HEYKEL SERGİLERİ
Cumhuriyet’in ilk yıllarında sayıca çok az olan heykeltıraşların kendilerini
anıt heykeltıraşlığı içinde buldukları, ülkede henüz altyapısı oluşmamış bu
uğraşın büyük emek ve zamanlarını aldığı, ayrıca tasarımından dökümüne ve yerine
dikilmesine kadar kendilerinin uğraştıkları bilinmektedir. Bu nedenle, kişisel
sergi açmak için kendi anlayış ve yorumları doğrultusunda serbestçe yarattıkları
birikimleri olamamıştır. Bunda toplumun bu yönde yaratılmış bir talebinin
olmayışının yanı sıra, heykelin doğası gereği diğer plâstik sanat dallarına göre
gerek taşınmasının ve sergilenmesinin zorluğu, gerekse pahalı maliyeti de etken
olmuştur, denilebilir. İlk kişisel heykel sergisi 1932 yılında, Zühtü Müridoğlu
tarafından İstanbul Alay Köşkü’nde açılır. 1950’li yıllardan itibaren İlhan
Koman, Ali Teoman Germaner, Kuzgun Acar kişisel sergiler açarlar. Bu sergileri
1976 yılında Zühtü Müridoğlu’nun emekliliği nedeniyle Akademide açılan
sergisiyle, Lerzan Bengisu’nun ölümünün 1. (1979), Günseli Aru’nun ölümünün 2.
(1979) ve Şadi Çalık’ın ölümünün 1. (1980) yılı nedeniyle yapıtlarından derlenen
sergiler izler. (Gezer 1984: 36)
Türkiye’de galeriler dönemi diye adlandırılacak
1975’li yıllarla başlayan sürece kadar, heykelin galeri mekânlarında gösterimi
daha çok grup, dernek ve Devlet Resim Heykel Sergilerine katılım biçiminde olur.
1970’li yıllarda, yurt dışına eğitime gönderilen yeni bir kuşak yurda döner.
İstanbul Sanat Bayramı, 2000 Yılına Doğru, Sanatlar Sempozyumu, Yeni Eğilimler
gibi, sanatı toplum gündemine taşıyan, uluslar arası düzeyde, çağdaş ve felsefi
boyutlarıyla sorgulayan etkinlikler aracılığıyla 1970’li yıllarda Türk heykel
sanatı yeni atılım ve açılımlara girer. Kuşkusuz bunda Türk heykel sanatının bu
zamana kadar getirdiği birikiminin payı olmakla birlikte, 1960 Anayasasıyla
sağlanan özgürlük ortamının kültürel olarak kazanımları, Türkiye’de televizyon
yayınının başlaması ve uluslar arası iletişim gibi, toplumdaki gelişmelerin de
payı vardır. Özel sanat galerilerinin açılması ise, kişisel heykel sergilerinin
yoğunluk kazanmasına neden olur. Böylece Saim Bugay, Koray Ariş, Sarkis, Ferit
Özşen, Meriç Hızal, Seyhun Topuz, Füsun Onur, Osman Dinç, Remzi Savaş, Erol
Kınalı, Cengiz Çekil, Mehmet Aksoy, Azade Köker, Rahmi Aksungur, Hayri Karay,
Serhat Kiraz, Ayşe Erkmen, İsmail Saray, Yunus Tonkuş, Erdağ Aksel, Canan
Baykal, Vedat Somay ve daha birçok genç sanatçı kişisel sergilerle Türk heykel
sanatında varlık göstermeye başlarlar. 1986 ve 2000 yılları arasında bazen bir kavram, bazen de belli bir anlayış
doğrultusunda çalışan kimi sanatçılar, uluslar arası düzlemde kavramsal,
soyutlamacı yaklaşımlarla geleneksel heykelin ve heykeltıraş kimliğinin ötesinde
bir çok alanın teknik ve anlatım olanaklarından da yararlanarak yaratıcı sanatçı
kimliğini ön plâna çıkaran sergiler düzenlerler. Ankara’da Kültür Bakanlığınca 1986 yılında başlatılan, her iki yılda bir tekrarlanan ve 4 kez yapılabilen
Asya-Avrupa Sanat Bienalleri, 1987 yılında İstanbul Kültür Sanat Vakfınca
düzenlenen 1. Uluslar Arası İstanbul Çağdaş Sanat Sergileri ile başlayan ve
ikincisinde, günümüze kadar süren bir etkinlik olarak Uluslar arası İstanbul
Sanat Bienali adını alan etkinlikler, plâstik sanatlarda uluslar arası bir ortam
yaratır. Türk sanatçıların yabancı sanatçılarla aynı kavram ve tema bağlamında
heykellerini sergileyebildiği bu türden ortamların aynı zamanda, sanatçıların
bilgi ve görgülerini arttırmada, özgün ve çağdaş kimliklerini bulmada büyük
katkısı olduğu bir gerçektir. Dolayısıyla denilebilir ki, Türk heykelinin
tarihine ve gelişim çizgisine bakıldığında, bugün Türk heykel sanatçılarının
dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen sergi, bienal ve sempozyumlarda başarıyla
yer alması heykel alanında kısa zamanda ne büyük adımlar atıldığını gözler önüne
sermektedir.
|