Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa M.S. 1098 - M.S. 1922 I) Haçlı Kontluğu Dönemi (1098-1144) Çeşitli Olaylar 4 Mayıs 1098’de Musul Valisi Kürboğa’nın üç haftalık Urfa kuşatması görülür.
Bir sonuç elde edemeyen Kürboğa, Antakya üzerine yürür. Kudüs’ten gelen bir heyet, Baudouin’e ağabeysinin öldüğünü ve onun yerine
geçmek üzere davet edildiğini bildirir. Baudouin, 2 Ekim 1100’de Kudüs’e gitmek
üzere Urfa’dan ayrılır. Eski kont Urfa’dan ayrılırken halktan zorla büyük
miktarda altın ve gümüş alır. Eski kontun kuzeni olan Baudouin du Bourg, 1100 yılı Ekim sonlarında II. Urfa
kontu olarak tahta geçer. 27 Şubat 1103 Perşembe günü, tufanı andıran sekizinci su baskını meydana
gelir. Şiddetli yağmurlarla başlayan sel, surları parçalayarak kente girer.
Birçok ev yıkılır ve hayvanlar telef olur, ancak insan kaybı olmaz. Harran Savaşı Artuklu Hükümdârı Sökmen (saltanatı 1091-1104), Samsat Emiri Balduk ve Musul
Hakimi Çökürmüş’ten oluşan birleşik ordu, Mayıs 1104’de Harran’ı almaya teşebbüs
eden Frank ordusuna karşı çıkar ve yapılan savaşta Franklar’ı perişan eder. Urfa
kontu ve diğer kontlar Sökmen tarafından esir alınır. Daha sonra Urfa kontunu
ele geçiren Çökürmüş, Harran’a giderek kenti hâkimiyeti altına alır ve vakit
geçirmeden Urfa üzerine yürür; ancak 15 gün süren kuşatmasından bir sonuç
alamayarak kontla birlikte Musul’a döner. Kont Baudouin du Bourg’un Türkler’e esir düşmesi üzerine Urfa, Antakya kontu
Bohemund’un eline geçer. Bohemund, kenti yeğeni Tankred’e teslim eder. Bu
Antakya etkisi 18 Eylül 1108’e kadar devam eder. Çeşitli Olaylar Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan da (saltanatı 1092-1107) Eylül
1106’da Urfa önünde şansını dener; ancak amacına ulaşamayınca buradan çekilerek
Harran’a gider ve orayı ele geçirir. 1104 yılındaki Harran Savaşı’nda Türkler’e esir düşen Boudouin ve teyzesi
oğlu ünlü şövalye Joscelin de Courtenay, 20.000 dinarlık kurtuluş fidyesi
ödeyerek serbest bırakılır. İkisi birlikte, 18 Eylül 1108’de Urfa’ya dönerler.
Musul Valisi Emir Mevdud, Mayıs 1110, 1111 ve 1112 yıllarında Urfa’yı üç kez
kuşatır, ancak alamaz. Urfa’nın II. kontu Baudouin du Bourg, Kudüs’e kral olmak için giderken, kenti
teyzesi oğlu Birecik hâkimi Galeran du Puiset’eye bırakır. Galeran, Mart 1119’da Mardin Artuklu Hükümdârı I. İlgazi’nin (saltanatı
1108-1122) bölgesine bir yağma akını yapar. İlgazi, Haziran 1119’da büyük bir ordu ile Urfa önüne gelir. Artuklu ordusu
Urfa önünde karargâh kurar; savaşmaktan korkan Galeran, aldığı esirleri vermek
şartıyla onlarla barış yapar. Joscelin de Courtenay, eski Urfa kontu, yeni Kudüs Kralı II. Baudouin
tarafından Eylül 1119’da Urfa kontluğuna getirilir. III. Urfa kontu olan
Joscelin, hem II. Baudouin’in ve hem de Galeran’ın teyzesi oğlu idi. Mardin Artuklu hükümdârı I. İlgazi, Nisan 1120’de bir kez daha Urfa önüne
gelir. İlgazi kent önünde tahribat yaptıktan sonra Suruç’a gider ve civarını
yağmalar. Joscelin de Courtenay, Kont I. Joscelin de Courtenay’ın 1131 yılında ölmesi
üzerine, IV. Urfa kontu olarak tahta geçer. En uzun kontluk süresi bu konta
aittir. Bütün Urfa kontları gibi bu da Urfa bölgesinde ve civarında birçok
