Mesken

Mesken

Yörede evler iki katlı ve tek katlı olarak tamamen Ahlat taşından yapılmaktadır. Bahçe içerisinde yapılan evlerin cephesi güneye, göle bakmaktadır. Yörede mahallelerin birbirinden uzak olmasına rağmen mahallelerdeki mesken yerleşiminde çok dağınık olmayan derli toplu bir görünüm göze çarpmaktadır. Ahlat'ın konumu bir başka yerleşim yerinde görülmeyen tatlı bir eğimle göl kıyısında biten bir arazi yapısına sahiptir.

Ahlat'a bağlı köylerde de mesken, tandır evi, samanlık, ahırla birlikte düzenlenen derli toplu bir mekan kullanım alanı gözlenmektedir.

Ev yerinin belirlenmesi;

Ev yeri seçilirken;
Sel alacak yerde olmamasına,
Bataklık olmamasına,
Sarp bir yerde olmasına,
Evin güneyinin açık olmasına,
Evin bahçe içerisinde olmasına,
Yola yakın olmasına,
Evin ışık, ısı ve manzara bakımından arsanın kuzey tarafına (evin arka cephesi) inşa edilmesine,
Evlerin cephesi ve ev için gerekli olan bahçenin güneye bakacak şekilde düzenlenmesine,
Komşuların durumunun da dikkate alınmasına önem verilmektedir.

Evin temelinin atılması;

Ev temelinin Cuma günü atılmamasına dikkat edilmektedir. Yöre ustası bunu şöyle anlatmaktadır: “Gün Allah'ın günü hergün temel atılabilir. Yalnız Cuma günü inşaata başlamak namaz için iyi değil. Burada bazıları Salı gününü de iyi saymaz, o gün de inşaatını başlatmayanlar vardır.”

Yörede ev temelinin atılması hayırlı işlerden sayılmakta, temel atılırken kurban kesilmekte, kurbanın kanı temele akıtılmakta, başı ve ayakları da temele atılmaktadır. Kurban eti pişirilerek ustalarla ve komşularla birlikte yenmekte, ayrıca çiğ olarak komşulara ve ustalara da dağıtılmaktadır.

Temel atılırken uygulanan yaygın geleneklerden birisi de temele “ para atma” dır. Eski evlerin hepsinin temeline gümüş veya bozuk para atılmıştır. Bu gelenek günümüzde de sürmektedir. Yörede temeline para atılan evde yaşayanların “fakir düşmeyeceğine, zengin olacağına” dair inanç yaygındır.

Temel atma işlemine sağ köşeden başlanır. Temel köşelerine konan taşlara “köşe taşı” denmektedir. Taşların geniş tarafı alta gelecek biçimde önce sağ köşe taşı olmak üzere, temel bitene kadar taşın geniş tarafı alta gelecek şekilde işlenir. İlk kazma toprağa besmeleyle vurulur; sağ elle çekiç vurulur, sol elle taş yerleştirilir. Temel sağlam, oturaklı olsun diye, yontulmamış kaba taşla toprak seviyesine kadar işlenerek çıkılır. Eğer inşaatın içi dolma (sıva ile doldurulacaksa) olacaksa, temel toprak seviyesinden iki metre yükseltilir. Taşlar ise birbirlerine yanaştırılarak geçmeli olarak işlenir. Bu işlemde kullanılan taşlara “sıra taşları” denmektedir.

Temel kazarken mezar çıkarsa; kemikler bir beze sarıldıktan sonra mezarlığa götürülür.

Döşeme ve evin bölümlendirilmesi;

Temel atıldıktan sonra evin dört tarafı sıra taşıyla dönülerek duvar çıkılır. Temelin dönülmesinden sonra, ya ev sahibinin istediği plana göre ya da evin büyüklüğü ve çıkarına göre usta evi bölümlendirir. Yörede ev planı, ev sahibi tarafından, genellikle ustaya bırakılmaktadır.

İçeri ve dışarı olmak üzere iki sıra halinde örülen duvarın iç kısmına taşın ıskartası dizilmekte, buna “içeri taş” denmektedir. Dışarıya dönülen ve daha düzgün olan duvar taşlarına “dışarı taş” denmektedir. Dışarıya dizilen taşların düzgün olmasına özen gösterilmektedir. İçeriye taşın ıskartası dizilir. İç yüzeyin pürüzleriyle sıvayla kapatılır. Taşlar dizilirken elekte elenmiş ince toprakla yapılan çamur veya çimento harç ile yanları beslenir.

