ALMAN DAHİ TÜRKİYEDE Opera konusunda ülkemizin bir geleneği, deneyimi yoktur. Fakat opera bir
hedeftir, bir amaçtır genç Cumhuriyet için... Öz Soy’un başarısından sonra yeni
hedeflere ulaşmak için altyapı kurmanın gerekliliği ortadadır. Konservatuvarı,
tiyatroyu ve operayı kurmak üzere bir yabancı uzman getirilmesine karar verilir.
Cumhuriyet’i kuranlar, tarihî fırsatı iyi değerlendirir ve Almanya’dan iltica
eden birçok Alman sanatçıyı Türkiye’de çalışmaya davet ederler. Geniş sahne
deneyimi göz önüne alınarak işin başına çağırılan Prof. Carl Ebert, Mart 1936’da
Ankara’ya gelir: Geleceğin sanatçılarını yetiştirmek için 1936 yılında Devlet Konservatuvarı
kuruldu. Carl Ebert’le tiyatro ve opera alanında büyük bir atılım yaşandı.
Ebert, hem tiyatroda hem operada Anadolu’nun, Türk insanının potansiyelini
ortaya çıkarıyordu. Yokluk yıllarının konservatuvarında amaç, opera atılımına
batılı anlamda bir kimlik kazandırmaktı. Ebert, ayrılacağı güne kadar usanmak,
yorulmak bilmeyen bir hızla çalışmış; arkadaşlarını, öğrencilerini de
çalıştırmıştı. Ebert’i provalarda izlemek büyük bir zevkti. En genç öğrencisiyle
birlikte en çetin hareketleri yapar; kocaman gövdesiyle atlar, sıçrar, kan ter
içinde kalırdı. Atatürk, Ebert’e Türkçe metinle bir operanın ne zaman oynanacağı
sorusunu ilettiğinde, yanıt “Beş yıl sonra” olur. Fakat Atatürk’ün ömrü,
konservatuvar öğrencilerinin oynayacağı operayı görmeye yetmez; ama 1938’de
öldüğünde içi rahattır; çünkü operamızı emin bir ele teslim etmiştir. Kendi
göremese bile, Anadolu’nun ortasında kurduğu başkentte, yakın bir gelecekte
gerçek opera sahnelenecektir.
|