Karikatür ve Bilişim Hüseyin Çakmak Karikatür Sanatında Amaç Bilişim mi, İletişim mi?... Bilişim teknolojisinin yarattığı yeni iletişim araçları, klasik iletişim
araçlarının önemlerini yitirmesine neden oluşturmuştur... Bilişim teknolojisinin
henüz daha yaygınlaşmadığı dönemlerde, gazetelerde, mizah-karikatür
dergilerinde, karikatür albümlerinde, kartpostallarda ve sergi salonlarında
kitlelere iletilen karikatür sanatı, şimdilerde internet-web sayfaları aracılığı
ile kitlelere iletilmektedir... Bilişim teknolojisinin henüz daha gelişmediği yıllarda, amatör bir
karikatürcü olarak, o dönemlerin kitle iletişim araçlarının yansıttığı karikatür
sanatı ile herhangi bir sorunum yoktu... O dönemlerdeki mizah-karikatür
yayınları aracılığı ile gülüyordum, düşünüyordum, kendimi geliştiriyordum,
yayınlanması amacıyla mizah-karikatür dergilerine eserlerimi gönderiyordum.... O
dönemlerdeki mizah-karikatür dergilerine gönderdiğim karikatürler kimi zamanlar
telif ücreti ödemeden yayınlamakta idi, kimi zamanlar ise telif ücreti ödenerek
yayınlanmakta idi... Öyle ya da böyle, bu duruma hiçbir zaman itiraz
etmemiştim... Çünkü, kendi onayım ve rızam ile gerçekleşmiş bir durum söz
konusuydu... Eskilerin deyimi ile: “Alan memnun, satan memnun... Size ne?...”
Bilişim teknolojisinin henüz daha gelişmediği yıllarda, profesyonel bir
karikatürcü olarak, o dönemlerin kısıtlı kitle iletişim araçlarının yansıttığı
karikatür sanatı ile herhangi bir sorunum yoktu.... Ülkemdeki ve dünyadaki
karikatür sanatı içerisinde iyi-kötü bir yer edindim, iyi-kötü bir meslek sahibi
oldum, iyi-kötü birçok karikatürcü ile tanıştım, iyi-kötü dostluklar kurdum,
iyi-kötü mesleki deneyimler kazandım... Bilişim teknolojisinin gelişimi
öncesindeki kısıtlı kitle iletişim araçlarına rağmen, karikatür sanatının
kitlelere ilettiği mesajların ne kadar önemli, ne kadar güçlü ve ne kadar
gerekli olduğunu anladım... Beş-altı yıl önce, dünya karikatür sanatını daha etkili, daha ekonomik ve
daha süratli bir şekilde izleyebilmek için, Bilişim denilen teknolojik
imkanlardan yararlanmak istedim... Bilgisayar satan bir şirkete gittim ve
derdimi anlattım... Şirketin yetkilileri, bana, Bilişim teknolojisinin
nimetlerini ballandıra-ballandıra anlatmışlar, bilgisayar sahibi olabilmem
yönünde uzun taksit imkanı sağlayacaklarını söylemişlerdi... Tereddüt etmeden bu öneriye evet demiştim... Bilgisayar şirketi yetkilileri,
bana, üç ay süreyle, ücretsiz internet aboneliği de sağlamışlardı... Çok mutlu
olmuştum... Büyük bir sevinçle eve gelmiştim... Öğretildiği gibi bilgisayarımı
kurmuştum... Anında internete bağlanmıştım... Karikatür sanatı hakkında ne kadar
web sitesi varsa ziyaret etmiştim... Dünya karikatür sanatını hatmetmeye
koyulmuştum... Bilişim denen “Gavur icadı” inanılmaz bir olaydı... Kendi kendime
şöyle demiştim: “Teknoloji harikası bu cihazlar yıllar öncesinden yaygınlaşmış
olsa idi, yüzlerce doları karikatür yayınlarına ve posta paralarına harcamaz,
paramı çar-çur etmezdim... Böylelikle, hem maddi tasarruf sağlamış olurdum, hem
de internet-web sayfaları aracılığı ile dünya karikatür sanatını kısa zamanda
waplayıp bilgi sahibi olurdum... Bununla da yetinmez, karikatür sanatı üzerine,
üniversitelerimize tezler sunup, doçent ve profesör olurdum... Hatta ve hatta
ordinaryüs profösör bile olurdum...” Malum... İnternet bağlantım üç ay süreyle ücretsizdi ya, bu imkanı doyasıya
kullanmak istedim... Çünkü, böylesi imkanlar her zaman elime geçmeyebilirdi!...
