Urfalı Mateos

Uygarlığın Doğduğu Şehir: Şanlıurfa

İlkçağdan Günümüze Urfa'da Sanat ve Edebiyat

İslâmi Dönem Sanat ve Edebiyatçıları

Urfalı Mateos

Hangi tarihte doğup öldüğü bilinmeyen Ermeni asıllı Mateos’un yazdığı Vakayinâme’sinden hareketle 952-1136 yılları arasında yaşadığı ve 1136 yılından sonra vefat ettiği sanılmaktadır. Urfa’da doğup ve Urfa’da yaşamıştır. Manastır başrahipliği yapmıştır ve Urfa’da ölmüştür. Urfa tarihi açısından önemli bilgiler içeren bu eser, tarih kitabı olduğu kadar günlük olarak tutulmuş güzel bir nesir örneğidir. Zira Urfalı Mateos, bu eseri ay ve yıl vererek ve önemli bulduğu olayları kayıt altına almıştır. Yine Urfa ve çevresindeki birtakım olayları günü gününe yazarak çok güzel tasvirler yapmıştır. Edebiyat açısından değerlendirildiğinde akıcı üslûbu, yer yer ruhi ve fiziki portrelere yer vermesi bakımından oldukça önemlidir. Bu eserin 1136 tarihinden sonraki bölümünü talebesi Papaz Grigor yazmıştır.

Eserinden örnekler:

Ermeni Takviminin 481 yılında (14 Mart 1032 – 12 Mart 1033), her tarafta şiddetli bir kıtlık oldu ve birçok insan öldü. Birçok kimseler, yiyecek yokluğundan dolayı, karılarını ve çocuklarını sattılar. İnsanlar o kadar elim hale gelmişlerdi ki, konuşurken bile düşüp ölüyorlardı. Böylelikle yeryüzü, kıtlık sebebi ile viraneye döndü.

484 (13 Mart 1035- - 11 Mart 1036) tarihinde, İmparator Romanos karısı olan imparatoriçenin hilekârlıklarına kurban olup öldü. İmparatoriçe ona zehir içirmiş ve ölümüne sebep olmuştur. Mihail, Konstantin’in kızı olan imparatoriçenin arzusu ile imparatorluk tahtına oturdu.

Bu zamanda Ermeni Kralı Senekerim’in oğlu Kral Davit öldü ve babalarının krallığı kardeşi Atom’a kaldı. Atom faziletli, adaletperver ve iyi bir Hıristiyandı. O mütevazi ve tatlı bir adam olup, kederli insanlara ve fakirlere karşı çok merhamet gösteriyor ve ruhaniler tarafından çok seviliyordu. Çünkü o, birçok kilise ve manastır inşa etmişti.

“Ermeni takviminin 485. yılında (12 Mart 1036 – 11 Mart 1037) güneş tutuldu ve korkunç bir manzara hasıl oldu. Zira güneş, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği sırada olduğu gibi karanlıklarla örtüldü bir matem karası içine girdi. Yıldızlar karardı ve gök siyah bir kemerle çevrilmiş gibi karanlık içine düştü. Güneş tam öğle vakti karardı ve bütün yıldızlar gece yarısı imiş gibi parlamaya başladılar. Karanlık o kadar koyulaştı ki, bütün mahluklar haykırmaya başladılar. Bütün dağlar, tepeler çınladı, dağ ve kayalar sarsıldı. Bütün okyanus denizi çalkalanıyor ve sanki bir matem içine girip bütün insan oğulları için ağlıyordu. İnsanlar bu manzara karşısında, ölüme çarpılmış gibi, dehşetten taş kesilmişlerdi. Oğullar babaları, babalar da oğulları için ağlıyorlardı. Dehşete kapılmış çocuklar, ana babalarının koyunlarına koşuyorlardı. Yürekleri yanan anneler, çocukları için ağlıyorlardı. Bu cesaretle herkes korku içine düşmüştü ve bir çare bulunmuyordu. İnsanlar, bu dehşetli nişaneye karşı şaşkınlık ve korkuya tutulmuş bir vaziyet içinde bulunuyorlardı.”





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 8263 kez gösterilmiştir.