Yörede inşaatın duvarları genellikle 80 cm. olmakta; taşlar ortada 40 cm. boşluk bırakılarak içeriye ve dışarıya olmak üzere iki sıra halinde işlenmektedir. İçeri ve dışarı taşların genişliği 20 cm. dir. Ortadaki boşluk topraktan yapılan çamur/harç ile doldurulur. Bu harcın sulu olması taşlar arasına harcın girmesini ve binanın daha sağlam olmasını sağlar.

Kapı;

Evin giriş kapısı göle bakacak şekilde ayarlanır ve “cümle kapısı” denir. Kapının kenarına taşla çıkma yapılmakta buna “kapı yanağı” denmektedir. Evin içine ve dışına olmak üzere erkek ve dişi taşla çıkma yapılmaktadır. Çıkmayı içeriye bağlayan taşa dişi, dışarıya bağlayan taşa erkek taş denmektedir. Erkek ve dişi taşla kapının bitimine kadar çıkılır. Kapının bitiminde üzerinden tek olarak konan taşa “tirindi” denmektedir. Tirindi, dergah kapılarında, divan kapılarında ve eski büyük evlerde kavisli kemer olarak atılmaktadır. Kapının kasasını ise marangozlar yapmaktadır.

Geçmişte evin odalarının kapıları zincirle içeriden kilitlenir, zincire “zırza”, zincirin takıldığı yere ise “düğme” denirdi. Yöre halkı bunu günümüzde de “kapı zırzası”, “kapının çekeceği” şeklinde ifade etmektedir.

Evin giriş kapısının kilidine; “anahtar”, “frengi” veya “kilit” denmektedir. Geçmişte kapı kilitleri demirdendi. Bu kilitleri demirciler döverek yaparlardı. Yörede eski evlerde halen bu kilitler kullanılmaktadır.

Eski Ahlat evlerinde anahtar dışında “pahroni” denilen bir kilit sistemi bulunmaktadır. Bu kilit sistemi Anadolu'nun diğer bölgelerinde sıkça rastlanan “sürgü” işlevi görmektedir. Kapı arkasında duvarın içerisinden, ağacın gireceği kalınlıkta oluk bırakılır. Kapı açıkken ağaç, duvara açılmış oluk içerisine sürülür, kapı kapalıyken ise ağaç kapının arkasına sürülerek kapıya dayanak verilir. Bu sistem kale kapısında halen bulunmaktadır.

Pencere;

Yörede 15-20 yıl öncesine kadar çift pencere yapılmaktaydı. Pencere yüksekliği taşın sırasına göre bırakılır. İnşaatta kullanılan bir taşın yüksekliği 30 cm'dir. Temel duvarı örülüp tamamlandıktan sonra zeminden yukarı beş sıra taş örülüp, duvar yüksekliği 150 cm. olduğu zaman pencere bırakılır. Bir pencerenin genişliği alt kısmına tek 90 cm. olacak biçimde iki pencere bırakılır. Pencerenin alt kısmına tek parça olarak 90 cm. genişliğinde taş uzatılır, buna “pencerenin alt tirindisi” denmektedir. 90 cm. olarak bırakılan iki pencerenin arasına konan taş direğe ise “fincan direk” denmektedir. 150 cm. yüksekliğinde olan fincan direkten, içten ve dıştan olmak üzere dört tane yerleştirilmektedir. Kapı yanağının taşlarında olduğu gibi, fincan direğinin taşlarında da; içeriye gelen taşa dişi, dışarıya gelen taşa ise erkek taş denmektedir.

Evin penceresinin bitiminde, üzerine hatıl atılmaktadır. Atılan hatıla da pencerenin “üst tirindisi” denir. Ev penceresinin alt tirindisine gelindiği zaman, ev sahibi ustalara tatlı olarak baklava yedirir. Yörede bu uygulama 10-15 yıl öncesine kadar yapılmaktaydı, ancak günümüzde rastlanmamaktadır.

Divan odası olarak tanımlanan oturma odalarında genellikle, iki önde (güneyde), iki batıda veya doğuda olmak üzere dört pencere bulunmaktadır, kuzeye pencere bırakılmamaktadır.

