Urfa Tarihinde Musikinin İzleri

Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa

Halk Kültürü

Şanlıurfa Halk Müziği'ne Genel Bir Bakış

Urfa Tarihinde Musikinin İzleri

Şanlıurfa musiki tarihi hakkında köklü bir çalışma bugüne kadar yapılmamış olup, sadece birkaç kitapta, birkaç satır halinde Şanlıurfa müziğinden bahsedilmektedir. Gelecekte bu konu ile ilgili yapılacak bilimsel araştırmalar Şanlıurfa musiki tarihini biraz olsun aydınlatacaktır.

İnsanlık tarihi ile yaşıt olan musiki, günümüze gelinceye kadar çeşitli değişikliklere uğramış ve gelişmeler kaydetmiştir. Yerleşim merkezi olarak 11.000 yıllık bir tarihe sahip olan Şanlıurfa, musiki tarihi yönünden de aynı tarihlere kadar uzanan bir seyir izlemektedir.

Şanlıurfa’da musiki ile ilgili ilk bulgular milattan önceki dönemlere kadar uzanır. Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesi Kantara Köyü’nde yapılan “Nevalı Çori” kazılarında bulunan, M.Ö. 7000 tarihine ait (Neolitik Çağ/Cilalı Taş Devri) bir kap parçası üzerinde bir dans sahnesi görüntüsü tespit edilmiştir. Yine “Titriş” kazılarından elde edilen M.Ö. 3000 yıllarına ait (İlk Tunç Çağı) kireç taşından yapılmış, keman tipi stilize edilmiş bir insan figürü bulunmuştur. Bahsedilen buluntular Şanlıurfa Müzesi’nde sergilenmektedir.

Şanlıurfa musiki tarihinde söz edilecek en eski şahsiyetlerden biri 154-222 tarihleri arasında yaşayan Bardaysan’dır. Bardaysan’ın ailesi Erbil’den Urfa’ya gelip yerleşmiştir. Daysan Nehri (Sonraları ismi Karakoyun olan) kenarında doğduğundan Bardaysan (Daysan’ın oğlu) lakabıyla ünlenmiştir. Putperest olup Bereket Tanrıçası Atargatis’e tapınan Bardaysan, ilk eğitimini Suruç ile Halep arasındaki Menbic (Mabbog) şehrinden almış ve daha sonra Urfa’ya gelmiştir. Büyük bir din filozofu, büyük bir şair ve iyi bir sporcu da olan Bardaysan, okçulukta, nişancılıkta ve binicilikte de hüneri ile tanınmıştır. Müziğe de düşkün olup, dünyaya gelen oğlunun adını “Ahenk” manasına gelen “Harmonius” koymuştur.

Bardaysan, Kral VIII. Büyük Abgar ile aynı dönemde yaşamıştır. Urfa’da onunla birlikte eğitim almış ve saraya da sık sık misafir olmuştur.

Bardaysan, Süryânice yazdığı mersiyeleri aynı zamanda bestelemiş veya besteletmiştir. Onun zamanında kiliselerde ayin müziği yapılırdı. Bardaysan’ın dini ayin ile müziği birleştiren ilk fikir ve sanat adamı olduğu söylenir. O dönemde Urfa’daki musikinin, yeni doğmuş bulunan Hıristiyanlığı etkilediği anlaşılmaktadır.

Şanlıurfa’nın Eyyûbiye Mahallesi’nde 1970 yılında bulunan, miladi 228 yılına ait bir mozaikte, Yunanlı efsanevi musikişinas Orpheus ve onun müziğini dinleyen, kuş, arslan, geyik ve melekler tasvir edilmiştir. Bu mozaik, üçüncü asırda Urfa’da musikinin gelişmiş olduğunu göstermektedir. Mozaik bugün kayıptır.

