Andrei Barbu - Virüs Karikatürü

Karikatür ve Bilişim

Andrei Barbu

Virüs Karikatürü

İlk bakışta bilişim ile karikatür arasında bir yapı ya da küçük ama temel bir bağlantı bulmak zor görünüyor. Demek istediğim, karmaşa kolaylıkla yaratılabilir ve önemsiz yaklaşımlar geliştirmek de kolaydır. Karikatür de dünyamızın diğer bölümlerinde olduğu gibi başka bir bilgi kaynağı daha değil midir? Ya da bilgisayar terimleriyle ifade edilirse, karikatür algoritma gibi bir şeydir, bilginin bir araya getirilmesinin böylece spesifik bir sonuca ulaşmanın bir yolu. Ve eğer, her şeyin ötesinde, gerçeklik sürekli bir 1 ve 0 dizisinden oluşuyorsa, ..... yapmak mümkün olmaz mı, vs.

Bunu zor yoldan yapabileceğimi, yukarıdaki düşüncelerin biraz soyut ve biraz da sanatsal sözler olduğunu biliyorum ama birbirinden ayrı ya da kazara bir araya gelen bu iki dünya için, karikatür ve bilgi, için karmaşık, sıkıcı, değerli ve panoramik bir çalışma yapabilirim. Tüm bunlar şüphesiz birkaç sayfa yazıyla online karikatürün hikayesinin anlatılması ya da “iyi belgelenmiş” ya da “doğru ve bilimsel” bir raporla sona erecek.

Ben Internet’e diğerlerine benzeyen bir dünya olarak görüyorum. Ve çoğu sabah hangi dünyaya uyandığımızdan emin olamadığımızdan, diyelim ki bugün Internet iyi bir başlangıç olsun. Ancak başka bir “cesur yeni dünya” gibi, kısa bir süre için korkuları, rüyaları, umutları ya da eskisinin karikatürlerini taşıyacaktır. Bu yüzden yavaş hareket edelim. İnsanların ilave donanım olmaksızın hareket ettikleri gerçek dünyada karikatür ne anlama gelir? Sanırım bir şekilde ve garip acı ve zevk anlayışımız nedeniyle, insan doğamız hakkında ilginç ve komik sorular yönelten görünüşte zararsız bir kağıt parçasıdır. Biz kimiz, bizi yönetenler kimler, korkularımız nedir ya da en çok neden zevk alırız. Ve madem ki bunları biliyoruz, hadi bunlara iyice gülelim. Bu yüzden gerçek hayat pürüzsüz çabaya değer, tanrısal bir yaratıktan çok küçük bir meraklı grubudur. Şimdi kim internet’le ve kurumlarıyla dalga geçer? Bu dünyanın karikatürcüleri kimlerdir? Diğer bir deyişle, kim onun zayıflıklarından faydalanır? Elbette onları ayrıntılarıyla bilenler. Elbette bunlardan birisi VİRÜS’tür. Büyük harflerle yazdım çünkü çoğumuz için o şeytani bir kod değil, yaşayan bir varlığın organik yoğunluğa sahip, makinelerimizin içinde gezine ve birşeyleri çökerten garip karışık bir yaratıktır; en canavarca şeyleri yapabilen bir tutarlı “O” vardır. Peki basit, masum bir kullanıcı olarak bu dünyada kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Maruz kalmış belki? Tam olarak güvenceye alınmamış bir sistem çalıştırdığınız için mi? (tabi sistemin ne olduğunu biliyorsanız) size gülünüyormuş gibi belki?

Belirtmek isterim ki siber uçlar için bir bahane yaratmaya çalışmıyorum. Bunun yasa dışı değilse bile en azından fazlasıyla can sıkıcı bir fenomeni temsil ettiğinin farkındayım. Sadece, bazen bu alt kültürün “başarıları”, hack edilmiş siteler ya da aldatmacalar yüzünüzde gülümseme yaratabiliyor. Michelangelo ya da Y2K sonuçta teknolojiye karşı duyduğumuz patolojik korkunun ifadesidir, ya da daha iyi bir ifade ile istismar edilmesidir. Biri bunun farkında gibi görünüyor ve bir kez aldatmaca ortalığa yayıldığında gerisi bize ve kötü niyetli beyinlerimize kalıyordu. Orwel’ın Marslıların istilası ya da Dail’nin ekmek paranoyası aynı tip şakalara neden olmuştur.

