıkları bulgurların bir kısmı ile kendilerine
çiğköfte yapıp yerler. Bulgurların önemli bir kısmını da Balıklıgöl’e götürülüp
oradaki (halk tarafından kutsal bilinen) balıklara yem olarak atarlar. Bu arada
Balıklıgölde çocuklar ellerini açıp Cenab-ı Allah’a yağmur yağdırması için dua
ederler. Yaş Gruplarına Göre Çocuk Oyunları 1. Bebek Oyunları Bu oyunlar genellikle ev halkının çocukları ile oynadıkları 0-5 yaş grubuna
hitap eden oyunlardır. Bazıları şunlardır: İnne Minne Kirazı, El Elin Üstünde, Mini Mini Havuz, Kala
Kala, Geldi-Geldi Güldü, Şakşaka Lillo Hacı Baba, Uçtu Uçtu Kuş Uçtu. Kala Kala:
Bu oyun özellikle baba ve ağabeylerin minik çocukları eğlendirme, onlara
haşır neşir olma oyunudur. Oyunu çocuğa oynatacak olan büyük yere yatar ve
ayaklarını havaya kaldırır. Çocuğun karnı, ayaklarının taban kısmına yerleşecek
şekilde konulur. Oyunu oynatan büyük, çocuğun ellerini tutar. Daha sonra
ayaklarını yavaşça indirip kaldırarak çocuğa “Kala Kala Kala Kala Kala” diye
yarım bir tekerleme söylenir. Ayaklarının üstündeki çocuk yere inip havaya
çıkarken söylenen tekerlemeden de aldığı zevkle gülüp eğlenir. Geldi Geldi Güldü: Bu oyun da yine bebeklerin ağlamalarını dindirmek için oynanır. İşaret
parmağı ve orta parmakların ucu yerden çocuğa doğru yavaş yavaş yürütülerek
“geldi geldi geldi, güldü, gıdı gıdı” diye parmaklar çocuğun kollarına sonra da
boynuna doğru yürütülerek, çocuk boynundan gıdıklanır. 2. Orta Yaş Çocuk Oyunları Bu oyunlar 5-12 yaş grubu çocuklar arasında oyananan oyunlardır. Bu oyunlarla
çocuklar artık sokağa çıkmaya başlamışlardır. Oyunlar genellikle arkadaş
grupları arasında, bazen de evde misafir veya akraba çocukları ile oynanır.
Bazıları şunlardır: Deleme Çalmak, Çelik Çubuk, Ebe Saklama, Köşe Kapmaca,
Çındır Pır, Duvardan Duvara, Kör Ebe, Bezirgan Başı, Açıl Kilidim Açıl, Al Kuç
Mal Kuç, Beş Parmak, Dello Bir, Çile Bülbülüm Çile, Çömçe Gelin, Pış Kutte, Elim
Sende, Hop Leyli veya Yerde Ne Var, Hamam Puç, Yaz Geliy Güz Geliy... Açıl Kilidim Açıl: Bu oyun kış gecelerinde evlerde misafir çocukları ile oynanan bir oyundur.
Çocukların tümü oturmuş vaziyette ellerini yumruk yaparak üst üste korlar. Ebe
olan çocuk işaret parmağı ile yumruk halinde üst üste duran elleri açmaya
çalışır. Her birinde “Açıl Kilidim Açıl” dendiğinde eller açılır. Böylelikle en
alttaki ele gelinir. Ebe “açıl kilidim açıl” sözü ile bu eli açamaz. Bu sırada
son elin sahibi ile ebe arasında sorulu cevaplı şu konuşma geçer. - Hani bunun kilidi? / “Kuya Düştü...” - Kuyu nicoldu? / “İnek İçti...” -
İnek nicoldu? / “Dağa kaçtı...” - Dağ nicoldu? / “Yandı kül oldu...” - Külü
nereye savruldu? / “Havaya..!” Bu konuşmadan sonra çocukların gülüşmeleri arasında son el de açılır. Oyun bu
şekilde ebe ile en alttaki elin sahibi değiştirilerek devam edip gider. 3. Büyük Çocuk / Genç Oyunları Bu oyunlar da 12-18 yaş arası çocuklarla gençlerin oynadıkları oyunlardır.
