Müzeler toplumun çeşitli kesimlerinin beklentilerine cevap verecek içerik ve
niteliklere sahip oldukları sürece başarılı sayılırlar. Bu konuda müze
binasının, müzenin konumunun, koleksiyonlarının, eser sergileme ve sunuluşunun,
kullanılan eğitsel metod ve işlevlerin ayrı ayrı değeri vardır. Özetle müze,
ziyaretçi için vardır denilebilir. O hâlde müzecinin en önemli görevi
ziyaretçileriyle daha başından iletişim kurmak olmalıdır. Ancak her şeyden önce
müzelerin bağlı olduğu resmi veya özel kuruluşların amaç konusunda bilinçli
olması gerekir. Amaç, eğitim olmalıdır. Turizm sektörünün bir parçası gibi
görünse dahi bu temel prensipten ödün verilmemelidir. Bu konuda ticarî
yaklaşımlar bir politika olamaz, olmamalıdır. Beri taraftan ziyaretçi
beklentileri önemli olmakla beraber müze koleksiyonları sunumunun belirli bir
kültür seviyesinin altına düşmesi de beklenmemelidir.
Türkiye’de müze
ziyaretçilerinin genellikle üç türlü insan grubundan oluştuğunu unutmamak
gerekir. Bunlardan en büyüğü yabancı ziyaretçiler, yani turist gruplarıdır.
İkinci gurup ziyaretçiler ise “okumuş” dediğimiz kesim ile ögrencilerdir. Üçüncü
grupta eğitimsiz ve kültür düzeyi düşük halk kesimleri vardır ki müzecinin en
çok uğraş vereceği ziyaretçiler onlardır. Amaç, eğitim olduğuna göre,
müzelerimizin bir çoğunda ziyaret öncesi bilgilendirme yollarıyla (pano, video,
multivizyon, broşür vb.) bu ihtiyaç nispeten azaltılmaya çalışılmaktadır.
Çeşitli yaş grupları için hazırlanacak “çocuk müzeleri veya seksiyonları“ ilk
eğitim safhasındaki çocuğa müzeleri tanıtmak ve sevdirmek için düşünülmüş
çarelerden biridir. Bu konuda batı ülkelerinde büyük aşamalar kaydedilmiştir.
Ülkemizde başta İstanbul Arkeoloji Müzeleri olmak üzere bazı müzelerimizde henüz
başlayan uygulamalarda iyi sonuçlar alınmıştır.
“Müze ziyaretçilerini oluşturan,
yaşları, cinsiyetleri düşünce seviyeleri, sosyo - ekonomik düzeyleri farklı
insanlar, müzeye yeni bir şeyler görmek, bilgilenmek ve kültürlerini artırmak
için gitmektedirler. Bu bağlamda müzeler, koleksiyonlarındaki sergilemelerinin
yanı sıra; onları işlevsel ve sanatsal yönleriyle bireye ve topluma ögreterek,
tarihsel ve toplumsal açıdan değerlendirmesini sağlamalıdır. Günümüzde, bireyin
ve toplumun gelişiminde rol oynayan müzelerin iletişimsel ve eğitsel rolü önem
kazanmıştır. Böylece çağdaş müzecilik anlayışı içinde müze yaygın eğitim kurumu
konumuna gelmiştir.
1924 yılında kurulan Adana Arkeoloji Müzesi, Türkiye'deki
en eski müzelerden biridir. 1928 yılında şimdilerde yıkılmış olan Cafer Paşa
Medresesi'ne taşınan müze, 1950-1971 yılları arasında da Kuru Köprü semtindeki
kilisede hizmet verdi. Koleksiyonların gelişmesi ve yeni sergileme ihtiyaçları
karşısında 1972 yılında bugünkü binasına taşınarak, modern sergileme
olanaklarına kavuşmuştur.
|