CUMHURİYET 50 YAŞINDA 1973-74 sezonunda yöneticilik kademesinde konuk İngiliz sanatçılar yerine
Türk sanatçıların yer aldığını; “Cumhuriyet’in 50. Yılı” nedeniyle çeşitli Türk
balelerinin sahnelendiğini görüyoruz. “Pembe Kadın” adlı eseri, Oytun Turfanda,
ünlü bestecimiz Necil Kazım Akses’in müziğiyle baleye dönüştürdü. Evini terk
eden bir köy erkeğinin geride bıraktığı karısı ve üç kızının güç şartlarda geçen
hayatının anlatıldığı bale, dramatik yapı ve ifade bakımından çok güçlüdür.
Yerel ögelerden yola çıkarak evrensel anlatımı olan eserler vermeye başlayan
kuşağın önemli temsilcilerinden biriydi Oytun Turfanda.
Duygu Aykal, 1973 yılında Valois’nın çağrısı üzerine I. İstanbul Festivali
için çağdaş bir bale olan “Çoğul”u yaratır. Müziği Cengiz Tanç’a ait olan
balede, iki dünyanın içiçeliği anlatılır. İkinci balesi “Oluşum”da da hareket
serbestliğine önem veren Aykal, bu kez de insanın doğa ile savaşını, giderek onu
değiştiren, kendileri için yararlı kılan yaratıcılar haline gelişini konu
edinmiştir. “Oluşum”un müziği İlhan Usmanbaş’a aittir. 1974-75 sezonunda ise
Geyvan McMillen’in “Debussy ile Dans” adlı modern balesi sahnelenmiştir.
McMillen, bir topluluk kurarak modern dans gösterilerini opera sahneleri dışına
çıkarmayı da başarmış; 1975-76 yıllarında Ankara ve İstanbul’da farklı
mekânlarda gösteriler düzenlemiştir. Ankara’da 1975 yılında Oytun Turfanda tarafından iki yeni bale daha
sahnelendi: İlk eser “Yoz Döngü” için Güray Taptık’ın halk türkülerinden yaptığı
derlemeler üzerine, Cengiz Tanç yerli ve batı sazlarını kullanarak düzenlenmeler
yaptı. Türk halk dans adımlarından da yararlanılan balede kostümler çok
yalındır; yalnızca Anadolu köylüsünün giysilerini anımsatan aksesuar ve baş
süsleri kullanılmıştır. Turfanda, diğer balesi “Güzelleme”de ise bir köy
düğünündeki eğlenceleri yansıtır. Köylülerin danslarındaki rahatlık ve nükteli
hareketleri ile kentli konukların çekingen, soğuk davranışları arasında zıtlık,
alegorik biçimde işlenmektedir. Bu yıllarda yıldız dansçılarımız Hüsnü Sunal, Ferit Akın, Sait Sökmen, Meriç
Sümen, Oytun Turfanda, Özkan Aslan, Mehmet Balkan ve daha niceleri Türkiye’nin
yanı sıra yurt dışında da başarıdan başarıya koşuyorlardı. Özellikle erkek
dansçılarımız 1970’li yıllardan itibaren Avrupa’nın önde gelen topluluklarında
solist olarak sahneye çıktılar. Duygu Aykal’la birlikte Oytun Turfanda ve diğer
koreograflar balemize uluslararası düzeyde eserler kazandırdılar.
Koreograflarımız her ne kadar sayıca az olsalar da nitelikli eserler
veriyorlardı. Farklı renkler taşıyan koreografiler oluşturdular. Şimdi sıra
büyük bir balenin ortaya konmasına gelmişti. Devlet Opera ve Balesi Genel
Müdürlüğü 1976 yılında bestecilerimize bir bale eseri ısmarlamıştı. Nevit
Kodallı’nın müziğini bestelediği, Oytun Turfanda’nın koreografisini yaptığı
“Hürrem Sultan” balesi, 20 Ocak 1977 gecesi Ankara’da Opera Binasında
seyircisiyle buluştu. O devrin görkemli atmosferini yaratabilmek için mehter
müziğinin yanı sıra otantik ezgiler de kullanılmıştı. Aynı yıl Duygu Aykal’ın
“Bulutlar Nereye Gider...?” adlı eseri sergilenir. Müziği İlhan Usmanbaş’a ait
olan, dekor ve kostümleri Baber Kocamanoğlu tarafından yapılan bale, sezon
sonunda Bulgaristan’a turneye gitmiştir. 1977’de İstanbul Devlet Balesinde ise “Faust” operasından “Valpurgis
Gecesi”nin yanı sıra, “Les Patineurs” ve “Kapandakiler” sahneye konuldu.