talan, yağma, vahşet, katliam ve zulümler yapar. Kontluğun Sonu İslâm dünyasının kalbine bir hançer gibi saplı duran bu sömürü, yağma ve
talan kontluğunun nihayet sonu gelir. Musul Atabeyi İmâdeddin Zengî, kesin bir
darbe vurmak amacıyla 28 Kasım 1144’de Urfa önüne gelir ve teslim olmak
istemeyen kenti kuşatır. 24 Aralık 1144 tarihinde Urfa son kez olarak Müslüman
Türkler’in eline geçer. 48 yıllık sömürü, talan ve tahribat sona ermiş, halk
rahat bir nefes almıştır. II) Musul Atabeyliği (Zengîler) Dönemi (1144-1182) Çeşitli Olaylar İmâdeddin Zengî, Ocak 1145’de Suruç’u da savaşmadan ele geçirir. Haziran 1145’de Urfa’yı ziyarete gelen Zengî, kentte kaldığı süre içinde
Müslüman ve Hıristiyan din adamlarıyla dostluk kurarak tarihi ve kutsal
mekânları gezer. Zengî’nin 1146 yılında Caber Kalesi’nde öldürülmesi üzerine ülkesi, iki büyük
oğlu Seyfeddin Gazi ve Nureddin Mahmud arasında eşit biçimde paylaşılır.
Seyfeddin, Musul’u alır, Nureddin de Halep’e yerleşir. Urfa’nın eski kontu II. Joscelin, Ermeniler’le anlaşarak Ekim 1146’da kenti
tekrar ele geçirir. Hemen harekete geçen Nureddin Mahmud, Urfa önüne gelir;
savaşamayacağını anlayan II. Joscelin ani bir çıkış hareketiyle kentten kaçmayı
başarır ve arkasından gelen Hıristiyan ahali, Türkler tarafından imha edilmekten
kurtulamaz. Yapılan çarpışmada onbinlerce kişi ölür ve 16.000 kişi de esir
edilir. II. Joscelin ise zorlukla Samsat’a kaçabilir. Beş yıl sonra 1151’de
yapılacak bir savaşta son şansını deneyecek olan eski kont, bu kez yakalanıp
Halep’e götürülecek ve ölünceye kadar orada hapis kalacaktır. Urfa’nın Türkler’in eline geçmesi, her tarafta korku yaratır ve Avrupa’da
İkinci Haçlı Seferi’nin hazırlanmasına sebep olur. Nureddin Mahmûd Zengî’nin 15 Mayıs 1174’de ölmesi üzerine; Musul hükümdârı
olan yeğeni II. Seyfeddin Gazi, sırayla Harran, Urfa, Rakka ve Suruç’u ele
geçirir. Elcezire bölgesi ve Musul hükümdârı II. Seyfeddin Gazi’nin 29 Haziran 1180’de
ölmesi üzerine, yerine kardeşi İzzeddin Mes’ud geçer. Bu arada Atabey Nureddin Mahmûd Zengî’nin komutanlarından biri olan
Salâhaddin Eyyûbi’nin kademeli olarak Elcezire bölgesini ele geçirmeye çalıştığı
görülür. Salâhaddin, 1174’de Nureddin’in ölmesi üzerine Mısır’da Eyyûbiler
Devleti’ni kurar ve daha sonra 6 Mayıs 1175’de de bağımsızlığını ilan eder. Salâhaddin Eyyûbi Urfa Bölgesinde Zengîler’e bağlı Harran Valisi Muzaffereddin Gökbörü, Beyrut’u kuşatmakta
olan Salâhaddin’e haber göndererek kendisiyle beraber olduğu ve eğer Fırat’ı
geçerse kendisine yardım edeceğini bildirir. Salâhaddin de Beyrut’tan vazgeçerek
Fırat’a doğru yönelir. Muzaffereddin, yolda ona katılarak birlikte Birecik
kalesine yürürler. Kale hâkimi onlara itaatini sunar. Salâhaddin daha sonra Urfa üzerine yürür. Eylül 1182’de kenti kuşatarak
savaşa tutuşur. Bu sırada kentin valisi Fahreddin Mes’ud ez-Zaferâni,
çarpışmaların şiddetini görünce teslim olmağa karar verir ve kenti teslim ederek
Salâhaddin’in hizmetine girer. Salâhaddin burayı ele geçirince Harran ile
birlikte Muzafferüddin’e teslim eder. Böylece Urfa bölgesi Eyyûbiler’in eline
geçmiş olur. III) Mısır ve Suriye Eyyûbileri Dönemi (1182-1260) Çeşitli Olaylar Salâhaddin Eyyûbi’nin, Urfa bölgesini Melik el-Mansur’a verdiği görülür.