Evin üstünün kapatılması;

Eski yapılarda evin üstü döşeme ağaçlarıyla kapatılmaktaydı. Döşeme için kavak ağacı kullanılmaktaydı. Taş ustaları diri olarak kesilen kütük veya yuvarlak ağaçları rendeler, siler, temizler evin üzerine döşedikten sonra onların üzerine tahta çakar ve ince soyulmuş yabani kavak dalları sererdi. Tahtalar çakıldıktan sonra üzerine tahtaları tamamen kapatacak şekilde kereste yongası serilir, yonganın da üzerine ufak taşlar dizilerek çamurla kapatılır.

Döşeme ağaçlarının kalınlığı yaklaşık 60-70 cm. dir. Usta bunu “Döşeme ağacının kuturu (çapı) 60-70 veya 80 cm. kalınlığında olacak. Yani dış çapı o kalınlıkta olacak. Biz bu ağaçları tavana biçmeden diri olacak döşüyoruz. Sadece dış yüzeyini düzgün olsun diye rendeliyoruz. Onun üzerine de 8 cm. kalınlığında biçilmiş tahtalar yerleştiriyoruz. Döşeme tahtalarının üzerine tahtaları iyice yanaştırarak çakıyoruz ki, toprak kum dökülmesin, böcek girmesin.” şeklinde açıklamaktadır.

Yörede, günümüzde toprak damın yerini beton damlar ve çatılı evler almıştır.

Ocak-baca;

Eski Ahlat evlerinde ocak; divan dediğimiz oturma odasında, odanın kapısının tam karşısında bulunmaktaydı. Işığı kesmesin diye ocak pencerenin bulunduğu yere yapılmamaktaydı. Ahlat evlerinde ocak duvarın içine yerleştirilmekteydi, misafirlere kahve orada pişirilerek ikram edilmekteydi.

Geçmişte ocaklarda sacayak kullanılmaktaydı. Yörede sacayağa “üç ayak” veya “sac ayak” denmekteydi.

Baca duvarın içerisinden taşla örülerek yapılmakta, dışarıdan görülmemektedir.

Tuvalet-banyo;

Duvarın kalınlığı 80 cm. olduğu için yataklık, dolap, raf vb. türden ev için gerekli olacak her şey duvar içerisine gömülmektedir.

Yörede tuvalete “abdesthane” denmektedir. Eski Ahlat evlerinde tuvalet; taş evlerde koku yapar düşüncesiyle dışarda yapılmaktaydı. Yöre ustası bunu; “Eskiden boru yoktu, fayans yoktu taş idrarı çekiyor, zamanla evlerde ağır bir tuvalet kokusu oluyordu. Bu temizlenerek de önlemiyordu. Bundan dolayı eski evlerde tuvalet dışarıda oluyordu. Günümüzdeyse tuvalet artık evin içinde olmaktadır:” diye anlatmaktadır.

Banyoya “çol” denmektedir. Genellikle yatak odalarının bir köşesine taştan yapılmaktadır. Su olukla dışarıya akıtılmakta, kullanım esnasında etrafı bir bezle kapatılmaktadır. Günümüzdeyse tuvalet ve banyo evin kuzeyinde, karanlık tarafında yer almaktadır.

Aydınlanma-ısınma;

Eski evlerde divan odasının bir kenarında küçük bir pencere şeklinde bir girinti ve bu girintiye ait bir de baca bulunmaktaydı. Bu bacaya “İs bacası”, mumun konduğu pencere biçimindeki girintiye de “çıra” denmekteydi. Pencere şeklindeki yerde mum yakılarak ev aydınlatılmaktaydı, bacada biriken mumun isi, hattatlar tarafından yazı yazmakta kullanılırdı.

Yörede konuyla ilgili “çıranın burnunu kes koy suya yansın” adlı bir oyun ezgisi de vardır. Yöre ustasının anlatısına göre, geçmişte Ahlat'ta, “bezir” veya “zeyerek” olarak bilinen susam yakacak olarak kullanılırmış. Eskiden Kulaksız mahallesinde bezirhane varmış, oradan bezir çıkartılır, toprak kap içerisine konarak kaba fitil salınırmış. Aydınlanma onunla sağlanırmış. O yanarken onun başında bir kız, kadın, çocuk sürekli olarak bekler, fitilin ucu küllendiğinde onu keser atarmış. Ahlat'ta aydınlanma bir dönem bu şekilde sağlanmış.

