Evlenme

Türk ailesinde evlenme, geçiş dönemlerinin ikincisi ve en önemli bir bölümüdür. Evlenme, her iki ailenin, dolayısıyla toplumun yakınlaşması, birbirini daha iyi tanıması, akrabalık ilişkilerinin kurulup yaygınlaşması demek olduğundan, aileler bu olaya çok önem verirler. Her aile çocuğunu, kendi sosyal, ekonomik ve eğitim durumuna göre, uygun düşen bir ailenin çocuğuyla evlendirmek ister. Bunun için çocuğuna küçük yaşlardan itibaren, uygun düşecek bir aday aramaya başlar. Bazen iki anlaşan ailenin “beşik kertmesi” yaparak, çocuklarını bebeklik döneminden itibaren “sözlenmiş” saydıkları da olur.

Kız çocuğun annesi, “kız beşikte, çeyiz sandıkta” sözünü doğrularcasına küçük yaştan başlayarak, çocuğunun çeyizini hazırlamaya başlar. Erkek çocuk annesinin böyle bir mecburiyeti olmadığı için, daha rahat olan ailesi, evlilik öncesi nişanda söz kesiminden başlayıp kız evine hediyeler göndererek, kızın çeyizinin karşılığını vermeye çalışır.

Çeyizin hazırlanması, büyük zaman, emek, sabır ve maddî güç ister. Satın alınan ceviz çeyiz sandığına, yöreden yöreye değişmekle birlikte, gömlekler, çamaşırlar, çoraplar, nazar değmesin diye şap, sofrası açık olsun, mükrim olsun diye süslü, işlemeli sofra bezi, oyalı yemeniler, örtüler, kırlentler, beyaz işler, çarşaflar, giysi parçaları vb. önce besmele çekilerek yerleştirilir. Böylece eşyaya nazar değmeyeceğine inanılır.

 Çeyiz hazırlığında ayrıca yorgan, battaniye, yastıklar, yataklar, minderler de önceden düşünülüp bir kenara yerleştirilir. Nişanlanma sonrasında, eksik kalan çeyiz eşyasının işlenip hazırlanmasına yakın akraba kızları, komşular da yardımcı olurlar. El birliği ile, el emeği-göz nuru dökülen birçok eşya düğün öncesine yetiştirilir. Düğün töreninden önce “çeyiz sergilemesi” yapılır. Gelin adayının yıllardan beri yapıp işledikleri, dokuyup hazırladıkları evin, bahçenin uygun yerlerine asılarak, serilerek bu sergiyi görmek için gelen konuklara gösterilir. Günlerce sergilenen çeyizlerin çokluğu, güzelliği, zarifliği gözler önüne serilirken, gelin adayının ne kadar hamarat, yetenekli işbilir ve ince zevk sahibi olduğu kanıtlarla ortaya konur. Çeyizler ayrı ayrı hem niceliği hem niteliği göz önüne alınarak değerlendirilir, övülür... Bundan da, ailenin sosyal ve ekonomik statüsünün vurgulandığı kolayca anlaşılır.

Çeyizin tamamının, gelinin baba evinden ayrılıp oğlan evine gitmesinden hemen önce götürülmesi gerekir. Bunun için akrabalar ve komşular yardımcı olurlar. Çeyizi getirenler damadın yakınları tarafından bol bol bahşiş ve hediye verilmesini beklerler. Genellikle davul-zurna eşliğinde, bir kafile ile gelen eşya, oğlan evinde memnunlukla karşılanır; gelen eşyanın uygun yerlere yerleştirilmesi ve gösterilmesi ayrı bir kıvanç kaynağı olur. Yöreden yöreye “çeyiz göçü, çeyiz götürme, çeyiz alma, çeyiz atı, algı, ayar” vb. adlarla tanınan bu gelenek, günümüzde yerini hazır eşyaya bırakmaktadır. Aileler kendi ekonomik güçlerine göre, her eşyayı hazır almakta, yeni kurulan yuvanın bu tür hazır eşya ile donanmasına çalışmaktadırlar. Özellikle kent ve kente yakın yerleşim merkezlerinde, sanayi tipi hazır ve birbirinin aynı eşya, çeyiz geleneğinin ortadan kalkmasına yol açmaktadır.