Melik el-Adil 1218’de ölünce oğlu Melik el-Eşref ve Şerefüddin Musa, Urfa,
Harran ve Hilat hâkimi olur. Bu sıralarda Anadolu Selçukluları ile Eyyûbiler arasında hâkimiyet
savaşlarının başladığı görülür. 1232’de Mısır Eyyûbi Sultanı I. El-Kâmil
Nasireddin (saltanatı 1218-1238), Urfa, Harran ve Siverek yörelerini ele geçirir
ve buralara oğlu Melik Adil’i vali olarak atar. Anadolu Selçuklu Sultanı I.
Alaeddin Keykubad ordusuyla Malatya’ya kadar gelir, kendisi burada kalarak
Kemaleddin Kamyar’ı Urfa yöresine gönderir. Selçuklu ordusunun bir bölümü
Urfa’yı kuşatırken diğer bölümü de Siverek, Harran ve Rakka’yı ele geçirir. Urfa
halkı, Eyyûbiler’in önderliğinde büyük bir direniş göstermesine rağmen, kale
düşer. Halkın bir bölümü öldürülür; kalanlar ise esir edilir (1235). Bu olay üzerine harekete geçen I. El-Kâmil Nasireddin, 4 ay içinde Anadolu
Selçukluları’nca alınan yerlerin tümünü yeniden ele geçirerek, Selçuklu
beylerini işkencelerle öldürtür. Eyyûbiler bu arada Urfa kalesini de yıkarlar.
İki yıl sonra, Selçuklular’a bağlı Harezmliler’in, Selçuklular’dan ayrılarak
Urfa yörelerine çekildikleri ve bütün bu bölgeleri yağma ettikleri görülür.
Nihayet 1240 yılında Selçuklu birliklerinin Harran’da Harezmliler’i bozguna
uğratmaları üzerine ele geçirilen Harran, Eyyûbiler’e bırakılır. Moğollar, 1251’de Suruç, Harran ve Urfa civarını yağmalarlar. Hülâgu, 1260 yılı başında Suriye Seferi’ne giderken Harran ve Urfa’yı ele
geçirir; direnen Suruç halkını da kılıçtan geçirir. Birecik’i de işgal ettikten
sonra Fırat’ı aşar. IV) Memlûkler, Döger Aşireti, Timur Devleti, Akkoyunlu-Karakoyunlu,
Dulkadir Beyliği ve Safevi Devleti Dönemi (1260-1517) Çeşitli Olaylar Memlûkler’in elinde bulunan Birecik, 1265 yılında yeniden Moğollar tarafından
işgal edilir. 1272 yılında Memlûk Sultanı I. Baybars tarafından Halep’e tayin edilen
Alaeddin Taybars’ın kısa bir süre sonra Harran ve Urfa’yı Moğollar’ın elinden
aldığı görülür. İki yıl sonra Birecik de Memlûkler’in eline geçer. 1273’de Moğollar yeniden Birecik’e saldırırlar, ancak bunda başarılı
olamazlar. Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1318’de tarihe karışmasından sonra Türkmen
aşiretleri bağımsız hareket etmeye başlarlar. Oğuzlar’ın Döğer Aşiretinden olan
Türkmenler’in Caber Kalesi çevresinde kurdukları Salim Bey ve oğulları aşireti,
Urfa, Siverek, Suruç ve Harran’a doğru ilerler. Urfa bölgesi, 1404 yılına kadar