İnternet’in sanal aleminde, saatlerce karikatür-web sayfalarını dolaşmakta,
karikatür sanatı hakkındaki bilgileri print yapmaktaydım... Ücretsiz internet
aboneliğimin ilk ayında, telefon faturamda çok garip bir yükselme olmuştu... Bir
yanlışlık olacağı düşüncesiyle, telefon dairesine başvurmuştum ve telefon
konuşmalarımın detaylı bir dökümünü istirham etmiştim... Çok garip bir durumla
karşı karşıya kalmıştım... 404 numaralı faili meçhul bir telefon ile saatlerce
görüşmeler yaptığım iddia ediliyordu... 900’lü erotik hatlar olacağını
düşünerekten, ilgili memura itirazda bulunmuştum... (O dönemlerde, 900’lü
telefon hatları, Kıbrıs’ta da çok yaygındı... Fiber optik teknolojiden anlayan
bazı açıkgöz kişiler, başkalarının telefon hatlarına girerek saatlerce sex-ü
sefa yapmaktaydılar...) Bu durum, bana yapılan haksız bir iftiraydı elbette...
İlgili memura: “Benim böyle numaralarla ilgim ve alakam yoktur ve olamaz”,
demiştim... (O dönemlerde bilgisayar kullanma özürlü biri olduğumu, bu vesileyle
vurgulamak istiyorum... Şimdi bile iyi bir bilgisayar kullanıcısı sayılmam ya...
Her neyse...) Telefon dairesindeki ilgili memur, 404 numaralı telefonun internete bağlantı
numarası olduğunu söylemişti... İlgili memura, internet hizmetimin ücretsiz
olduğunu söylemiştim ve tartışmaya başlamıştım... meğerse, sadece internet
bağlantım ücretsiz imiş... 404 numaralı telefonun ücreti, Bilişim teknolojisinin
bir hizmeti olarak, internet kullanıcılarının ense köküne yazılmaktaymış...
Bilişim teknolojisinin gerçek yüzü ile o an karşılaşmıştım!... Bu olay bana çok
pahalıya mal olmuştu... Öyle ki, o güne dek, dünyanın birçok ülkesinde
yayınlanmakta olan pahalı karikatür yayınlarına abone olmamanın üzüntüsünü
yaşamıştım günlerce... Telefon faturası o kadar çok yüklü gelmişti ki, bu borcu
8 aylık taksitle ödeyebilmiştim... Halbuki, 404 numaralı telefona ödediğim
paranın ¼ ile, dünyadaki en pahalı karikatür yayınlarına sahip olabilirdim...