Milyonlarca bit, program, komut satırı, hepsi yazmaktan, iletişim kurmaya ya da dostlarımızı aldatmaya kadar temel ihtiyaçlarımızı karşılamak üzere tasarlanmıştır. Gerçek şu ki genel kullanıcı olan çoğumuz return tuşuna bastığımızda neler olduğu konusunda en ufak bir fikre sahip değiliz. Virüsü bu dev ve kompakt yüksek düzeyli sistem içinde bize neyle uğraştığımızı gerçekten bilmediğimizi hatırlatmak için yeterince zamanı olan küçük bir karikatür olarak düşünün. Kod adı mesela, “I love you” – “seni seviyorum” ve birden bire posta kutunuzda beliriyor ve hayatınızı sonsuza kadar değiştiriyor. Hikayenin özü şu; herkes size aşık olabilir ama kimse istasyonunuzu delicesine arzulamaz. Şimdi, değil mi ki üzerinde çok çalıştığınız yatırımınızı yıktık, bunun arkasında nelerin durduğunu görelim. Hatırlamalıyız ki, “bilgi otoyolu” olmadan önce internet; bilgilerin korunması ve güvenceye alınması için tasarlanmış anti nükleer bir aletti ve şimdi olduğunu düşündüğümüz gibi, serbest ve ele geçirilebilir topraklar değildi. Böyle olduğunu sadece düşünüyoruz, çünkü aslında değil. Bu gezindiğimiz toprağın altında güçlü şirketler ve onların ilgi alanları, banka hesapları ya da ödeyecekleri faturalar var ve hepsinin yanı sıra bir Webmaster. Diğer bir deyişle, hatalarımızın ve gerçekleşmeyen rüyalarımızın çoğundan sorumlu bir insan var. Gerçek hayatta olduğu gibi, internet’in bulanık, tanımlarına, bulut, ağ, vs, rağmen ardında görünmeyen ama güçlü ve farkındalığı olan bir yapı vardır. Basit kullanıcılar olarak hepimiz ona güveniriz. Gerçek hayatla benzerlik görüyor musunuz? Çalıştığınız masa ya da hergün karşı karşıya geldiğiniz bürokrasi ya da hack etmek istediğiniz berbat ve rahatsız edici patronunuz?

Bu da başka bir şüphe teorisi gibi gelebilir ama o zaman size yumuşak yumuşak “Ulaşım Yasaklanmış” ya da “Sayfa Bulunamıyor” diyen beyaz ekranı gördüğünüzde yaşanan hayal kırıklığını hiç hissetmemişsiniz demektir. Bir karikatürist olarak gülmeye değer bir şey gördüğünüzde kağıdı kalemi alır ve onunla ilgili komik bir şey çizersiniz. Bu hareketinizin herhangi bir şeyi düzeltmesi ya da geliştirmesi beklenmez, sadece gerçeği önemli bir yönüyle ortaya koyar. Ben hacker’ın yaptığı işin (hacker etiğinde tanımlanan) pek çok yönden buna benzediğini düşünüyorum. Lütfen kodlardan ya da kod kırmaktan bahsetmediğime dikkat edin; çünkü bu belki kaliteli çizim yapmak gibi üzerinde çalışılan bazı beceriler gerektirir; bahsettiğim, bu beceriye sahip olanın onunla ne yaptığıdır.

Örneğin hacklenmiş siteleri düşünün. Kabul etmeliyim ki çoğunun karikatürle alakası yoktur. Yine de geri kalanı, diyelim ki yüzde onu olsun, bir benzerlik kurmamıza yeter. Hipotezim basit ve temsil edilme teorisine dayanıyor. “Gerçek hayatta” görüntü olabildiğince doğru olsa bile, bir nesne ile onun görüntüsü arasındaki fark kolaylıkla fark ediliyorsa, internette durum tamamen değişiyor. Nesne değişiyor. Diğer bir deyişle görüntü nesnenin kendisi haline geliyor. Sörf yaptığımızda eğlenceli, kimi zaman iyi yapılmış bir slayt gösterisine tanık oluruz. Ekranın arkasında dünya yoktur, sadece gördüklerimiz vardır. Ben burada beğenmediğim bir görüntüyü bir başkası ile değiştirerek deforme edersem, sadece görüntüyü değiştirmiş olmam, nesnenin kendisini değiştiririm. Sanırım, karikatüristin dünyası, tıpkı görüntü içeren diğer plastik sanatlardan bir sanatçının dünyası gibidir, gerçekliği temsil edebildikleri olarak görürler. Bu anlamda çizim kalıcı ama kısmi bir değiştirme eylemidir. Genel görüntü aslında bu değiştirme işleminin sonucudur. Sonuç olarak, bu hareketin amacı tam değiştirmedir. Herkes kendi “adamının” yürüdüğünü görmek ister.

Üstün karikatür orijinalini tamamen değiştirmeyi başarandır. Ve bu iyi olmak zorunda değildir, sadece herkes tarafından görünmelidir... “Merkezi Salaklık Örgütünü” düşünün, bunu aşırı komik mi buluyorsunuz ya da ilham verici mi? Değil aslında. Ama birkaç dakika için gerçekten var oldu... Şimdi içinizden kaçı, kalem ustası olarak bunu başarabildiniz?





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 4302 kez gösterilmiştir.