aynı aşiretten Dimaşk Hoca’nın elinde kalır. Timur Urfa Bölgesinde Timur, 1394 yılı Ocak ayında Mardin’den geçerek Ceylanpınar’a iner. Burası
askerleri tarafından yağmalanır. Daha sonra Urfa’ya gelen Timur, kentte 19 gün
alır. Bu sırada kent, Timur’un hâkimiyetine geçmiş ve ileri gelenler Timur’a
bağlılıklarını sunmuşlardır. Timur ordusuyla kentten ayrılırken Urfa kalesini
tahrib ettirir. Timur, 1401 yılında Suriye’den dönerken, Birecik’e gelir ve
burada Akkoyunlu hükümdârı Karayölük Osman Bey tarafından karşılanır. Timur, Karayölük Osman Bey’e Diyârbakır yöresini vermiş, o da 1403’de
Diyârbakır’da Akkoyunlu Devleti’ni kurmuştu. Akkoyunlular, kısa zamanda
gelişerek sınırlarını genişletirler. Çeşitli Olaylar Urfa bölgesi hâkimi Dimaşk Hoca’nın 1404’de ölümü üzerine, Karayölük Osman
Bey’in Urfa’yı ele geçirdiği ve buraya Yağmur Bey’i atadığı görülür. Daha sonra
bu adamı değiştirerek yerine yeğeni Nur Ali Bey’i gönderir. Urfa şehir merkezinin 3 km. güneybatısında Koçviran adlı bir köyde Döger
Aşiretine ait bir mezarlık tarafımızdan tespit edilmiştir. Yaklaşık 50-60
civarında olan mezarların içinde kadın, erkek ve çocuklara ait mezarlar görülür.
Motifli mezar şahideleri Arapça yazılıdır. Adı geçen köyde ikâmet eden köylüler
de Döger aşiretine bağlıdır. Bu tarihi mezarlığa köylüler tarafından sadece ölen
küçük çocuklar gömülmektedir. Kurtarma kazısı yapılması gereken bu mezarlık
maalesef harap ve viran şekildedir. Memlûkler, 1429 yılında Emir Tanrıvermiş komutasında Urfa’ya saldırarak kenti
korkunç bir şekilde yağma ve tahrib ettikten sonra, valisi Karayölük Osman
Bey’in oğlu Habil’i de esir edip Kahire’ye götürürler. Bu felâketten bir süre
sonra Urfa Karakoyunlular’ın eline geçer. 1451 yılı başında Üveys Bey Urfa’ya girer ve Karakoyunluları Urfa’dan
çıkarır. İki yıl sonra Uzun Hasan Bey (saltanatı 1453-1478) yanındaki askerlerle
Urfa’ya gelir ve Karakoyunlular’ı bozguna uğratır. Akkoyunlu hükümdârı Uzun Hasan Bey, 1465 yılında Urfa’da bulunan kardeşlerini
yenerek kenti ele geçirir. Uzun Hasan’ın 1473 yılında bu kez Memlûkler’in elinde
bulunan Birecik’e saldırdığı; ancak bunda başarılı olamayarak geri çekildiği
görülür. Böylece Fırat, Akkoyunlular ile Memlûkler Devleti arasında bir sınır
olarak kalır. Urfa’nın 1504’de Dulkadir Beyliği’nin eline geçtiği görülür. Akkoyunluların Hezimeti ve Safeviler İran’da Safeviler’in güç kazanmaları üzerine Akkoyunlular gerileme ve çöküş
dönemine girerler. Akkoyunlu hükümdârı Elvend’i mağlup eden Şah İsmail,