Heyhat... Heyhat.. Neyse... Bu olay bana iyi bir ders olmuştu... Kendi kendimi teselli ederek,
internet denen iletişim harikası ile başlattığım ilişkimi ve samimiyetimi en
asgari düzeye getirdim ve tasarruf politikasına yönelmek zorunda kaldım... Bir
süre sonra, bilgisayar uzmanı çok bildik bir arkadaşımın tavsiyeleri üzerine,
internetteki “Arama motorları”nın ne işe yaradığını öğrendim... Arkadaşım, bana,
şöyle demişti: “Sen popüler bir kişisin... Neden arama motorlarına ismini
yazdırıp, kendi kendini bir arattırmıyorsun?... İnternet web sayfalarında, senin
hakkında kim bilir neler yayınlanmaktadır...” Arkadaşımın bu teklifi, gurur
verici bir teklif idi... Hemen uygulama aşamasına geçtim ve “Arama Motorları”nda
kendi kendimi bir arattırdım... Allah, Allah... Allah, Allah... Onlarca web
sayfasında karikatürlerim yer almakta idi... Bu olay karşısında sevinmiştim ve
gururlanmıştım... Tabii, bu olayın sevindirici yanları olduğu kadar, üzüntü
verici yanları da mevcuttu... Olayın sevindirici yanı şöyle: Web sayfalarında yer alan karikatürlerimin
birçoğu, uluslararası karikatür festivallerine gönderdiğim eserlerim ile
karikatürcü dostlarımın benden izin alarak yayınladıkları eserlerimden
oluşmaktaydı... Olayın üzüntü verici yanı şöyle: Gerek benim, gerekse dünyanın
birçok ünlü karikatürcüsünün haberi ve onayı olmadan, bazı karikatür-web
sayfalarında eserlerimiz yayınlanmıştı... Sözkonusu web sayfalarında, bu sayfaları hazırlayanların kim veya kimler
olduğu hiçbir şekilde belirtilmiyordu... Sadece rumuzlu e-mektup adresleri
mevcuttu... Faili meçhul kişilerce hazırlanan ve dünyaya pazarlanan, korsan web
mizah-karikatür sayfalarıydı bunlar... Dünyadaki birçok ünlü karikatürcünün
eserlerini, çeşitli karikatür yayınlarından aşırtıp web sayfalarında
kullanıyorlardı... Bu sayede de reklam almakta ve haksız kazançlar
sağlamaktaydılar... İşin en ilginç yanı, sahiplerinden izinsiz olarak kullanılan
tüm eserlerin altına “Uluslararası Telif Hakları Sözleşmesi”ni eklemeyi ihmal
etmemişlerdi... “Kimin malını kime sattıkları belli değildi” ama, birilerinin bu
işten para götürdüğü belliydi... Bir yıl önce, bilgisayar satış şirketi sahibi bir dostum, “Kıbrıs Türk
Karikatür Sanatı’nın Kısa Tarihi” isimli araştırma kitabımı okuduğunu ve çok
beğendiğini söyleyerek, bu araştırmamı internette yayınlayabilmek için benden
izin istemişti... Bu arada, bana, telif hakkı veremeyeceğini fakat, internette
hazırlanacak web sayfası aracılığıyla “Kıbrıs Türk Karikatür Sanatı”nın dünyaya
daha iyi tanıtılacağını söylemişti... Dostumun bu teklifine “Hayır”
diyememiştim... Hazırlanacak web sayfasına “Uluslararası Telif Hakları
Sözleşmesi”ni koyması şartı ile, teklifi kabul etmiştim... Bir süre sonra,
“Kıbrıs Türk Karikatür Sanatı’nın Kısa Tarihi” isimli araştırmam internette yer
almıştı... Bu olayın üzerinden kısa bir süre geçmişti... Üyesi olduğum bir e-mektup
grubuna, “Kıbrıs Türk Karikatürü” isimli uzun bir yazı gönderilmişti... Bir de
ne göreyim, bu yazı, “Kıbrıs Türk Karikatür Sanatı’nın Kısa Tarihi” isimli
