Asya'dan Gelen Miras

ASYA'DAN GELEN MİRAS

Dönüşümlü bir sürekliliği izleyen bütün uygarlıklarda olduğu gibi, Türk müzik kültürü de ağırlıklı yönüyle ortaçağdan günümüze uzanan bir süreci sergiler. Öteki kültürlerle etkileşim içinde olan ve açılımını bu etkiler yoluyla güçlenerek sürdüren müzik kültürümüz, günümüze ulaşan geleneksel oluşumunu üç temel etkenin katkısıyla geliştirmiştir: Ortaasya kültürü, Anadolu kültürü, İslâm kültürü. Bu temel etkenlerin yanı sıra, 15. yüzyıldan başlayarak Osmanlı İmparatorluğu’nun üç kıtada egemenlik kurması ve devlet sınırlarının çok genişlemiş olması, dolayısıyla öteki halklarla olan etkileşimin de kültürel çeşitliliğe katkı sağladığı açıktır. Başka bir önemli etken, cumhuriyetimizin kurulmasından sonra, bilinçli bir kültürel gelişim hareketinin başlatılmış olmasıdır.

Türklerin yaşadığı coğrafyalarda kullanılan müzik aletleri.Yöreden yöreye farklılıklar gösterse de, köken açısından benzerlikleri yadsınamaz.

Bütün tür ve çeşitleriyle Türk Müziğinin Anadolu ve Anadolu dışı olmak üzere iki ayrı kökeni bulunduğunu yadsıyarak doğru değerlendirmelere varılamaz. Türklerin Anadolu’ya Asya’dan geldiği ne kadar gerçekse, Anadolu topraklarında buldukları kültür ortamından etkilendiği ve bu köklü kültürler içinde yoğrulduğu da o kadar gerçektir. Türk müzik kültürü “köken” bakımından Orta Asya’ya, “yurt” özelliği ile Anadolu’ya, “inanç” yönüyle İslâm kültürüne yakınlık göstermesine karşın, yüzyılları kapsayan uzun süreç içinde değişen dış kültürel ögelerle etkileşimini sürdürmüştür. Örneğin Orta Asya’da devlet kuran kavimlerin kültür merkezi olan hakan sarayları ve beylerin karargâhları ile bunların çevresinde yerleşen ya da göç eden boylar, yabancı kültürlerin daima etkisi altında kalmıştır: Doğudan Çin mitolojisi ve felsefesi, güneyden Hint düşüncesi ve Tibet Budizmi, batıdan Zerdüştizm.

Anadolu kültürüne sahip çıkmanın önemini en iyi anlayan Atatürk olmuştur. Antik dönem Anadolu kültürünü öncelikle Türklerin araştırması gerektiğine inanan büyük önder, Türk arkeologlarının ve eski Anadolu dillerini incileyen bilim adamlarımızın yetişmesi yolunda Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin kuruluşuna öncülük etmiştir.

Türklerin müzik sanatında varlık göstermeye başladığı dönem, İslâmiyet öncesinden başlar: Erken ortaçağda müzik, Göktürk (552-745) ve Uygur (745-840 ve 1209’a kadar) uygarlıklarında devletin sağladığı kültürel birlik ve etkileşim sayesinde özgün bir nitelik kazanmaya başlamıştır. Bu olguda, göçebelikten yarı göçebe yaşam biçimine geçişin, alfabe ve yazı kullanılmasının, Türk budunlarının devlet sınırları içinde birleştirilmesinin rolü vardır. Şiirle müziğin iç içe olduğu bu dönemde, “ozan”, “kam”, “bahşi” gibi adlarla anılan şairler, aynı zamanda şaman törenlerini yöneten müzikçilerdi.

Karahanlı Devleti’nin (840-1212) İslâmiyeti 920 yılı dolayında devletin resmi dini olarak benimsemesiyle Türk müzik kültürü İslâm kültürünün bir parçası konumuna girmiş ve müzik teorisine eğilen ilk önemli kitapların yazılması süreci başlamıştır. Bunların önde gelenleri, Mehmed Farabî’nin (ölümü 950) Kita-bül Mudhal fi’il Musıki Musıkiye Giriş Kitabı) ve Kitab-ül Musıki-ül Kebir (Büyük Musıki Kitabı) ile yine Türkistan asıllı bir düşünür ve bilim adamı olan İbn-i Sinâ’nın (ölümü 1037) Kitab-ül Şifa adlı kitabının müziğe ayrılmış olan 12. bölümüdür.

Orta-Batı Asya’da kurulmuş en güçlü Türk devleti olan Büyük Selçuklular döneminde (1040-1157) Türk müziği, eski pentatonik-modal sınırlılığı genişleterek makamsal nitelik kazanma yoluna girmiş, dinsel müzik “kam” (şaman) müziğinden cami müziği ve tekke müziğine dönüşmeye başlamıştır. Büyük Selçukluların İran ve Irak’ı ele geçirmesi sonucunda, Türk, İran ve Arap müziklerinin etkileşmesi, birçok yönden kaynaşmaya da yol açmıştır.

Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Anadolu’da yeni bir devlet kuran Selçukluların (1075-1308) yükselttiği kültürel gelişim, eski Şaman geleneklerinden, İran, Arap, Bizans, hatta antik Yunan, Roma ve İbrani kültürü birikimlerinden oluşturulmuş bir sentezdir. Bu ileri, yeni sentezin kaynağını Anadolu uygarlıklarında aramak gerekir.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 4864 kez gösterilmiştir.