Şifalı Sular ve Tedavi

Geleneksel tedavi yöntemleri içinde su, önemli bir yer tutar. Su, çeşitli biçimlerde hastaya uygulanmasıyla, birtakım rahatsızlıkların ortadan kalkmasına yardımcı olur. İçme, ılıca, çermik, kaplıca benzeri tesislerde, bazı bedensel hastalıkların tedavisi mümkün olduğu gibi, ruhsal sıkıntıların da giderilmesi mümkün olmaktadır.

Kaynaklarda yapılan analizler, su içinde birçok minerallerin ve elementin bulunduğunu göstermektedir. İnsanlık tarihine de baktığımızda, ilk yerleşim yerlerinin bu tür kaynakların, akarsuların çevresinde yoğunlaştığını görmekteyiz. Roma İmparatorluğu topraklarında şifalı kabul edilen suların bazı tesislerde faydalı hale getirildiği de bilinmektedir.

Türklerin şifalı su kaynaklarını, gerek Anadolu’da ve gerek Orta Asya topraklarında en sağlıklı bir biçimde kullandıklarını, hastalıkların türüne göre farklı kaynaklardan yararlandıklarını biliyoruz. Anadolu’nun tektonik yapısı, nispeten genç sayılabilecek jeolojik yaşı dolayısıyla yer hareketleri günümüzde de sürüp gitmektedir. Bu hareketlilik, yer altından gelen sıcak suların birçok yerde ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Şifalı suların ya doğrudan doğruya ya da havuzlarda bekletilip soğutularak insanların yararına sunulmasıyla gelişen su ile tedavi, tıpta ayrı bir bilim dalı olarak ele alınmaya başlamıştır. Balneoloji veya hidroterapi adıyla bilinen iyileştirme yöntemi içinde, farklı uygulamalar yapılmaktadır.

Türklerin özellikle İslâmiyeti toplu olarak kabul etmelerinden sonra su ile yapılan temizliğe ne kadar önem verdikleri, geleneksel yaşayış içinde beden temizliğinin önemli bir yer tuttuğu, düzenli yıkanma amacıyla hamamlar inşa ettiği de bilinmektedir. Daha Selçuklu döneminde Anadolu’da savaşan Haçlı ordularının “Türklerin çelik gibi güçlü, sağlıklı ve yenilmez bir kudrete sahip oldukları” yolundaki düşüncelerini, Türklerin hamamlarda ve evlerde düzenli olarak yıkanıp temizlenme geleneğine dayandırdıklarını, tarihi belgelerden okuyabiliyoruz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu anlayış geliştirilerek sürdürülmüş, birçok hamam, kaplıca ve şifahane yapılmıştır.

Türkiye’deki yüzlerce şifalı su kaynağının, çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılması, hem iç ve hem de dış turizmde haklı bir üne kavuşmamızı sağlamıştır. Çağdaş tıp teknolojisinin de kullanıldığı tesisler, yurt içinden gelen hastalara hizmet verdiği gibi, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinden gelen yabancı hastalara da şifa dağıtmayı sürdürmektedir. Bu modern tesisleri bulunduran merkezler arasında Bolu, Bursa, Kütahya, Balçova ve Çeşme / İzmir, Kuşadası / Aydın, Kangal / Sivas, Afyon, Denizli, Kırşehir, Niğde, Ankara, Erzurum, Burdur, Antalya, Muğla önde gelen yerlerdendir.

Tedavisi şifalı sular yardımıyla yapılan hastalıklar arasında genellikle, kırık-çıkıklar, sindirim sistemi, dolaşım bozukluğu, kireçlenmeler, romatizmal hastalıklar, sekeller, siyatik, nevrasteni, nevroz, kadın hastalıkları, yorgunluk ve asabî gerginlikler, selülit, gut, şişmanlık ve diğer metabolizma hastalıklarını saymak mümkündür. Bazı şifalı suların göz hastalıklarını da iyileştirdiği bilinmektedir. Ayrıca bol ağaçlıklı, serin ve güzel mekânlarda ruhî bir rahatlamanın ve günlük streslerden uzak kalmanın, insanları zindeleştirdiği, canlandırdığı ve hastalıklardan uzak tuttuğu da unutulmamalıdır. Şifalı su bölgeleri bu tür güzel manzaralarıyla, her bakımdan insanlara yaşama sevinci ve mutluluk sunmaktadırlar.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 2421 kez gösterilmiştir.