Yaş ilerledikçe oyunların kurallarında ve ceza şartlarında zorlukların başladığı
görülür. Bu oyunlar daha güçlü ve yaşça büyük çocuklar arasında, özellikle de
artık gruplaşmaya başlamış olanlarca oynanır. Bu oyunlarda sokaklar veya
mahalleler arası rekabet de vardır. Bazıları şunlardır: Sapan Harbi, Gülle-Peste
Oyunu, Birdir Bir, Eşşek Bekleme, Yastık Taklası, Koza Kırık, Tolaka, Kasa Kasa
va Kasa, Mehlemizde Yiğit Çok, Derrebu Derinebu, Yüzük Saklama Oyunu (Fincan
Oyunu), Kolçı Kaçakçı, Hac Haccik, Arpa Çarpa, Pabuç Atlama. Birdir Bir Bu oyun gençler arasında özellikle kır gezmelerinde oynanır. Açık saha
oyunudur. Uzun ve ayrıntılı bir oyundur. Bir takım yeteneklerin gelişmesinde
etkilidir. Taş tutmak suretiyle bir “ebe” seçilir. Ebe bazı oyunlarda
“ayrıcalıklı kişi” olduğu halde bu oyunda “cezalı oyuncu”dur. Ebe olan oyuncu
ellerini dizlerinin üzerine koyarak iyice eğilir. Diğer oyuncular ebenin
üstünden atlayarak geçerler. Oyunun ilk dört atlayışı alıştırma atlayışlarıdır.
Her birinde “Birdir Bir, İkidir İki, Üçtür Üç, Dörttür Dört” deyi söylenerek
ebenin üstünden atlanır ve karşı tarafa geçilir. Sözleri, tam atlarken
söylemiyen oyuncu yanar ve ebe olur. Beşinci atlayışta ilk atlayan kişi bir
mendili ebenin sırtına atlarken bırakır ve “Beş, değmeden geç” der. Diğer
oyuncular da onu takip ederler. Ebenin sırtındaki mendili yere düşüren oyuncu,
ebenin yerine cezalanır ve yatar. Altınca geçişte yine birinci atlayan “Altı,
mendil kalktı” diyerek atlar. Diğerleri de ebenin üstünden atlar. Yedinci
atlayıştan sonra oyunun en heyecanlı bölümlerinden biri başlar. Birinci oyuncu
ebenin üstünden atlarken “sekizim sek sek tek ayak” diyerek atlar ve tek ayak
üzerine karşı tarafa konup bekler. Diğer oyuncular da aynı şekilde oyunu
tekrarlarlar. Karşı tarafa, tek ayak üzerine atlayıp geçemiyen oyuncu ebenin
yerine yatar. Bütün oyuncular ebenin üstünden atlayıp tek ayak üzerine karşı
tarafta durmayı başarmışsa birinci oyuncu yine tek ayak üzerine diğer oyuncuları
gezdirmeye, sektirmeye başlar. İstediği kadar zor yerleri gezdirebilir. Ebe de
oyuncuları takip eder. Oyunculardan herhangi biri yorulup diğer ayağını yere
basarsa ebenin yerine yatar. Oyuncular bu sektirme dolaşma sırasında ancak
birinci oyuncu izin verirse durup dinlenebilirler. Dokuzuncu atlayışta birinci oyuncu “dokuzum durak” diyerek atlar ve düştüğü
yerde durur. Diğer oyuncular da aynı şekilde atlamaya başlarlar. Oyuncular
atlama sırasında karşı tarafta daha önce atlayıp durmakta olan oyunculardan
birine değerlerse veya atladıktan sonra düştükleri yerde kıpırdarlarsa ebenin
yerine cezalanıp yatarlar. Onuncu atlayışta “On’um vurak” diye atlanır ve ebenin
sırtına hızla vurularak atlama yapılır. Vurmak istemiyen oyuncu “bağışladım”
diyerek atlayışını yapar. Onbirinci atlayışta oyuncular “onbirim yağlı çörek”
diyerek atlarlar. Atlama yapılırken yerden alınan taş, bez, cam parçası, tahta
