Sonuç Olarak

SONUÇ OLARAK

Baştan beri verdiğimiz bilgiler açıkça göstermiştir ki Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı hemen bütün türlerde büyük değişme ve gelişmelere sahne olmuş dinamik ve zengin bir edebiyattır. Bu durum, elbetteki uzun bir süreye yayılan bu dönemde verilen eserlerin çokluğu, çeşitliliği ve bunlarda görülen değişmelerle yakından ilgilidir.

Önceki edebî dönemlerden farklı olarak Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı, toplumun sorunlarıyla yakından ilgili, toplumla adeta bütünleşmiş bir edebiyattır. Tanzimat’ta ortaya çıkan romantik çizginin değişik biçimlerde devamına rağmen, denebilir ki bu edebiyatın en kuvvetli akımı toplumsal ve bireysel gerçekçiliktir. Daha açık söylersek, ilk dönemlerde ve epey bir süre genel gerçeklik, yani Anadolu’nun, Anadolu köy ve kasabalarının, kadının, özellikle de köy kadınının gerçekliği üzerinde durulurken daha sonraki dönemlerde tek olanın, yani bireyin gerçekliğine ağırlık verilir olmuştur.

Bu durumla yakından ilgili başka bir önemli özellik de Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının ülke çapında yaygınlaşmış bir edebiyat oluşudur. Atatürk ve İnönü dönemlerinde, halk evleri olgusunda belirgin olarak görüldüğü gibi devletin edebiyatı geniş ölçüde desteklemesi, edebiyatın ülke sathında yayılması ve genişlemesi, böylece de okur ve seyirci kitlesinin büyümesi sonucunu doğurmuştur. 1950 sonrasında ise devlet desteğinin azaldığı, buna karşılık yayınevlerinin, yazar ve aydınların oluşturduğu meslek kuruluşlarının, resmî veya özel vakıfların edebiyatı desteklediği söylenebilir. Bu durum yazarlara verilmek için düzenlenen ödül ve armağanlardan da açıkca anlaşılmaktadır. Gerçekten de 1950 sonrasında devlet kurumları tarafından yazarlara verilen sadece iki ödül vardır. Birisi 1955-1983 arasında verilmiş olan Türk Dil Kurumu ödülleri, diğeri ise 1979-1982 arasında verilen Kültür Bakanlığı Büyük Ödülüdür. Buna karşılık gerek büyük gazete ve dergiler gerek dernek ve vakıflar gerekse tanınmış yazarların aileleri tarafından kurulmuş olan birçok ödül ve armağandan söz edilebilir. Bir fikir vermek bakımından bunlardan birkaçının ismini veriyoruz: Yunus Nadi Armağanı (Cumhuriyet, 1946-1998), Yeditepe Şiir Armağanı (Yedi Tepe, 1955-1984), Abdi İpekçi Ödülleri (Milliyet Sanat, 1980-1996), Sanatseverler Derneği Ödülleri (1964- 1988), Türkiye Millî Kültür Vakfı Kültür Armağanları (1974-1987), Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülleri (1977-1996), Sait Faik Hikâye Armağanı (1955-1998), Orhan Kemal Roman Armağanı (1972-1998).

Edebiyata devlet desteğinin azalması, yazarların ekonomik açıdan gitgide bağımsızlaşmasına ve zamanla daha güçlenen bir yazarlar ve aydınlar zümresinin doğmasına yol açmıştır. Aziz Nesin örneğinde olduğu gibi gitgide daha çok kalemi ile geçinen ve çeşitli meslek örgütlerinde toplanan yazarlar, 1950 sonrasında zaman zaman devletin veya hükümetlerin politikalarına ters düşmüşler, bu yüzden özellikle eserlerindeki siyasî ve ideolojik dozun arttığı ve siyasî ortamın gerginleştiği belirgin dönemlerde çeşitli soruşturma ve mahkûmiyetlere uğramışlardır.

Cumhuriyet dönemi yazarlarında gözlenen başka bir farklı durum, orta tabakanın yanı sıra toplumun alt tabakalarından yetişmiş olanların da edebiyat dünyasına katılmış olmasıdır. Cumhuriyetin ilânından sonra Anadolu kendi yazarlarını yetiştirmiş, şehir ve kasabalardan gelen yazarlara özellikle 1950 sonrasında köyden gelen yazarlar katılmıştır. Bütün bu yazarların çoğu edebiyatın hemen her türünde eser vermişlerdir. Yazarlar konusunda belirtilmesi gereken başka bir özel durum da kadın yazarların sayısında görülen büyük artıştır. Belki de bu gelişmeler dolayısıyla edebiyatımızın en fazla ele aldığı iki konu, köy ve kadın konuları olmuştur.

Son yıllarda edebiyat dünyamızda modern okullarda iyi bir öğrenim görmüş veya öğrenimini batılı ülkelerde yapmış yabancı dil formasyonu güçlü yazarların sayıca arttığı görülmektedir. Bu durum Türk edebiyatı ile batı edebiyatları arasındaki ilişkileri daha ileri noktalara götüren, edebiyatımızın batıda veya dünyada tanınmasının yolunu açan çok olumlu bir gelişmedir. Başka deyişle batıyla edebî açıdan Tanzimat’la başlayan temaslar Cumhuriyet döneminde büyük bir ilerleme kaydetmiş, birçok yazarın eseri batı dillerine çevrilmiş, bazı yazarlarımızın eserleri de batıda verilen ödüllere lâyık görülmüştür.

Aslında bu sonuç, Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının karakteristik bir yönüne işaret etmektedir ki bu da bu edebiyatın önceki dönemlere kıyasla batı edebiyatlarıyla, bir dönemde de Rus edebiyatıyla yakın bir ilişki içinde gelişmiş olmasıdır. 1940’tan sonra Millî Eğitim Bakanlığının çıkardığı Tercüme Dergisi ve yayımladığı “Dünya Klâsikleri” serisiyle hızlanan çeviri faaliyetinin arkasından, Türk yazarlarının dünyada tanınması ve eserlerinin batı dillerine çevrilmesi, artık batı ile edebî ilişkilerin tek taraflı olmaktan çıkarak bir alışverişe dönüştüğünü göstermektedir. Bu bakımdan özellikle son zamanlarda edebiyatımızın daha çağdaş bir düzeye yükseldiği ve dünya edebiyatları içinde kendine bir yer edinmeye başladığı rahatlıkla söylenebilir.

Burada son olarak şunu belirtelim ki halihazırda edebiyatımız dinamik ve çok canlı bir manzara sergilemektedir. Orhan Pamuk örneğinde olduğu gibi eserleriyle çok tartışılan yazarlar, sayıları gitgide artan yayınevlerinin çıkardığı çok sayıda kitap, düzenlenen kitap fuarları, imza günleri ve medyanın ilgisi bu canlılığın somut göstergeleridir. Edebî eser üretimini arttırmış olan bilgisayarın, yazarların birbirleriyle ve okuyucularla iletişimini genişleten internetin imkânları da kuşkusuz edebiyatımıza yeni ufuklar açmaktadır. İnternetin ve küreselleşmenin edebiyatı olumsuz etkileyeceği yolundaki endişeler bu bakımdan tamamıyla yersizdir. Aslında küreselleşen bir dünyada kendini ve kendi dünyasını tanımak gereğini daha çok duyacak olan insanımızın, insanı en iyi ifade eden bir sanat olan edebiyata ihtiyacı gittikçe daha çok artacaktır.

   





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 2492 kez gösterilmiştir.