Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa Halk Kültürü
Şanlıurfa Halk Müziği'ne Genel Bir Bakış
Şanlıurfa Halk Müziğinin İcra Ortamı ve Biçimi Şanlıurfalının yaşamının
her döneminde müzik mevcuttur. Düğünde, kına ve asbap gecelerinde, bayramda, dağ
yatılarında, sıra gecelerinde, arkadaş toplantılarında müzik icrası vardır. Bazı
esnafın kendine özgü bir hoyrat söyleyiş (Bahçeci, taşçı ve kalaycı gibi) tarzı
olması, yedisinden yetmişine kadar hemen hemen her Şanlıurfalının müzik
toplantılarına katılarak türkü, şarkı, gazel ve hoyrat söyleyebilmesi
Şanlıurfa’da müziğin ne derece yaygın olduğunu bizlere göstermektedir. Gelin olacak kızın evinde yapılan ve “Kına Gecesi” adı verilen kadın
eğlencelerinde, kadınlar çeşitli türküler ve maniler okuyarak geceyi
şenlendirirler. Erkeklerde ise, yazın “bağ-bahçe” ve “dağ yatıları”nda; kışın
ise arkadaş gruplarıyla yapılan “Sıra Geceleri”nde; düğünden bir gece önce damat
için yapılan “asbap geceleri”nde makam geleneğine göre türküler ve hoyratlar
okumak bir gelenektir. Şanlıurfa’da yapılan eğlence, düğün, kına ve asbap gecelerine belirli gruplar
katılıp buralarda müzik icra ederler. Eğlence meclislerinde şarkı, türkü, hoyrat
ve gazel okunur. Çeşitli meclislerde müzik icra eden bu gruplara Şanlıurfa’da
“Takım” adı verilir. Her takım kendi ustasının veya kurucusunun adı ile
söylenir. Mesela Mukim Tahir’in, Kel Hamza’nın, Tenekeci Mahmud’un takımları
gibi. Mevlüt gruplarında ise Hacı Nuri Hafız’ın, Tenekeci Mahmud’un, Halil
Hafız’ın, Şıh İbrahim’in, Boze’nin oğlu Ahmed’in, Kazancı Bedih’in ve Köynekçi
Yehye’nin takımları gibi. Şanlıurfa’da eskiden gelini yaya veya atla müzik grubu eşliğinde
getirirlerdi; bu getirme esnasında her sokak başında bir fasıl yapılır, ünlü
hoyrat okuyucuları köşe başlarında birer hoyrat okuyarak düğün alayını
şenlendirirlerdi. Yine avlulu evlerde yapılan mahalli düğünlerde “Dörtlü Degenek
Oyunu”nun bir bölümünde oyuncular oyunu durdurur ve en güzel hoyrat okuyanın
başına mendili koyar bu hoyratçı zurna eşliğinde en yanık hoyratını okur ve o
esnada evin damından erkek düğününü seyreden kadınlar da zılgıt çalarak karşılık
verirler. Böylece düğün daha şenlenir, oyuncular daha bir coşkuyla oyunlarını
bitirirler. Türkü okuma merakı, el sanatları ile uğraşan zanaatkarlar arasında da çok
yaygındır. Culhacı (dokumacı), debbağ (derici), keçeci, tenekeci, kazancı,
kazzaz gibi meslekleri icra edenler hem çalışır hem de türküleri mırıldanırlar.
Simitçi bile kafasındaki simit tezgâhı ile dolaşırken hem türküsünü söyler hem
de simidini satar. Bahçeci, bahçesini çapalarken bir yanık türkü ve hoyrat
söylemeden edemez. Kalıpçısı, demircisi, hasılı birçok meslek erbabında
çalışırken türkü ve hoyrat söyleme alışkanlığı vardır. Kadınlar beşikteki
çocuklarını uyutmak için söyledikleri ninnilerin yanında bazen yanık türküler de
okurlar. Şanlıurfa’da, İstanbul ve Anadolu Tasavvuf Musikisinden çok farklı
nitelikleri olan bir “Dini Musıki Geleneği”de mevcuttur. Bu repertuarın içinde
okunan İlahi, Nefes ve kırık havalara Şanlıurfa’da “çifte” deyimi
kullanılmaktadır. Yine bu repertuarın içinde münacat, naat, mersiye, kaside ve
gazel gibi “tek” (solo) okunan eserlerde vardır. Birçok yöremizde olduğu gibi Şanlıurfa’da da sünnet ve evlenme törenlerinde
veya ölüm nedeniyle mevlüt okutmak bir gelenektir. Genellikle yatsı namazından
sonra tertiplenen mevlüt ve zikir gibi dini törenlere katılan tasavvuf
meclislerinde, memleketin güzel sesli hafızları ve makamşinasları tef (bendir)
eşliğinde okudukları dini menkıbe ve methiyeler arasında “çifte” denen
ilâhilerin yanısıra gazeller ve hoyratlar da okurlar. Bilhassa genç ölümlerinde yapılan “Şivan”larda, kadınlar ölen kişiye
methiyeler dizerek ağıtlar yakarak ağlar ve duygulu sözler ile orada bulunanları
da ağlatır.
|