Yangından sonra 1978’de onarımı tamamlanan Atatürk Kültür Merkezinde aynı yıl
dört bale sergilenmiştir: “Harika Mandarin”, “Anılar”, “Kavakyeli” ve İstanbul
Devlet Balesi için yapılan “Balanchine’e Armağan”. 1978-79 sezonunda romantik
balenin başyapıtlarından “Giselle” bu kez Oytun Turfanda tarafından sahneye
konulmuştur. Bu sezonda Duygu Aykal, yeni bir çağdaş balesini daha ortaya koyar:
“İnsan... İnsan...” Aykal, bu kez insanı, özgürlüğü, insan sevgisini yansıtmak
istiyordur.
1980-81 sezonunda Ankara’da ise librettosu Nazım Hikmet’e ait olan “Ferhat
ile Şirin” Sovyet koreograf Anatoli Shakerea tarafından hazırlanır. Ankara
Devlet Balesi, 1981’de 6. Asya Sanat Festivali için iki yeni eser
hazırlanmıştır. Ulvi Cemal Erkin’in “Köçekçe” adlı suitine Güloya Gürelli
Aruoba’nın yaptığı koreografiyle sergilenen “Düğün” balesi, Türk halk dansı
adımları ile klâsik bale adımlarının başarılı bir sentezidir. İkinci eser ise
Nevit Kodallı’nın müziği ile Altan Tekin’in koreografisini yaptığı “Ebru”
balesidir. İstanbul’da 1980’de Aysun Aslan Uğur’un ilk koreografisi
“Çeşitlemeler” ve Sait Sökmen’in “Konçerto”su aynı gösteride sergilenir. Ertesi
yıl ise iki genç koreograf yeni eserlerini sahneler: İlki Beyhan Murphy’nin
“Gökkuşağı” ikincisi ise Aysun Aslan Uğur’un “Denge” adlı eseridir. 1982’de balemiz yeni bir hamle yapar ve üçüncü büyük kentimiz olan İzmir,
baleye kavuşur: İzmir Devlet Balesi, 23 Ekim 1982’de Elhamra Tiyatrosunda
açılır. Açılışta Ankara Devlet Balesi “Ebru” adlı baleyi sergilemiştir. 1992
yılında eski Halkevi binasında hizmet vermeye başlar Mersin Devlet Opera ve
Balesi. 29 Ekim 1992’de kendi kadrosuyla ilk bale gösterisini sunan Mersin
Devlet Balesi, 3 Ocak 1993 tarihinde Necati Cumalı’nın “Boş Beşik” adlı
eserinden uyarlanan baleyle resmi açılışını yapar. Mersin Devlet Balesi, 10 yıl
gibi kısa bir sürede bir kısmı iki-üç perdelik büyük baleler olmak üzere 16 eser
sahnelemiştir. 1999 yılında Atatürk Kültür Merkezinde perdesini açan Antalya
Devlet Balesi ise üç yıl içinde 15 baleyi sahneler.
Balemizin sağlam temellerini 1948’de atan Dame Ninette de Valois,
kuruluşundan bu yana balemizin gelişerek bugünlere ulaşacağına inandığı için,
sürekli olarak dansçıların, eğitmenlerin, koreografların, bestecilerin
yetişmesinde hiçbir yardımdan kaçınmamıştır. Sık sık Türkiye’ye gelerek
gelişmeleri denetlemiş; yol göstermiş; çeşitli burslar sağlayarak, dansçıları
yurt dışına eğitim için göndermiştir. Onun açtığı yolda yalnızca dansçılar,
koreograflar değil dekor ve kostüm tasarımcıları da yetişmiştir: Osman Şengezer,
Refik Eren, Hale Eren, Hüseyin Mumcu, Acar Başkurt, Baber Kocamanoğlu ve
diğerleri...
|