Diyârbakır dışında bütün Doğu Anadolu’yu hâkimiyetine geçirmişti. Elvend’in
ölümünden sonra Akkoyunlular’ın tek hükümdârı duruma gelen Sultan Murad,
Safeviler karşısında tutunamayarak Osmanlılar’a sığınır. Sultan Murad, Yavuz
Sultan Selim’den aldığı kuvvetle Diyârbakır’ı zapta teşebbüs eder, ancak 7.000
kişilik ordusu Şah İsmail’in daha sonra Urfa valisi olacak Emiri Ece Sultan
Kaçar tarafından bozguna uğratılır ve kaçmaya muvaffak olamayan Sultan Murad,
çarpışma esnasında öldürülerek başı Şah İsmail’e gönderilir. (1514) 1514 yılında Urfa’yı ellerine geçirmiş olan Safeviler kentin yönetimini
Kaçarlar’a bırakırlar. V) Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (1517-1922) Çeşitli Olaylar Osmanlı kuvvetlerinin 1517 yılında Mardin kalesi’ni ele geçirmesinden sonra,
Urfa bölgesinin de Osmanlı hâkimiyetine geçtiği görülür. Urfa, bu sırada
Diyârbakır Beylerbeyliği’ne bağlanır. Urfa, XVI. yüzyılda nüfus yoğunluğu bakımından Güneydoğu Anadolu’nun 4. büyük
kenti durumundadır ve 1518 yılında kentin nüfusu 5.500’ü aşmıştı. Bu sırada
kentte mahalle sayısı 4’ü Müslüman, 1’i de Hıristiyan olmak üzere 5 idi. 1526
yılında ise kentin nüfusu 8.000 civarında idi. Osmanlı Padişahı Kanûni Sultan Süleyman (saltanatı 1520-1566), Irakêyn
Seferi’nden dönerken ordusuyla 17-18 Kasım 1535 tarihinde iki gün Urfa’da ikâmet
eder. Daha sonra Urfa ile Birecik arasında kışlayan padişah, Halep’e giderken
Birecik’ten geçer. 1578 yılında Rakka ve Urfa bölgesinde, Abdurrahman adında eski bir sancak
beyinin ayaklanması görülür. Kısa sürede genişleyen bu ayaklanmaya, Urfa’nın
eski beyi Suhrap da katılmıştır. Bölgedeki Türkmen aşiretlerince de desteklenen
bu ayaklanmayı devlet güçlükle bastırır. 1594’de kurulan Rakka Eyâleti’nin merkezi Urfa idi. Karayazıcı Abdülhalim’in Urfa Ayaklanması 1599 yılında Bölükbaşı Karayazıcı Abdülhalim Bey, Osmanlı Devleti’ne karşı
haksız yere ayaklanarak yanındaki isyâncı takımıyla gelerek Urfa’yı ele geçirir
ve beyliğini ilan ederek fermanlar bastırır. Devlet, bu isyânı bastırmak için
Sinanpaşazâde Mehmet Paşa’yı bir oduyla Urfa üzerine gönderir. Bu arada eski
Beylerbeyi Budakoğlu Hüseyin Paşa da isyân etmiş ve adamlarıyla Karayazıcı’ya
katılmıştır. Osmanlı ordusu Urfa’ya yaklaşınca, Karayazıcı ve Hüseyin Paşa kaleye kapanır.
Halep Beylerbeyi Hacı İbrahim Paşa, Şam Beylerbeyi Hüsrev Paşa ile birlikte
Urfa’yı kuşatan Mehmed Paşa, Karayazıcı’yı ele geçiremez. 1600 yılı baharında Mehmed Paşa’nın Urfa’yı ikinci kez kuşattığı görülür.