Zamanla gaz lambaları kullanılmaya başlanmış. Geçmişte yöreye gazyağı; Musul ve Batum'dan develerle getirilirmiş. Bir dönem bazı evlerde gaz lambaları, bazı evlerde de idare lambaları kullanılmış. Bunların yerini zamanla lüks ve elektrik almıştır.

Evin dışında en sık kullanılan, eve yardımcı yapı olan tandır evinin de aydınlık olması ve içerisinin daha rahat görülebilmesi için; tandırın yukarısından bir pencere bırakılmıştır. Geçmişte ısınma tandır evlerinde sağlanmaktaydı. Sabah ilk iş olarak evin hanımı veya beyi, kim erken kalkarsa tandırı yakar, evin hanımı çömleğini, tenceresini tandıra koyar, ekmeğini pişirirdi. Evin çoluğu çocuğu herkes orada yer içer, yatar, kalkar, ısınırdı.

Kiler;

Yiyeceklerin depo edildiği yere “kiler” denmektedir. Geçmişte bulgur, un, patates, soğan vb. yiyecekler toprağa gömülerek saklanmaktaydı. Kaynak kişinin anlatısına göre bu işlem şöyle yapılmaktadır: Toprağa derin bir çukur açılır. Çukurun tabanı samanla güzelce kapatılarak üzerine buğday dökülür. Buğdayın üstü tekrar toprağın üstüne çıkana kadar samanla tamamen kapatılır. Kuyunun ağzı çamur toprakla sıvanır. Buğday onun içerisinde bir kış boyunca saklanır.

Ahlat merkezindeki evlerde yiyeceklerin korunması (özellikle peynir, cacık, yoğurt vb. süt ürünleri) için evlerin bodrum katında 10-15 metrekarelik karanlık soğuk hava depoları yapılmaktadır. Bu depo evin içerisinden doğrudan depoya yapılan bir merdivenle kullanılmaktadır.

Tandır evi ve tandır yapımı;

Tandırın bulunduğu yere “tandır evi” denmektedir. Tandır yandığı zaman is, duman eve gelmesin diye, evin bitişiğinde veya yakınında yapılmaktadır.

Tandır yapımında temiz toprak kullanılmakta, önce tandırın çamuru hazırlanmaktadır. Çamur iyice ıslanıp hazırlanarak sağlamlaşması için bir-iki gün beklenir. Daha sonra 120 cm. olacak şekilde tandırın çukuru kazılmaktadır. Çukur hazırlandıktan sonra birbirini alan çamur, uzun uzun “bat” (uzun ince kütleler) haline getirilerek çukurun altından yukarıya doğru duvar örer gibi örülür. Çamurun sağlamlaşması için bir sıra ördükten sonra bir gün beklenir.

Tandır örülürken alttan (tabandan) “külve” (hava deliği) bırakılmakta, bu delik yüzeye kadar devam etmektedir. Tandır yanarken külve açık bırakılmakta, tandırın yanmasını sağlayan hava külve deliğinden içeri girmektedir. Tandır yanıp dumanı bitince külve kapatılmaktadır. Kapatılmazsa ateş söner. Külvenin açık olması halinde rafata (ekmek hamurunun üzerine serilip yassılaştırılarak tandıra yapıştırılmasını sağlayan bir araç) veya elle tandıra ekmek vururken duman çalışanı rahatsız etmektedir.

Tandır evleri genellikle taşların arası çamurla doldurulmak suretiyle yapılmaktadır. Tandır, evin tabanından aşağıda yer almaktadır. Külve deliği ise tandırın 1-1,5 m. ilerisinden tandır evinin yüzeyine çıkmaktadır.

Tandır evleri kubbe tarzında yapılmakta, hafif meyilli bir görünüm oluşturmaktadır. Kubbenin üzerinde bulunan bacaya “tebbe bacası” denmektedir. Dam, taş ve toprakla yapıldığı için tebbe bacası da taşla yapılmakta; tandır yanıp duman çıktıktan sonra bacanın ağzı taşla kapatılmaktadır. Tandırın dumanı, tandır evinin kubbe olan kısmına toplanmakta, bacadan dışarı çıkmaktadır.

Artık günümüzde yeni yapılan evlerde genellikle tandır evi bulunmamaktadır.





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 6347 kez gösterilmiştir.