araştırmam olmasın mı?... Üstelik, adım yer almıyordu... Yazıyı gönderen şahıs
ile temasa geçmiştim ve durumu anlatmıştım... İzinsiz ve kaynak gösterilmeden
yapılan bu davranışın hem ayıp, hem de telif haklarının bir ihlali olduğunu
söylemiştim... Bana, şöyle bir savunmada bulunmuştu: “Kötü bir niyetim yoktu
ki...” “Kıbrıs Türk Kültürü”nü dünyaya tanıtıyorum... Yazınızı dünyanın birçok
ülkesine gönderdim... Güzel bir tanıtım oldu... Kızacağınıza,
sevinmelisiniz!...” Vay be!... Bilişim denen teknoloji harikası icat,
süprizlerle doluymuş meğerse... Süprize kim bayılmaz ki?... Ben bu süprize
bayılmıştım... Sinirden yani... Bir süre sonra, e-mektup denen icat yaygınlaşınca, herkesin bir e-mektup
adresi oldu... Bu teknolojik imkanı önceleri çok yadırgamıştım ama, inanılmaz
iletişim avantajları nedeniyle kabullenmek zorunda kalmıştım... Çünkü,
çalıştığım gazeteye karikatürlerimi elden götürmeme gerek kalmıyordu, e-mektup
aracılığı ile postalıyordum... Zamandan ve benzinden tasarruf sağlayarak para
kazanmak, güzel şeymiş doğrusu... Bir süre sonra, göndericisi meçhul bir
e-mektup almıştım... Tarzanca İngilizceme güvenerek e-mektubu açmıştım ve
okumaya başlamıştım... Geçmiş olsun efendim!... Acil şifalar dileriz!... Gelen
e-mektup, çok tehlikeli bir virüs taşımaktaymış... Bir süre sonra, virüs
yüzünden bilgisayarım kilitlenmişti... Ne olduğunu anlayıncaya kadar, bilgisayar
tamircisine 50 dolar virüs temizleme ücreti vermiştim... Kendi kendime şöyle
demiştim: “Bilişim denen bu illete bulaşmasaydım keşke... Taksi tutup
karikatürlerimi gazeteye kendim götürseydim, çok daha ucuza mal olacaktı”...
Bilişim denen teknoloji harikasının, çok pahalıya mal olacağını bilemezdim...
Neyse... Virüs bulaşınca öğrenmiş oldum... Başka bir sefer, bilgisayarım program dosyalarımda uyumakta olan, tehlikeli
bir virüs uyanıvermişti... Virüsü temizleyebilmek için, en etkili anti-virüs
programları bir işe yaramamıştı... Bu virüs, bir süre sonra, Nasreddin Hoca’nın
“Kazan” hikayesi misali, yavrulamış mı ne, benden habersiz ve izinsiz bir
şekilde, birçok karikatürcü dostuma virüs dolu e-mektuplar göndermeye
başlamıştı... Bilgisayarına virüs bulaşan karikatürcü dostlarımdan, bol bol
e-küfürler almıştım... Bilişim denen teknolojinin ne çok marifetleri varmış
meğer?... Bakalım daha ne kadar na-mahrem işler çeviriyordur da, kimsemizin
haberi olmuyordur!.. Bilişim denen teknolojiyi icat edenden başka, kim bilebilir
ki?... Olan olmuştu birkere... Karikatür sanatının hatırı için, böylesi ufak tefek
sorunlara katlanmalıydım... Daha sonraları, benim gibi, internet kullanma
özürlüsü olan bazı karikatürcü dostlarım, bana, e-mektup aracılığı ile 3M
ölçüsünde karikatürler göndermeye çalıştılar... Sağolsunlar, bilgisayarımın
“Outlook Programı”nı kilitlemişlerdi... Bu sorunu halledinceye kadar, neler
çektiğimi bir ben bir de Allah bilir... Bilişim teknolojisini benimseyenlerin
sayısı arttıkça, internete bağlantı sorunları yaşanıyor... İnternete
bağlandığınız deylim, iş bununla bitmiyor ki... Gelinin nazlana nazlana yatağa
girmesi misali, web sayfalarının açılması işlemi de nazlana nazlana