Sonunda, Hüseyin Paşa’yı teslim etmek şartıyla Karayazıcı Antep Sancakbeyliği’ne
atanır. Urfa bu ayaklanmadan büyük zarar görmüş; kargaşa ve güvensizlikten
dolayı bir kısım halk kenti terketmiştir. Çeşitli Olaylar Osmanlı Padişahı Sultan Dördüncü Murad, (saltanatı 1623-1640) 1638 yılında
Bağdat Seferi’ne giderken, 21 Ağustos’da ordusuyla Fırat’ı geçerek Birecik
üzerinden Urfa’ya gelmiş ve kentte kaldığı süre içinde tarihi ve kutsal yerleri
gezmiştir. Mısır valisi Kavalalı Mehmed Paşa, 1839 yılında Mısır’da isyân ederek
bağımsızlığını ilan eder. Sultan II. Mahmud, isyânın bastırılması için Hafız
Mehmed Paşa’yı görevlendirir. 20 Haziran 1839’da Kavalalı’nın oğlu İbrahim Paşa,
Birecik’te yapılan savaşta Osmanlı ordusunu yener. Bu olay üzerine Urfa,
Mısırlılar’ın istilasına uğrayarak oldukça zarar görür. Urfa bölgesi idari
açıdan 4 yıl kadar Mısırlılar’ın elinde kalır. Urfa, 1865 yılında bir sancak olarak Halep vilayetine bağlanır. 1912 yılında
da bağımsız bir sancak haline getirilir. 1915 Ermeni İsyanı Urfa’da yüzyıllarca huzur ve barış içinde Türklerle beraber yaşayan
Ermeniler; Türklere karşı yapılan Ermeni propagandaları, komitecilerin ve
misyonerlerin faaliyetleri, Rusya, İngiltere, Fransa ve A.B.D.’nin etkisi,
kilise ve papazların kışkırtmalarıyla sonunda isyanın eşiğine getirilir. İsyan
çıkarma ihtimalini göz önünde bulunduran İttihatçılar, Nisan 1915’de Ermeni
öğretmenlerini tutuklatır ve 15 gün sonra da Ermeni eşrafından 18 aileyi
Rakka’ya sürgün ederler. Silah ve askeri yönden desteklenen Ermeniler, 6 Ağustos 1915’de Germüş
Köyü’nde ve aynı günün akşamı da Urfa’da ilk kurşunları atarlar. İsyanı
bastırmak üzere köye 20-30 kişilik bir jandarma kuvveti gönderilir. Arama
esnasında pusudaki Ermeniler, bir jandarmayı şehit ederler, bir jandarma da
yaralanır. Ertesi gün köyün etrafındaki aramalarda isyancıların bırakıp kaçtığı
mağarada 20 kadar tabanca, bomba ve yiyecek ele geçirilir. Aynı gün Urfa’da
yapılan aramalarda 820 tüfek, 406 tabanca, 74 delici ve kesici alet ile 4922
fişek ele geçirilir. Bidik Meydanı’nda iki Ermeni kardeşin evindeki aramada ise
büyük miktarda silah ve bombaya rastlanır. Bu evdeki arama esnasında polislerden
Mustafa Nuri Efendi ve jandarmadan Bekir Çavuş şehit edilirler. 7 Ağustos 1915 günü Akçakale-Urfa-Siverek kısmında, hizmet taburunun Ermeni
fertleri aldıkları karar gereği subay ve erlerine suikast düzenlemek isterler,
ancak zamanında alınan önlemlerle bu faaliyet önlenir. Fakat kan dökmeye
niyetlenmiş Ermeniler, ellerine geçirdikleri kazma, kürek ve tabancalarla Türk
ve Süryani arkadaşlarının üzerine saldırırlar. Saldırı sonunda İbrahim Hilmi
şehit edilir, 4 jandarma ve köy muhtarı da yaralanır. Misyoner kaynaklarına göre, 10 Ağustos 1915’de İttihad ve Terakki’nin iki
yüksek rütbeli subayı Ahmet ve Halil Paşalar, Urfa’da yönetimin başına geçerler.
İsyanla ilgili bu olaylar 16 Eylül’e kadar, aralıklarla devam eder. 16 Eylül
günü geceleyin Kilise Sokağı’ndan Ermeni Bedros, Serkis Tarakçıoğlu ve Mığırdıç,
evlerinde bir toplantı yaparlar ve isyanın devam ettirilmesine karar verdikten
sonra 40-50 el silah atarak şehirdeki huzuru bozarlar. Ertesi sabah bunları
yakalamak için polis ve jandarmalar tarafından evin etrafı sarılır ve teslim
olmaları istenir. Ancak Ermeni isyancılar bu isteğe silahla cevap verirler.
Açılan ateş sonucu 1 jandarma şehit olur, 2 jandarmada yaralanır. Bundan sonra
Ermeni Mahallesinin her tarafından güvenlik kuvvetlerine ateş açılır. Bu arada
sivil Müslüman halka da hücûm edilir ve bazı Urfalıların evleri ele geçirilir.
Bu saldırıda büyük ve küçük 10 kişi şehit edilir. Türklerin savunmada yetersiz kaldıklarını gören Ermeni isyancılar, Mığırdıç
ve Papaz Sogomon emriyle önceden kararlaştırdıkları gibi kilise çanını
çaldırarak isyanın daha da büyümesini sağlar. İşareti alan Ermeniler silah ve
cephâneleriyle saldırıya geçerler. Kontrolü kaybeden güvenlik kuvvetleri IV.
