Tuluat Tiyatrosu

Tulûat tiyatrosu, geleneklere dayalı olan Orta Oyununun sahnelerde sergilenmesi ve bunun Batı dünyasındaki tiyatro örnekleri ile karışmasından meydana gelen bir tiyatro dalıdır.

Tulûat tiyatrosuna emek veren sanatkârlar ister melodram ister komedi, ister trajedi olsun, oynadıkları eserleri, oyunlarını sergiledikleri zamana, ortama ve seyircinin özelliklerine göre değiştirirler. Bazen oyunun konusu bile hiç düşünülmeden halkın sevip tutacağı bir ad bulunur ve ilan edilir. Ancak bu ilanlardan sonra sahnede konunun nasıl işleneceği, kimin ne görev üstleneceği oyunu yöneten tarafından sadece ana çizgileriyle belirtilir ve oyunun akışı içinde yeri ve zamanı geldiğinde metne bağlı kalmaksızın roller oynanır.

Tulûat tiyatrosu, oyuncuların bir metne sıkı sıkıya bağlı olmadığı, doğmaca olarak akla gelen ve oyunun akışına en uygun düşen sözlerin söylendiği, esprilerin patlatıldığı ve hemen her oyun gecesinde ayrı ayrı özellikler taşıdığından, doğrudan doğruya bir sahne sanatıdır ve bu türün tiyatro edebiyatı alanında yeri yoktur. Burada, sahnede oynayan sanatkârların zekâsı, anlayışı, inceliği, nükte yeteneği ve yerinde hemen güzel, gerekli ve çarpıcı sözleri bulabilme özellikleri işin esasını oluşturur. Genellikle oyunların gezici topluluklar olarak sinema, gazino, kahvehane veya bahçe gibi değişik yerlerde oynandıkları görülür. Bazen kültürsüz oyuncuların bu işi yasak savarmışcasına gönülsüz yapması, basit ve tatsız, hatta kaba ve çirkin sözlerle oyunda yer almaları, Tulûat tiyatrosunun diğer tiyatro türleri karşısında sağlıklı bir şekilde ge1işmesini engelleyen öğeler olmuştur.

Tulûat tiyatrosunda vazgeçilemeyen başka bir özellik de kantocuların söylediği kantolardır. Bunlar şarkılarla oyuna renk kattıkları gibi, aynı zamanda çıktıkları oyunlarda da bazı rolleri üstlenirler. Böylece müzik rengi de eser içinde yerini almış olur.

Genellikle İstanbul’da 19. yüzyıldan itibaren sergilenmeye başlanan Tulûat tiyatrosunun önemli temsilcileri arasında Kavuklu Hamdi efendi, Kavuklu Abdi (Abdürrezzak) efendi, KeI Hasan, Naşit Özcan, İsmail Dümbüllü, Muammer Karaca, Münir Özkul ilk akla gelenlerdir.

Tulûat tiyatrosu hemen her dönemde aydın çevrelerde pek hoş karşılanmamıştır. Bunun sebebini, Tulûat tiyatrosunun gittikçe düzey yitiren ve bayağılaşan uygulamalarında değil, daha ziyade oyuncuların ve kantocuların polisiye olaylara yol açmalarında aramak gerekir. Kültürsüz, zayıf karakterli, basit ve kaba sözlerle seyirci karşısına çıkan oyuncu ve kantocular, devrin ileri gelenlerinden birinin himayesine sığınıp, onların keyfi için oynamışlar; ancak gençlere de kötü örnek olmuşlardır. Böylece seyirci giderek ayağını Tulûattan çekmiş, özellikle Cumhuriyet’ten sonra güçlü oyuncular görev almak istemedikleri için, bu tiyatro dalı kültür hayatımızdan hemen hemen silinmiştir.

  




 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 26620 kez gösterilmiştir.