gibi parçalar ebenin sırtına bırakılır. Ebenin sırtına eşya bırakmayan veya
bırakılanları düşüren oyuncu ebe olur ve yatar. Onikinci bölümde “onikim fıstık
kırmak” diye atlanır. Bu arada yerden alınan iki taş parçası birbirine vurularak
atlama yapılır. Bazı oyuncular ellerini de çırpabilirler. Onüçüncü bölümde yere
bir çizgi çizilir. Ebenin gözü bağlanır. Atlayanlar “Onüçüm postal teki” diyerek
atlarlar. Ebenin eline de bir postal (ayakkabı) teki verilir. Atlayanlar
bittikten sonra ebe gözünü açarak o sırada sağa-sola koşuşmakta olan oyunculara
postal tekini fırlatır. İsabet ettirdiği oyuncu kendisinin yerine ebe olur ve
yatar. Ondördüncü atlayışta birinci oyuncu “ondördüm sesler kısıldı” diye atlar
ve karşı tarafa geçince ağzını açmaz, konuşmaz. Diğer oyuncular da atlayışını
tamamladıktan sonra ebe kalkarak çeşitli hareketlerle oyuncuları konuşturmaya,
güldürmeye çalışır. Konuşan veya gülen oyuncu ebe olur. Onbeşinci atlayışta
“onbeşim jandarmalar” diye atlanır. Bütün oyuncular atlayışlarını tamamlayıp
koşmaya başlar. Ebede bunları yakalamaya uğraşır. Yakalanan veya ebenin elini
vurduğu oyuncu ebe olur. Onaltıncı atlayışta birinci oyuncu “onaltım sahra topu”
diyerek elini top gibi ebenin sırtına hızla vurup atlar. Diğer oyuncular da onu
takip ederek aynı şekilde atlarlar. Daha sonra sayılar yeni şekillerle
çoğaltılarak veya yeniden başa dönülerek BİRDİR BİR oyunu sürdürülür. Çocuk Oyunlarında Ebe Oyunların en önemli kişisi ebedir. Bazı oyunlarda ebe iki kişi olabilir. Ebe,
mahalli çocuk oyunlarımızdaki esas konumu itibariyle “cezalandırılan oyuncu”
dur. İki ebeli oyunlarda ebelerden biri oyunu yönlendiren, yürüten oyuncu,
diğeri ise oyunun cezalı oyuncusudur (Birdir Bir oyununda olduğu gibi). Bir de
ölmek / yanmak deyimi vardır oyunlarımızda. Bu da oyuncunun cezalı duruma
düştüğünü, ebe olduğunu ifade etmek için kullanılan bir deyimdir. Mahalli çocuk oyunlarımızın hemen büyük bir çoğunluğu günümüzde
oynanmaktadır. Günümüz şartlarında oyunlar değişmiş, eski oyunların çoğu
unutulmuştur. Şanlıurfa mahalli çocuk oyunlarını sosyolojik, psikolojik, pedagojik ve
çevre-insan ilişkileri açısından ayrıca incelemek gerekir. Bebek oyunlarında,
çocuğun baskı altından kurtarılıp eğlendirilmesi, güldürülmesi, kulağının
tekerlemelerle melodik bir yapıya alıştırılması, ağlamasının kesilmesi, sayıları
öğrenmesi gibi gayeler vardır. Orta yaş çocuk oyunlarında da çocuğun sokakta
kötü alışkanlıklar edinmemesi, eve gelen misafir çocukları ile iyi geçinmesi,
bilgi dağarcığının artırılması, okul veya çıraklık yorgunluklarının oyunlarla
atılması, eğlenmesi amaçları vardır. Büyük çocuk / genç oyunlarında ise,
yeteneklerin geliştirilmesi, sosyal çevreden etkilenmelerinin ortaya konulması,
dayanıklılığının arttırılması, grupların, rakip oyun grupları haline gelmesi ile
müsabaka disiplinine geçilmesi, zekâ ve beceri örneklerinin sergilenmesi gibi
ayrıntılar görülür.
|