Karikatür ve Bilişim İsmail Kar Tık... Tık... Sonra Bir Tık Daha... Karikatür, bir şeyin insanın veya olayın abartılarak, komik ve gülünç olarak
göstermek amacıyla çizgiyle mizah yapma sanatıdır. Türklerde ilk karikatür olayı
yazılı basının ortaya çıkmasından sonra görülmektedir. Yazı-karikatür ve mizahın
dergi, gazete olarak ilk defa Takvim-i Vekayi ile birlikte "Diyoden"de 1870
yıllarında yayınlandı. Bu tarih (1870) karikatür sanatımızın başlangıcı olarak
kabul edilmektedir. Karikatürcü büyük kentlerde oturmuyorsa, çalışmalarını yayınlatma başarısını
gösteremeyecektir. Eserlerini bir yayın organında yayınlatmak imkansız gibidir.
Büyük gazeteler parsellenmiş olup, burada çalışan çizerlerin durumları da hiç iç
açıcı görünmemektedir; sanatçı, özellikle de karikatür sanatçısı bağımsız ve
özgür olmalıdır!.. Gazete patronu ve zihniyetinin dışında çizememektedir.
Geçtiğimiz yıl bir çok sanatçı arkadaşım başka başka sebeplerden ötürü tabiri
yerindeyse "kapı önüne konuldu"... Yine serbest çalışan karikatürcü, çalışmalarını kamuoyuna göstermesi
gerektiğinde, sergi yoluna başvurmaktadır. Ancak bu da pek kolay olmamakta,
çünkü sergi giderleri, davetiye, postalama, kokteyl, afiş, vb. için sponsor
aranmakta, çoğu zaman başarılı olunmaz (sponsor konusunu pek doğru bulmadığımı
da burada belirtmek isterim). Hedef kitlemiz, yani halkımız öyle sergilerin pek gerekli olduğunu
düşünmediği için olsa gerek, sonuçta açılan sergi komik rakamlarla ifade edilen
sayılarda kalmıştır ve yalnız serginin bulunduğu bölge insanları sergiyi
gezebilmektedir. İşte bu gibi zorluklar beni bilgisayar alanına itti. Hem artık 2000'Ii
yıllara gelmiştik... Bilgisayarın başına tam anlamıyla 1997 yılında geçtim. Daha o tarihlerde
bilgisayarımı açmak ve kapamak için klavyenin hangi tuşuna basacağımı bilemiyor
ve beceremeyeceğimi sanıyordum. Bu arada her gün okula gittiğimde "bilgisayar
kurdu" olarak saydığım öğrencilerimden bilgisayarın alfabesi sayılacak açma ve
kapama, yazma, silme vb. basit konuları öğrenmeye çalıştım. Artık
karikatürlerimi bu elektronik oyuncakta çizip boyayabilirdim (elle çizme ve
boyamanın tadını vermiyor ama zamandan ve malzemeden tasarruf edebilirsiniz).
Çizgileri, renkleri beğenmediğimde tekrar düzeltme ve yenileme olanağına
kavuşmuştum... Bir gün internet ile tanıştım... Koskoca bir okyanus, derya-deniz, aklınıza
gelen kelimeyi yazın, sonra ardından mouseunuza bir ''tık" işte karşınızda...
bir "tık", bir "tık" daha sonra tekrar tekrar "tık, tık..." Ne kadar güzel bir
şeymiş, uzağı yakın ediyor. "Elin adamı neler yapıyor yahu!.." Biz, bir
karikatür yayınlatmak için neler çekerken millet sanal alemden bir değil
onlarca, yüzlerce karikatürünü bütün dünyaya gösteriyor, sergiler açıyor,
karikatür ve mizahi yazılarını yayınlıyor, paylaşıyordu... Hadi oğlum sen ne duruyorsun dedim... Ve her işte olduğu gibi "başarının
sırrı çok çalışmak, hep çalışmaktır". İşte öyle bir şey. Başarı tesadüfle gelen
bir şey değildir. Neyse bu çalışmalarımı gece-gündüz demeden devam ettirdim. Şu anda web
tasarımı yapıyorum. Sanatçılara, web sitemizde çizerler adına hazırladığımız
sayfalarda sergiler açıp, kendilerini tanıtma, haberleşme vb. olanaklar
tanıyoruz. Her gün, gelen haberlere göre yenilediğimiz karikatür ve mizah haber,
yarışma, sergiler, duyurular gibi etkinlikleri yayınlıyoruz. Dünyanın her
yerinden sanatçılarla birebir görüşme olanağına kavuştuk, eserlerimizi internet
ortamından pazarlamaya başladık. Web sitemiz bu geçen 2-3 yıl gibi bir zaman
sürecinde 250 bin ziyaretçi sayısına erişmiş bulunmaktadır... Haberlerimizi artık günlük olarak değil, anlık olarak yayınlamaya başladık,
teknoloji o kadar çok çabuk ilerliyor ki, serginizi her gün her dakika
yenileyebilirsiniz... Çağa ayak uydurmak ve "bilgisayar özürlü" olmak gibi kavramlardan
kurtulalım... Artık uyanma zamanı, biraz silkelenip üstümüzdeki "ölü toprağını
atalım", kendimize gelelim... "Tık"lama vakti artık. Hadi öyleyse "tık", ''tık",
"tık"...
|