FİGÜRATİF YÖNDEKİ DİĞER SANAT EĞİLİMLERİ A- Gerçeküstücü Sanat Eğilimi
1960’larda figüratif anlatımda “gerçeküstücü” sanat eğilimi gelişmeye
başladı. Yüksel Arslan (d.1934) ve Nuri Abaç (d.1926) ile 1955’te ortaya çıkan
bu eğilimde, uluslar arası düzeyde tanınırlığa ulaşan usta sanatçı Yüksel
Arslan, 1955’lerde halk sanatları verilerini ve Karagöz sanatının biçim ve
içeriğini, Mehmet Siyahkalem’i incelemiş, çağdaş sanatın gerçeküstücü büyük
ustalarından da bu yıllarda etkilenmiştir. Kağıt ve boya olarak malzemelerini,
doğal maddelerle kendisi üretmiş, oluşturduğu özgün renkleri anlatımına güç
katmıştır. 1961’den itibaren yaşamını Paris’te sürdüren sanatçı, Avrupalı
tanınmış gerçeküstücü ressamların, yazarların ve şairlerin dikkatini çekmiştir.
Bilinçaltına itilmiş cinsel sorunları ele aldığı yapıtlarında, çizgisel
anlatımla olaylara yaklaşarak özgün yorumlarını ortaya koyan Arslan, dönemsel
olarak ürettiği “Le Capital” (1968-1980) gibi seri resimlerinde, toplumcu
tavrını ortaya koyarken ”Etkiler” (1980-1984), sanat ve sanatçıları, bilim
adamı, şair, yazar, düşünür ve bestecilerin portrelerini, metinler, sembolik
motif ve figürlerle birlikte ele aldığı bir dizi oluyordu. Yüksel Arslan,
1986-1990 yılları arasında gerçekleştirdiği ”Oto Arture” ile “İnsanın
Yaratılışı” dizisinde ise, imge ve düşünce gücünü, psikolojik incelemelere yer
verdiği fantastik figür yorumlarıyla, ruh ve sinir hastalıklarının, temeldeki
cinsel dürtülerle ilintisini kurmaya çalışmıştır. Bu dizi Paris’te 1990 ve 1995
yıllarında basılmıştır. Nuri Abaç ise, 1955’te karmaşık yüzey bölüntüleriyle
dokuladığı figür ve biçimlerle ve birbirleriyle ilintisiz nesnelerle yaptığı
çalışmalardan sonra Anadolu mitolojisi etkili çizgisel anlatımını, 1960
sonlarına kadar sürdürdü.
Uluslar arası tanınan diğer bir usta sanatçı Erol Akyavaş (1932-2000), 1960
sonlarından itibaren Freud ve Jung’un etkisinde, gerçeküstücü anlayışta
çalışmaya başlamıştır. 1970’lerde, tuğla malzemeyi resmin temel dokusu olarak
kullanan ve hayvan bedeni parçalarından yarattığı imgelerle bilinçaltı dünyasını
irdelemiş, dinî resim geleneği ile kurduğu ilgi sonucu, oluşturduğu dizi
resimleriyle, İslâm sanatının geleneksel form anlayışına yönelerek, “Post
Modernist” dönemin çoklu yüzeylerle ulaştığı sentezi, imgesel çağrışımlarla
yeniden anlamlandırıp, sorgulamıştır. Bu anlayışta Mehmet Aydoğdu (d.1958), sonsuz mekân içinde gerçekçi figürler,
imgeler ve sembolik biçimlerle oluşturduğu tasarımlarında, ölüm-yaşam,
tanrıinsan ve sanat düşüncesinin birlikteliğini irdelemektedir. B- Naif Sanat Eğilimi
Batı anlayışındaki Türk resminin naif sanat yönündeki gelişmesi de 1955’ten
sonra başlar. Resim eğitimi almamış, köylü ressam olarak tanınan Hüseyin
Yüce’nin (d.1928), çocuksu, saf doğa gözlemleri, titiz işçiliği ve renkte
kendine özgü duyarlılığını yansıtan çoğu peyzaj konulu yapıtları, Türk
resmindeki ilk naif sanat örnekleri olmuştur. 1960’dan sonra Fahir Aksoy
(d.1917), imgesel birikimlerini çocuksu bir coşkuyla ortaya koymuştur. Sanat
eğitimi aldıkları halde, minyatür esprisinde çalışan Oya Katoğlu (d.1940); ince
titiz bir işçilik ve şiirsel bir dil içeren biçemiyle Yalçın Gökçebağ; bitkisel
kompozisyonlarını şiddetli ve kontrast renklerle çalışan Nadide Akdeniz;
geometrik biçimde istiflenmiş figür gruplarıyla Erol Özden naif anlatımı
benimsemiş görünmektedirler. Fatma Eye, Belkıs Taşkesen de naif yönde çalışan
sanatçılar arasındadır. C- Toplumsal Gerçekçi Sanat Eğilimi
Türkiye’de 1950’den sonra, siyasi ve ekonomik alanlarda yaşanan değişimler ve
toplumsal yaşamda ortaya çıkan göç olgusundan bazı sanatçılar etkilenmiştir.