gerçekleşiyor... Bu nazlanma nedeniyle, telefon bağlantınız sürekli olarak
devletin hazinesine vergi aktarıyor... Sadece bu sorunlarla karşılaşsanız
iyidir... Bilgisayarın beyni olan “Hard Disk”in çökme faciaları; ver baba şu
kadar dolar “Hard Disk” parası... Ver baba ver... Dosyalarınızın kaybolma
faciaları; ver baba şu kadar dolar tamir parası... Ver baba ver... Yeni
virüslere karşı anti-virüs yazılım programları; ver baba şu kadar dolar
anti-virüs program parası... Ver baba ver... Ver baba ver... Nasıl olmasa
babamız Darphane’de çalışıyor... Halbuki, Bilişim teknolojisi öncesindeki kitle iletişim araçlarında bu denli
sorunlarla karşılaşmazdım... Bilişim teknolojisinin sorunları ile her
karşılaştığımda, aklıma hep “Bahçıvan” filmi gelmektedir... “Bahçıvan” filmini
seyredeniniz var mı?... Hayır, hayır... Zeki Müren’in “Bahçıvan” filminden söz
etmiyorum... Bu film, Amerikan yapımı bir Bilişim filmi... Bahçıvan filminin
yönetmeninin ve oyuncularının isimleri aklımda kalmadı... Fakat, konusunu kısaca
anlatabilirim: Bilişim teknolojisinde yeniliklerle uğraşan bilgisayar mühendisi
ile, mühendisin evinde Bahçıvan olarak çalışmakta olan genç, güçlü, yakışıklı ve
çok aptal bir bahçıvan arasında geçmektedir bu film... Bilgisayar mühendisi üç
boyutlu bir bilgisayar programı yaratmaya çalışırken, aptal Bahçıvan’ı kobay
olarak kullanıp tepkilerini ölçmektedir... Üç boyutlu bilgisayar ile haşır-neşir
olması nedeniyle, aptal Bahçıvan’ın beyni gelişim gösterir... Bu durumu farkeden
Bahçıvan, beynindeki gücü tam randımanlı bir şekilde kullanmaya başlar ve
insanlara, eşyalara hükmeder... Bahçıvan, fırsat bu fırsat, gelişmiş beyin gücü
ile mahalledeki güzel kadınları kontrolu altına almaya başlar ve... Neyse,
filmin bu sahnelerini geçiyorum... Bahçıvan, bir süre sonra, Pentagon’un
bilgisayar merkezine girer ve Amerika’yı kontrolu altına alır... Bununla
yetinemeyen Bahçıvan, çok daha gelişmiş bir bilgisayar aracılığıyla, Tanrı’nın
gücüne ulaşmaya yönelir... Ne yazık ki başarılı olamaz ve Tanrı’nın gücü
karşısında yenik düşer... Bilişim teknolojisi insanların iletişim tercihlerine yeni ufuklar, yeni
imkanlar, yeni alternatifler yaratmıştır... Bu nedenle, çeşitli sanatsal ve
mesleki alanlarda olduğu gibi, karikatür sanatının kitlelere iletilmesinde de,
Bilişim teknolojisinin yarattığı yeni iletişim araçlarından yararlanılması
önemli bir avantaj... Kuşkusuz ki, bilişim teknolojisi öncesindeki iletişim
araçları çok yetersizdi, çok kısıtlıydı, çok hantaldı... Bilişim teknolojisi
sonrasındaki iletişim araçları ise çok daha hızlıdır, çok daha yaygındır, çok
daha etkilidir... Fakat, bilişim teknolojisinin yarattığı yeni iletişim
araçları, eski iletişim araçlarına oranla çok daha sorunludur, çok daha
streslidir, çok daha masraflıdır, çok daha risklidir... Bu konudaki tercihler
kişilere göre değişebilmektedir elbette... İyi de, karikatür sanatını kitlelere
iletebilmenin tek yolu Bilişim teknolojisi mi sadece?... Karikatür sanatında
amaç Bilişim mi, iletişim mi?... Sizce hangisi?...
|