Evlenecek kızlarda aranan niteliklerin başında iffetli, namuslu olması gelir. İnatçı, dik kafalı olmaması, eline-ayağına çabuk, yetenekli, akıllı-uslu olması, sakarlık yapmaması, dedikoducu olmaması diğer özellikler arasındadır. Önemli noktalardan birisi de, gelin geldiği evdeki büyüklere, özellikle kayınpeder ile kaynanaya gereken saygıyı göstermesidir.

Erkeklerde aranan nitelikler arasında da namuslu olmak başta gelir. Sözünü sohbetini bilmesi, kaba saba, anlayışsız, ahlaksız olmaması, içki, kumar gibi kötü alışkanlıklarının bulunmaması, baba malına güvenmemesi, bir “altın bilezik” sahibi bulunması, askerliğini yapması, eviyle işini bilmesi, başka yola sapmaması,ağırbaşlı, merhametli, yardımsever, bonkör, cesur olması, malına-mülküne sahip çıkması, har vurup harman savurmaması, çocuk sevmesi vb. aranan diğer özelliklerdir.

Genellikle ailenin beğendiği, erkeğin de istediği gelin adayı için, önce çevreden akıl danışılır; kızın gönlü olup olmadığı, bir sevgilisinin bulunup bulunmadığı soruşturulur. Araştırma olumlu sonuç verirse, ailenin yaşlıları ve hatırı kırılamayacak kişiler, kızın ailesine gidip, kızı isterler. “Kız evi, naz evi” deyimince, hemen olumlu cevap vermez kız tarafı. “Kısmetse olur” deyip, zamanın geçmesini beklerler ve bu arada, onlar da delikanlı hakkında araştırmalarda bulunur, kendilerine uygun düşüp düşmediğini soruştururlar. Erkek tarafı bir-iki kez daha nabız yoklatıp tekrar kız evine giderler ve cevabın çabuklaştırılmasını isterler. Kız evi “kabul “ deyince, “Allah isterse yazdıysa olur” diye olumlu cevap verince, artık iş evlenme hazırlıklarıyla hızlandırılmaya bakar. Bir yandan kızın getireceği çeyize karşılık istenen altın, mücevherat, eşya ayrı ayrı belirlenip listeler düzenlenirken, diğer yandan geçecek zaman içinde karşılıklı olarak verilecek hediyeler hazırlanır. Arada dinî bir bayram olması halinde bu hediyelerin en makbulü, oğlan evinden kız evine gönderilecek bir koçtur. Koç süslenir, püslenir ve diğer hediyelerle birlikte kız evine gönderilir. Kız evi de bunun altında kalmaz, gereken hediyeleri onlar da oğlan evine ulaştırırlar.

Bazı yörelerde kız babasının “başlık parası” olarak bir miktar para alması son yıllarda hemen hemen bırakılıp terkedilmiş bir gelenektir.

Nişan günü önceden kararlaştırılır, davetlilere haber verilir. Oğlan evinden çok kız evi nişan düzenler, hazırlıklarla meşgul olur. Hatta kız evi, asıl nişanın yapıldığı mekân olarak belirlenir ve eğlenceler burada düzenlenir. Davul-zurna, saz-söz eşliğinde gelen davetlilerin kalabalığı içinde, her iki ailenin sevip saydığı, başından iki nikâh geçmemiş, yaşlı, mutlu bir evliliği olan bir kişi çifte nişan yüzüklerini takar. Davet edilen imam güzel bir dua ile bu yeni aile bireylerine sağlıklı, mutlu, hayırlı günler diler... Kız ve erkek en önce yaşlılardan başlayarak bütün davetlilere teşekkür edip, ellerini öperler; yaşıtları ve kendilerinden yaşça küçüklerle de öpüşerek sevinçlerini paylaşırlar. Onlar böyle tek tek davetlilerle ilgilenirken, diğer yandan da hazırlanan yemekler, şerbetler ikram edilir gelen konuklara... Davetlilerin getirdiği hediyeler uygun bir odada istif edilir; altın takı, ziynet eşyası, mücevher takanların adları, akrabalık ilişkisi yüksek sesle belirtilir. Damat adayına da kâğıt para iğnelenmesi, yeni ev kuracaklara maddî bir yardımın sağlanmasına küçük bir katkı olarak düşünülmektedir. Kıza takılanlar ise, yeni ailenin zor günleri için bir güvence olarak kabul edilir.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 2488 kez gösterilmiştir.