Bunlardan 1952’de Nedim Günsür (1924-1989), 1954’te Neşet Günal (d.1923),
Paris’teki öğrenimlerini tamamlayarak döndüklerinde, toplumsal-gerçekçi sanat
eğilimini yeniden ve güçlü bir biçimde gündeme getirmişlerdir. Yeni figür
yorumlarında içeriğe önem vererek, bu yönde öncülük yapmışlardır. Köy-kent
bütünleşmesini ve madenci yaşamını irdeleyen Günsür, varoluşçu bir düşünsel
yönelişi yansıtır. Günal ise, Anadolu insanını ve onun güncel yaşam koşullarını,
kübist teknikten temellenen çizgi ve biçim kurgusuyla, biçim ve özü kendine özgü
ve güçlü bir deformasyonla yorumlamıştır. İbrahim Balaban (d.1919) ise, tarımsal yaşam içindeki Anadolu insanını, aşırı
deformasyonla, rengin yoğun ve parlak kullanımı ve bazan düşsel öğeleri de
katarak ve halk sanatındaki süsleyici unsurlarla birlikte, kendine özgü bir
figür şeması yaratmıştır. Nuri İyem de 1957’den sonra, bölgesel eğilimle,
Güneydoğu Anadolu kadınını, psikolojik yaklaşımla, çoğunluğu portre olmak üzere
anlatıma sokmuştur. 1960 sonrasında Dinçer Erimez (d.1932), günlük yaşantıyı
yansıtan çok figürlü yapıtlarında, sert açık-koyu kontrastlarla lekeci
anlatımını ortaya koymuştur. Ramiz Aydın (d.1940), kırsal kesim insanının
yaşantısını, göç olayı çevresinde, statik formlu figürlerle, yatay, dikey
hatların dengesinde oluşturduğu kompozisyonlarıyla vermiştir. D-Art Brut Sanat Eğilimi
Art brut-kaba sanat-(Matterizm) sanat eğilimini Türk resminde ortaya koyan,
Süleyman Velioğlu (1927) ve Tangül Akakıncı’nın (1946) oluşturduğu “Akatünvel
Sanat Topluluğu” (1967), çağdaş insan varlığı çevresinde geliştirdikleri plâstik
dilin düşünsel temelini, estetik ve çağdaş ontoloji ile psikopatolojik sanat
olmak üzere iki disipline dayandırırlar. İnsan varlığı kavramının önemini
değerlendiren sanatçılar, sanatın objesini insan ile sınırlandırıp, varlık
kavrayışlarının merkezine, tinsel varlığı yerleştirmişlerdir. ”İnsan bütünlüğe,
estetik yaratma yolu ile kavuşur” diyen Velioğlu, insanın yaratma süreci içinde
nesneyi soyutlayarak tinselleştirdiğini ve irreal alanda varlıkça
bütünleşebildiğini vurgular. Akatünvel sanatçıları, arkaik nitelikli figür
soyutlamaları ve soyut biçimlerle, taşın, duvarın ve madeni yüzeylerin dokusal
etkilerini, nötr renkler kullanarak, dingin, arıtılmış, heykelsi yapılara
ulaşmışlardır. Art brut sanat eğilimine yaklaşan anlatımlarına karşın, akatünvel
sanatçıları, anlayışlarını hiçbir çağdaş akımla ilintili görmemektedirler. Grup,
Jülide Atılmaz, Belma Artut, Tamer Akakıncı (d.1942), Nafi Çil (d.1939), Ulu
Sungu ve Güven Zeyrek (d.1935) ile genişlemiş, 1971’den sonra, etkinliklerini
yoğunlaştırmıştır.
|