2- XIX. YÜZYILDA AKADEMİK NATURALİZİM VE ORYANTALİZM SANAT EĞİLİMLERİNDEKİ GELİŞMELER VE EMPRESYONİZM EĞİLİMİNE GEÇİŞ Batı anlayışındaki Türk resminin “akademik natüralizm” yönündeki gelişimi,
Türk klâsikleri olarak nitelendirdiğimiz, asker ressamlardan Şeker Ahmet Paşa ve
Süleyman Seyyit ile Osman Hamdi (1842-1910) tarafından gerçekleştirilmiştir.
Paris Güzel Sanatlar Akademisinde, teknik yönden gelişen bu sanatçılardan Şeker
Ahmet Paşa peyzaj, Süleyman Seyyit natürmort konusu ağırlıklı yapıtlarındaki
yorumlarında Doğu duyarlılığını yansıtmışlardır. Osman Hamdi, hocası Gerome’ın etkisiyle, oryantalist eğilimi benimsemiş ve
resimlerinde figürü kullanmıştır. Yapıtlarında fotoğraf objektifine dayalı
nesnellik ve detay işleyişlerindeki titizlik, onları birer belge durumuna
getirmiştir. Batı literatürüne girmiş ilk Türk oryantalist ressamı olan Osman
Hamdi başarılarını, 1867-1909 yılları arasında uluslar arası sergilerde aldığı
dokuz altın madalya yanında Colombia ve Münih sergilerinde de birer altın
madalya ile ödüllendirilmesiyle ve yapıtlarının Avrupa müze koleksiyonlarına
alınmasıyla perçinlemiştir. Türk plâstik sanatlarına en önemli katkısı ise,
Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisinin (Güzel Sanatlar Akademisi) 1883 yılında
açılmasında gösterdiği çabadır. Türk resmindeki natüralist anlayışın öncülerinden olan Şehzade Abdülmecit
(1868- 1944), portre yapıtları ve figürlü kompozisyonlarında, renk duyarlılığı
ve teknik olgunlukla dikkati çeker. II. Meşrutiyet’in ilânına (1908) kadar, İstanbul’a gelen batılı sanatçıların
etkisiyle güncelliğini koruyan oryantalizm, İstanbul’u bu eğilimin merkezi
durumuna getirmiştir. Oryantalizmin Türkiye’de benimsenmesinin nedeni, romantik
yaklaşımında ve doğuya özgü süsleyici öğeleri barındırmasında aranabilir. Bu yıllarda Akademide görevlendirilen Salvatore Valeri (1857-1946) ile Fausto
Zonaro (1854-1929), Türk resminde, empresyonist eğilimin hazırlayıcısı olarak
etkili olmuşlardır. Empresyonizmi benimseyen Hüseyin Zekâi Paşa (1860-1919),
1908’den sonra yaptığı peyzajlarında Zonaro’nın etkisini göstermektedir. XIX. yüzyıl sonlarında, Halil Paşa (1857-1939) İstanbul Boğazı ve Nil
kıyılarını, yansıttığı yağlıboya çalışmalarıyla, Hoca Ali Rıza (1858-1930)
Üsküdar sokaklarını konu aldığı suluboyalarıyla empresyonist anlayışa temel
olacak resimler gerçekleştirmişlerdir. Batı anlayışındaki Türk resminde ilk kadın ressamlardan olan sanat eğitimcisi
Mihri Rasim (Mihri Müşfik) (1886-1954), Darülmuallimatın (Öğretmen Okulu-1913)
ve İnas (Kız) Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlisinin (1914) resim öğretmeni ve ilk
müdürü olarak görev yapmıştır. 1930-1932 yıllarında “Gazi Müşir Mustafa Kemal”
adlı üç metre boyundaki, Atatürk’ü asker üniformasıyla ve ayakta gösteren
tabloda, çarpıcı bir açık-koyu kontrastlık yaratmıştır. Resim öğretmenliği de
yapmış olan diğer sanatçı Müfide Kadri, kısa yaşamında empresyonist eğilimini,
Renoir’in renk coşkusunu çağrıştıran bir anlatımla ortaya koymuştur. Özel resim
dersleriyle kendisini yetiştiren, tanınmış Türk şairi Nazım Hikmet’in de annesi
olan Celile Hanım (Uğuraldım)ın (1883-1956) ise, empresyonist eğilimde başarılı
portre ve natürmortları bulunmaktadır.
|