Türk Musikisi’nde adını, Urfa şehrinin eski adından almış “Rehâvî” denilen bir makam bulunmaktadır. Aslı Ruhâvî olmalıdır ki, Urfalı, Urfa’ya ait ve mensup demektir. Çok eski olan bu makam ve İbn-i Sînâ’da geçtiğine göre X. asırdan yeni olamaz. Eskiden çok kullanılmıştır. Sonraları yerini tamamen Rast almıştır. İki türlü Rehâvî vardır. Birincisi basittir, Rast makamına benzeyen bir makamdır. Asıl Rehâvî ise Bayatî makamıyla Rast makamının birleşiminden meydana gelen bir terkiptir. Türk müziğinde 102 parça mevcuttur. Rehâvî makamına Urfa halk müziğinde bugün rastlanılmamaktadır.

Rehâvî makamının yanısıra Arap musikisinde “Urfa Makamı” diye bilinen bir makam da bulunmaktadır. Bu makam, Urfa’da kullanılan “Urfa Divan Makamı”dır. Bugün birçok Arap ülkesinde kullanılmaktadır. Bu durum, Şanlıurfa Halk Müziğine özgü bir makamın Arap müziğini etkilediğini göstermektedir.

“Urfa-Mahur Makamı” ise Irak’ta kullanılan yeni bir Arap Mûsikisi mürekkep makamıdır.

Bunlardan başka bir de –mahalli tabirle- “Kılıçlı Makamı” denilen bir makam vardır. Bu makamda bir Urfa hoyrat çeşidi bulunmaktadır.

İşte; Rehâvî, Urfa, Urfa-Mahur ve Kılıçlı makamlarının Urfa ile ilişkili olması, tarihte musikinin yöremizde ne kadar etkin olduğunu gösteren örneklerdir.

Şanlıurfa’nın ilçesi Harran’da 1984 yılında yapılan kazılarda, 13. yüzyıla ait Eyyûbiler döneminden kalma kemikten yapılmış bir kaval bulunmuştur. Halen Harran kazıevinde muhafaza edilmektedir. Bugün de aynı yörede yapılan düğün törenlerinde kaval eşliğinde oyunlar oynandığı görülmektedir.

Şeyhül-İslâm Mehmet Esad Efendi, “Atrab-ül Asar” isimli eserde, Şanlıurfalı Şair Yusuf Nâbi’nin (1642-1712) müzik alanında da üstad olduğunu, güzel sesi ve “Seyyid Nuh” müstear adıyla şahâne eserler bestelediğini belirtmektedir.

18. ve 19. yüzyıl, Osmanlı idaresindeki Urfa’da musikinin ve şiirin ileri düzeyde olduğu dönemlerdir. “Kılıçlı Makamı”nın bu dönemde Şanlıurfa’da doğduğu söylenmektedir. Kılıçlı Makamı’ndaki “Güle Kon Dikene Konma” adlı eser günümüzde de sevilerek icra edilmektedir. Günümüze kadar gelen anonim halk müziği eserlerinin birçoğu bu dönemlerden kalmadır. Özellikle bu dönemlerde gazel biçiminde yazılmış şiirler zengin ezgilerle divan tarzında uzun havalar olarak okunmaya başlamıştır.

Musikiye tamamen birinci planda yer vermesiyle Mevlevilik, diğer tarikatlerden daha fazla güzel sanatlara eğilmiştir. 1725-1925 yılları arasında faaliyetini sürdüren Urfa Mevlevihânesi’nde icra edilen tasavvuf musikisinin Urfa halk müziğine önemli etkileri olmuş ve bugünkü Halk müziğinin temellerini oluşturmuştur diyebiliriz. Tasavvuf musikisine ait repertuarın içinde okunan İlahi, Nefes ve kırık havalara Şanlıurfa’da “çifte” deyimi kullanılmaktadır. Yine bu repertuarın içinde münacat, naat, mersiye, kaside ve gazel gibi “tek” (solo) okunan eserlerde vardır.

Urfa’da müziğin gelişme sebeplerini ve seyrini araştırdığımızda bazı kaynak kişiler ise Osmanlı döneminde saraydan sürgün edilen birçok musikişinasın Urfa’ya gönderildiğini, bu insanların yıllarca müzik birikimlerini yöre insanlarına aktardıklarını ifade etmişlerdir.

20. yüzyılın ilk başlarında savaşlardan dolayı musikinin duraklama dönemine girdiği görülmektedir. Daha sonra Cumhuriyet dönemiyle birlikte yeniden gelişmeler görülmüştür.

