AFİŞİN SONSUZ GÜCÜNÜN BİLİNCİNDE BİR BÜYÜK USTA: MENGÜ ERTEL
Grafik sanatının henüz ülkemizde yeterince tanınmadığı ve bilinmediği
dönemlerde, çalışmalarıyla alanın gelişmesine önemli katkılarda bulunan, yurt
dışında çeşitli sanat şenliklerinde ve yarışmalarında ödül alarak ülkemizi
tanıtan Mengü Ertel’i “bilinçli bir grafik tasarımcısı” olarak tanımlamak daha
doğru olur. İstanbul’da doğan Mengü Ertel, 12 yaşında babasını yitirince kendi
geçimini sağlamak zorunda kaldı. Filmlerde figüranlık ve dublaj yaparak çalıştı.
Çocukluğunda Karagöz'e tutkun, kirayla kitap alıp roman okuyan, gençliğinde tiyatroya merak saran çok yönlü bir insandı. Hem Konservatuarın hem de Güzel
Sanatlar Akademisinin sınavlarına girdi. Güzel Sanatlar Akademisinde okumaya
başladı. Ancak, sanat eğitimde yazın ustaları, tiyatro sanatçıları ve ressamlar
arasında süren bohem yaşam içindeki “seminerlerin” daha etkili olduğunu
düşünmektedir. Sanatçı dostlar, değişik sanat dallarıyla kurulan ilişki ve
tiyatro tutkusu grafik tasarımcısı Mengü Ertel'in ortaya çıkmasında kuşkusuz
önemli rol oynamıştır.
Tiyatro sevdası, bir büyük ustayla Muhsin Ertuğrul'la
tanışmasını sağladı. Muhsin Ertuğrul'un yönettiği Küçük Tiyatro'da sanatçılarla
birlikte sahne tozu yutmaya başladı. Yıl 1950, Mengü Ertel, dekoratör Kurt
Halleger'in yanında çalışmaya başladığında önünde yeni bir yol ayrımı belirdi.
1960'lı yıllar, Muhsin Ertuğrul'un "Kenterler"in bir oyunu için afiş yapmasını
istemesiyle başladığı afiş çalışmalarına, o dönemdeki tüm özel tiyatroların
afişlerini yaparak devam etti. 1969’da ilk tiyatro afişleri sergisini açtı. Bu
sergisini Berlin, Varşova ve Brüksel'e taşıdı. Yapıtları önemli uluslar arası
grafik dergilerinde, “Graphis”, “Novum Gebrauchsgrafik”, “Modern Publicty” gibi
süreli yayın ve yıllıklarında yayımlandı. Afişleri, Varşova ve Münih Şehir
Müzesinin koleksiyonuna girdi.
Mengü Ertel, yaklaşık kırk yıl boyunca kendi
kurduğu San Grafiki, San Reklam ajansını çalıştırdı. Aradan geçen zaman Mengü
Ertel'e afiş ve dekorasyon konusunda derinliğine bir uzmanlık kazandırdı.
Shakespeare, Moliere, Buhner, Shaw, Gogol, Çehov, İbsen, Brecht, Borchert,
Arthur Miller, Anouilh, Beckett, Geret,İonesco ve ayrıca Türk tiyatrosunun belli
başlı yazarlarının tümünün oyunları için afişler hazırladı. 1974'de Cannes Film
Şenliğinde katıldığı afiş yarışmasında Jüri Özel Ödülü’nü kazandı. Ancak bir yıl
sonra, bir grafik tasarımcı olarak elde ettiği başarı daha büyüktü. 1975 yılında
Chaillot Sarayı'nda I. Uluslar arası Sinema Festivali ve 30'dan fazla ülkenin
katıldığı sanatsal film afişleri yarışmasında, Carl Dreyer'in "Jeanne D'arc'ın
Çilesi" filmi için yaptığı afişle büyük ödülü aldı. Yapıtın özünde; Jeanne
D'arc'ın bağlanıp yakılması ve din tutkusunu işlemişti. Din tutkusunu anlatmak
için gözleri ve burnu haçla yorumlamış, Jeanne D’arc’ın hazin sonunu ise
alevlerle anlatmıştı. Sanatçı iki renk; kırmızı ve beyaz kullanmasına karşın
afişi son derece ustaca çözümlemişti. 1980 Moskova Olimpiyat Oyunları afiş
yarışmasında üçüncülük ödülü aldı. Barış temasının işlenmesi istenen Moskova
Olimpiyat Oyunları afişlerinde, Mengü Ertel bu kavramı, olimpiyatların simgesi olan çanakta alev biçimlemesiyle
çözümlemiştir. Alevin görsel etkileriyle oluşan, genel grafik parçalama
anlayışını, geleneksel minyatür ve hat sanatımızın etkileri ile istifleyerek,
kırmızı alevden başlayıp barış dalına dönüştüren bu çalışmada, ulusal sanat ve
kültür öğelerinin evrenselleştirilmesi çabası da dikkat çekmektedir. Mengü
Ertel, tiyatro tutkusu yüzünden tiyatro kulisleri ve matbaa makineleri arasında
koşuşturup durdu. Bu yüzden adı tiyatro afişçisine çıktı. Dokuz tanesi yurt
dışında yirmi beşi aşkın kişisel afiş ve grafik sergisi açtı. Grafikerler Meslek
Kuruluşunun kuruluş aşamasında çalıştı. Mengü Ertel'in son yıllarda
gerçekleştirdiği en önemli çalışması ise Pakistan'da Vedat Dalokay'ın
projelendirdiği Şah Faysal Camii için yaptığı tasarımlarıdır. Ayrıca İstanbul
Holiday Inn Crowne Plaza için 6 büyük pano tasarladı ve gerçekleştirdi. Bu,
sanat aşkıyla, tiyatro ve afişe duyduğu tutkuyla çarpan yürek 15 Mart 2000'de ne
yazık ki durdu.
|