NAZIM HİKMET'TEN SONRA: TOPLUMCU GERÇEKÇİ ŞAİRLER Nâzım Hikmet’in 1938’deki mahkûmiyeti dolayısıyla şiir dünyasından
çekilmesinden sonra, daha önce yayımlanmış şiirlerinden fikir ve nâzım tekniği
bakımından etkilenmiş bazı şairler, onun şiirdeki yolunu değişik bir şekil ve
üslûpta devam ettirirler. Yanıltıcı bir şekilde “Toplumcu Gerçekçi Şairler” diye
adlandırılan, kimi zaman da “1940 Kuşağı” adı altında toplanan bu şairler
arasında Rıfat Ilgaz (d. 1911-), Cahit Irgat (1916-1971), Suat Taşer (d. 1919),
Ömer Faruk Toprak (1920- 1979), Arif Damar (d. 1925), Mehmet Başaran (d.1926),
Hasan Hüseyin Korkmazgil (1927-1984) ve Ahmed Arif (1927-1991) dikkati çekerler.
Marksist fikirler doğrultusunda toplumun sorunlarını ön plâna çıkaran bu
şairler, 1940-1960 arasında ve daha sonraki yıllarda birçok şiir kitabı
yayımlamışlardır. Siyasî iktidarlara karşı çıkan ve bu yüzden birçok
kovuşturmalara uğrayan bu şairler, şiirlerinde yoksulluk, siyasî baskılar,
hürriyetsizlik, faşizm, emperyalizm, kapitalist sömürü, sosyal adaletsizlik,
mutlu azınlık gibi temaları sık sık işlemiş olmakla birlikte katı ideolojik
kalıplardan ve sloganlardan mümkün mertebe uzak dururlar. Dolayısıyla bunların
eserlerinde kendi kişisel sorunları, özlemleri, duyguları, hayalleri de önemli
bir yer tutar.
Bu yolda yazan şairler arasında özellikle Ceyhun Atuf Kansu ile Attilâ İlhan
ön plâna çıkan iki önemli isimdir. Önceleri halk şiiri geleneğine bağlı şiirler
yazan Ceyhun Atuf Kansu (1919-1978), daha sonra yukarıda adları sayılan toplumcu
gerçekçi şairlere katılarak Anadolu’nun dertlerini, acılarını, sevinç ve
mutluluk özlemlerini dile getiren şiirler yazmıştır. 1946’da CHP Şiir Yarışmasında bir şiiriyle Cahit Sıtkı Tarancı ve Fazıl Hüsnü
Dağlarca gibi iki ünlü şair arasında ikincilik ödülünü alarak beklenmedik bir ün
kazanan Attilâ İlhan (d. 1925) ise gerek şiiri gerekse şiir ve edebiyata yeni
bir yön vermeyi amaçlayan eleştirel yazılarıyla 1950 sonrasında dikkati çeken
bir isim olmuştur. Şiirinin karakteristik örneklerini 1954’te yayımladığı Sisler
Bulvarı’nda ortaya koyan Attilâ İlhan’ın şiiri, hem toplumsal hem bireysel, hem
batılı hem de Türk olma iddiası güden imajist bir şiirdir. Ancak onun şiir
tarihimizdeki asıl önemi, 1952’de çıkmaya başlayan Mavi dergisinde 1954’te Garip
şiirine yönelttiği eleştirilerinden ileri gelir. Bu dergide hem Garip şiirinden
hem de diğer toplumcu gerçekçi şairlerden farklı “sosyal realizm” adını verdiği
bir edebiyat hareketi uyandırmaya çalışan Attilâ İlhan’ın yazıları, amacına
ulaşamamakla birlikte, özellikle Garip şiirine yönelttiği eleştirilerle etkili
olmuş ve bir bakıma II. Yeni Şiirinin yolunu açmıştır. İlhan, aslında hissî bir
hava taşıyan bu eleştirilerinde Garip şiirini batıyı taklit etmek, yerli bir
sanat görüşüne dayanmamak ve dolayısıyla toplumun gerçeklerinden uzak olmakla
suçlamış ve sadece bir anlam şiiri olmayı hedefleyen Garip Hareketi’nin imajı
yok ederek şiiri bir söz oyunu, bir şaka haline getirdiğini ileri sürmüştür.
Ancak buna benzer eleştiriler, Attilâ İlhan’dan daha önce Hisar şairleri
tarafından dile getirilmiş olmakla birlikte, edebiyat dünyamızda fazla bir yankı
bulmamıştı.
|