Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa Halk Kültürü
Şanlıurfa Halk Müziği'ne Genel Bir Bakış
Türkülerde Anonim ve Beste Kavramı Türkü denince genellikle, anonim
olanlar, yani sahibi belli olmayan, halkın ortak malı olan, sözlerinde ve
müziğinde yörenin folklorik özellikleri bulunan, kaynağından çıktıktan sonra
halkın yıllarca benimseyerek söylediği, zaman içerisinde bazı değişikliklere
uğrayan ezgiler akla gelir. Önceleri kişinin yaratısı olarak meydana çıkan türküler, bir süre sonra
toplumun malı olur. Türkü çıktığında, bestekârına ait iken, duygu ve düşünce
yönünden halkı ilgilendirirse, halk tarafından sevilir ve benimsenir; o zaman
ağızdan ağıza dolaşmaya başlar ve zaman içinde bestekâr unutulur. Türküde
kişilik izleri varsa silinir, daha da güzelleşir, yani yeniden az ya da çok
işlenerek değişikliğe uğrar. Böylece türkü halkın malı (Anonim) olarak yaşamaya
devam eder. Ancak günümüzde iletişim ve kayıt cihazlarının gelişmesi ve türkünün telif
yönünden bir değerinin ortaya çıkmasıyla artık türküyü yakan veya besteleyen
kişi ezgiye damgasını vurmakta, notere ve çeşitli kurumlara başvurarak
bestelediği eseri kendi adına kaydettirmektedir. Söz ve müziği belli kişilere ait olan Urfa türkülerinin çoğu, anonim türküler
kadar güzel olup, halk tarafından benimsenmekte ve yörenin birçok folklorik
motiflerini taşımaktadır. “Dolana ay dolana”, “Urfalıyam ezelden (Ağam çiğköfte
oldu)” gibi türkülere gerek Şanlıurfa’dan gerekse diğer yörelerden yüzlerce
örnek verebiliriz. Türküler konusunu işlerken bu gerçeği göz ardı etmemiz mümkün
değildir. Bazen Aynı türküyü ve ezgiyi, yine aynı yörenin mahalli sanatçıların küçük
ezgi değişikliği ile farklı farklı çalıp okurlar. Bunlardan biri doğru,
diğerleri yanlış değildir. Yapılanlar müzik kuralları içindeyse hepsi de doğru
ve güzeldir. Aksi takdirde doğru kime göre ve neye göre olacaktır? Türkü yakma yeteneğine sahip sesi güzel bir Urfalı, muhakkak surette halk
şiiri ve müziği ile de ilgilenir. Ezberinde birçok şairin değişik şiirleri
bulunur. Bu değerlerle özel yeteneğini birleştiren Urfalı yaşadığı olay ve duygu
sonucunda türkü yakmakta (bestelemekte) hiç de zorluk çekmez. Yarattığı yeni
türkü yöresel motifler taşıyorsa zamanla yayılıp halka mal olmakta gecikmez.
Türküdeki kişilik izleri kaybolup eser halka malolunca yakılan türkü anonim halk
müziği şekline dönüşür. Urfalı için türküler belli kişilere ait birer olgu
değil, tamamiyle toplumun malı olan çok kıymetli değerlerdir. Urfalı şunu çok iyi bilmektedir ki yaktığı türküsünü topluma mal edebildiği
nisbette sevdirebilecek, yaşatabilecek ve bunun gerçekleştiği oranda mutlu
olacaktır. Müzik meclislerinde bulunupta kendisinde türkü söyleme yeteneği olan bir
Urfalının, o an içinde bulunduğu ruh haliyle, herhangi bir makam geçilirken aynı
makamda (irticalen) yeni bir türküyü dile getirdiği görülmüştür. “Çay içinde
adalar” türküsü bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir.
|