Kolordu’dan yardım istemek zorunda kalır. IV. Kolordu Komutanı Ahmet Cemal
Paşa’nın Urfa’ya gelmesine rağmen, Ermeni isyancılar zaman zaman saldırıda
bulunurlar ve bununla birlikte bu kuvvete karşı çeşitli yerlere mevzilenerek
saldırılarını sürdürürler. Geceleri güvenlik kuvvetlerine baskınlar düzenleyip;
gündüzleri de bahçede, kapı önünde kadın, erkek ve çocuklara ateş açarak pek çok
masum insanı öldürürler. İsyancılara hoşgörü ve iyilikle davranılarak teslim
olmaları istenmesine rağmen kimse yerinden çıkmaz ve saldırıya devam ederler.
Sonunda şehirdeki askeri birlik isyan yuvalarına top atışı yapmak zorunda kalır.
Bu karşılıklı hücumlar sırasında da birçok asker şehit olur ve yaralanır. 26 Eylül 1915’de bir kısım Ermeni komiteci Amerikalı misyoner Leslie’nin
yetimhânesine sığınarak ve içindekileri esir alır. Bu isyanda askeri birliklerin çok zorlandığı, zaman zaman yardım istediği ve
görevin çok zor bir şekilde yapıldığı görülür. Askerlerin 28-29 Eylül 1915 günü isyan yerlerini ve Tılfutur Tepesi’ni işgali
esnasında çok zorlandıkları görülür. Kiliselere ve diğer sağlam yerlere
mevzilenen Ermeniler’in ateşe devam etmeleri üzerine bu civar da topçu ateşine
tutulur. Sıkıştıklarını anlayan isyancılar barış görüşmelerine yanaşırlar ve
kayıtsız şartsız teslim olacaklarını açıklarlar. Bu arada daha önceden esir
aldıkları 600 kadar kadın ve çocuğu da teslim ederler. Fakat bundan sonra
sözlerinde durmayıp ateş etmeleri üzerine çatışma tekrar başlar. Bu çatışma 2
Ekim 1915’e kadar devam eder. Askerler, isyancıların yuvalandıkları kilise, yetimhâne ve diğer bazı gizli
barınakları zapteder. 29 Eylül 1915’de Ermeni evlerini aramaya giden
jandarmalardan 3’ü Ermeniler tarafından atılan kurşunlarla şehit edilir. Aynı
günün gecesi Ermeniler aralıklarla 18-19 kere ateş açarlar. Elebaşlardan Seko,
Gugo ve arkadaşlarının yakalanması için 1 subay, 17 er ve 3 polis
görevlendirilir. Ancak bunlara ateş açılması sonucu 1 er şehit olur, 4 er de
yaralanır. 5 Ekim 1915’de Kumandan Fahri Paşa, Alman Subay Graf Wolfskehl von
Reichenberg komutasındaki askerler ve toplarla birlikte Urfa’ya gelir. 16 Ekim 1915’de Ermeni isyancılarının siperleri tahrip ve imha edilerek isyan
sona erdirilir. Bu isyanda Urfalılardan 42 şehit ve yaralı, asker, polis ve jandarmadan ise
20 şehit ve 50 yaralı verilmiştir. Ermeni isyancıların ölü sayısı ise 349’dur.
Urfa Ermenilerinin bir kısmı bu olaydan sonra Musul’a gönderilir. Amerikalı misyoner Leslie, bulunduğu konum nedeniyle, Amerikan binasını işgal
eden isyancılar arasında bulunduğu veya buna zorlandığı için defalarca mahkeme
karşısına çıkar ve ifade verir. Bayan Leslie, olayların etkisinden
kurtulamayarak, çektiği vicdan azabından dolayı intihar eder. 1916 yılında Van, Muş ve Bitlis vilayetlerinden Rus işgali ve Ermeni
zulmünden kaçan birçok insan Urfa’ya göç etmek zorunda kalır. Kalabalıktan
dolayı yeteri kadar ziraat yapılamaz ve 1917 yılında kentte başlayan kıtlık,
birçok salgın hastalık ve ölümlere sebep olur.
|