Taşplakların yaygın olduğu dönemlerde müziği seven Urfalı tüccarlar, İstanbul’a gittiklerinde o günün en beğenilen sanatçılarının taşplaklarını getirmişler ve bu taşplaklar Urfalı müzik icracıları tarafından dinlenilmiş ve öğrenilen eserler daha sonraları çeşitli meclislerde (özellikle sıra gecelerinde) icra edilmiştir. Bir yandan da yörenin sanatçı ruhlu insanları yeni eserler meydana getirerek Urfa’da musiki kültürünün gelişimine katkıda bulunmuşlardır.

1926 yılında derleme çalışmaları yapmak üzere Dar’ül-Elhan (İstanbul Konservatuarı)’dan Şanlıurfa’ya gelen heyette bulunan Ekrem Besim Bey, daha sonra derlemelerle ilgili hazırlanan Dar’ül Elhan’ın “Anadolu Halk Şarkıları Defteri”nin önsözünde Şanlıurfalı musıkişinaslar ve icraları hakkında: “…..Şunu ilave etmek isterim ki, Urfa’da dinlediğimiz zevatın hemen cümlesi, müziğe az çok vakıf insanlardı. Terennüm ettikleri parçaların hangi makamda olduğunu ve seyrini bilerek okuyorlar. Urfalıların sesleri çok temiz ve tizdir. İlk işittiğim vakit erkek sesinin bu kadar yüksek perdelere fennin vesaitinden istifade etmeksizin erişebileceğine hayret ettim” diye yazmaktan kendini alamamıştır.

1932’de Atatürk’ün isteği üzerine Türkiye’de kurulan “Halkevleri” bünyesinde Dil, Tarih, Edebiyat ve Folklor şubeleri oluşturulmuştur. Urfa Halkevi’nde ise musiki faaliyetleri bu dönemde yoğunlaşmış ve kurumsallaşmıştır. Halkevi’nde halkbilimi alanında geniş ölçüde derleme çalışmaları da yapılmıştır. Urfa Halkevi’nin yıllık bir yayın organı da olmuş ve 1951’e kadar çalışmaları sürdürülmüştür.

Daha sonra “Urfa Musiki Cemiyeti” Kurulmuş ve uzun yıllar (1955-1975 arası) bu cemiyette eğitim ve sanat faaliyetleri devam etmiştir.

1991 yılına gelindiğinde, Kültür Bakanlığına bağlı olarak kurulan “Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği Korosu” Şanlıurfa’nın musiki hayatında yerini almıştır. Devlet Korosu, Türk Halk Müziğinin yanı sıra Şanlıurfa Halk Müziğine ait ezgileri de repertuarına alarak, bu eserleri üstün tekniklerle icra etmekte ve bu kültürü sanat konserleriyle geniş kitlelere yaymaktadır. Bu koronun faaliyetleriyle Şanlıurfa Halk Müziğinde yeni ufukların açıldığı görülmüştür.

1990 yılı Aralık ayında kurulan ŞURKAV (Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı) bünyesinde; Halk Müziği Yetişkinler Korosu, Halk Müziği Çocuk Korosu, Tasavvuf Müziği Korosu ve Türk Sanat Müziği Korosu çalışmaları ile çeşitli enstürüman kursları 11 yıldan beri etkin bir şekilde devam etmektedir. Vakıf’taki müzik eğitimi çalışmalarına bu süre içerisinde 1000’nin üzerinde genç katılmıştır.

1993 yılında Şanlıurfa’da, Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Müzik Bölümü açılmış ve yetenekli gençler bu çatı altında müziğin temel bilgilerini alarak daha bilinçli ve bilgili yetişmeye başlamıştır.

1996 yılında ise, Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde Müzik Bölümü açılarak Şanlıurfalı gençlere, müzikte akademik ve bilimsel çalışmalara katılma fırsatı doğmuştur.

Halen geleneksel olarak bütün canlılığı ile yaşayan Şanlıurfa Halk Müziği; görüldüğü gibi son yıllarda Şanlıurfa’da kurulan bazı kurumların bünyesindeki faaliyetlerle yeni bir boyut kazanmıştır.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 4507 kez gösterilmiştir.