Efsaneler

EFSANELER

Türkiye’nin hemen her bölgesinde halk arasında dilden dile aktarılan efsaneler, insanların gerçekten olduğuna, yaşandığına dair kuvvetle inandıkları olağanüstü kişi ve olayların, gerçek hayatta sanki çok yakın bir geçmişte olmuş bitmiş gibi anlatıldığı yarı masalımsı kısa hikâyelerdir. Türkiye’de her köşede rastlanılan dince ulu kişilerin mezarlarına ayrı bir özen gösterilir ve yatır adı verilen bu mezarların sahipleri hakkında olağan dışı motiflerle süslü olaylar aktarılır. Halk bunu yalanlamaz, doğru kabul eder, inanır ve gelecek kuşaklara da atasından-anasından duyduğu gibi aktarır. Dağ, tepe, dere, köy veya diğer yer adlarının kökeni veya taşların olağan dışı dizilip bambaşka bir görüntü oluşturması, bazı hayvanların fiziksel özelliklerinin ve biçimlerinin açıklanması, kutsal sayılan su kaynakları ve daha yüzlerce konu, efsanelerin oluşmasına katkı sağlamışlardır. Ayrıca tarihi kişilikler, aradan yüzlerce yıl geçmiş olmasına rağmen bu efsaneleriyle bugün bile halk arasında varlıklarını sürdürüyorlar. Söz gelimi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram, Akşemseddin, Hazreti Süleyman ve daha niceleri bu tür efsaneleriyle halkımızın günlük yaşayışında bile hemen yanıbaşındadırlar.

Efsanelerin köklerinin önemli bir bölümünü Anadolu kökenli mitolojik olaylarda görebiliriz. Çağlar öncesinde var olduğuna inanılan çok tanrılı ve tanrıçalı hayatın birçok olayı, mitlerle süslenmiş, işlenmiş ve mitoloji içinde yerini almıştır. Günümüze kadar gelebilen yazılı kaynaklardaki mitolojik olayların büyük bir bölümü ise, o yöre insanları arasında sanki kendi atalarının-ninelerinin başından geçmiş gibi, gerçekleşmişcesine günümüzde de anlatılabilmektedir. Söz gelimi, Kral Midas’ın uzun kulakları ile ilgili efsaneyi veya Çanakkale boğazında geçtiğini mitolojide okuduğumuz Hero ile Leandros’un hikâyelerini bugün Anadolu’da sadece oralarda değil, başka yerleşim merkezlerinde de birer efsane olarak duymamız mümkündür. Anadolu’nun birçok yerinde yeryüzüne çıkan pınar, kaynak veya göze ile ilgili olarak anlatılan; kutsal, ermiş, ulu bir kişinin elindeki sopasını, asasını yere vurarak insanları susuzluktan kurtarmasını açıklayan efsanelerin, mitolojideki kanatlı at Pegasos’un ayağını yere vurmasıyla oluşturduğu Hippokrene (At pınarı) ile bir bağlantısı, çağlar boyu kopmadan gelmiş olamaz mı?





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 2839 kez gösterilmiştir.