Bilmeceler

BİLMECELER

Bilmece, “bir şeyin adını anmadan, niteliklerini üstü kapalı bir şekilde söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı, dinleyene veya okuyana bırakan muamma” olarak tanımlanır. Ahlat'ta bilmeceye “mesel” adı verildiği tespit edilmiştir. Mesel, geleneksel yapı içerisinde geçmişte çeşitli yaş grupları tarafından toplantılarda, eğlendirmek ve eğitmek amacıyla sorulurken; bugün yalnızca çocukları eğlendirmek amacıyla sorulmaktadır. Çocuklar ise daha çok okulda ve kitle iletişim araçlarından öğrendikleri bilmeceleri tercih etmektedirler. Bu çalışmada bilmeceler yine bir sınıflandırmaya tabi tutulmadan alfabetik olarak verilmiştir.

- Abdest alır namaz kılmaz, cenazeden geri kalmaz - Ölü

- Altından arabası, gümüşten darabası, bunu bilmeyen eşek arabası - Masa saati

- Attım atana, değdi kotana, düzde çaylara, derede balığa - Yıldırım

- Ay elemez elemez, tendirin başına gelemez, gelse de geri gidemez. - Yağ

- Benim bir bağım var, senede gelir otuz salkım üzümü, ağını yersen haramdır, karasını yersen helaldir. - Ramazan

- Benim bir gelinim var gelenin giden elini öper. - Kapı kolu

- Bıcırlının gıcırlısı, gıcırlının bıcırlısı, yarısı canlı, yarısı cansız, yarısı yenir, yarısı yenmez, üç kafalı, altı sözlü, bilen var mı? - Kağnı arabası

- Bilmece bildirmece el üstünde kaydırmaca - Sabun

- Bin binayı mül(k) edersen onikidir kapısı, beşi usta, altı şegirt odur onun tapusu, üçünen olur, dördü beş olmaz, ikinen olur hepsinin işi. - Otuziki farz

- Bir sahan şeker dünyaya eker. - Yıldızlar

- Biz biz idik, otuz iki kız idik, ezildik büzüldük, bir duvara dizildik - Diş

- Bizim evde kuyu var, kuyunun içinde suyu var, suyunun içinde dili var. - İdare lambası

- Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane. - Nar

- Çarşıdan alınmaz, mendile sarılmaz, elde tutulmaz, tadına doyum olmaz. - Uyku

- Çil tavuk çilleme tavuk başını kestim kanı yok. - Halı

- Dağdan gelir dağ gibi, kolları budak gibi, eğilir su içmeye, bağırır oğlak gibi. - Sel

- Dağdan gelir sekerek, kara üzüm dökerek - Keçi

- Ezan okur namaz kılmaz, avrat alır nikah kıymaz. - Horoz

- Golot kaşık duvara yapışık. - Kulak

- Hacılar hacca gider, bilmemem nece gider, bir yumurtanın içinde, yüz bin iki cüce gider. - Nar

- Hak Teala hoş yaratmış beş yemiş, beşi dahi birbirini görmemiş, ikisine gün tokunur yaz ve kış, üçü daha güneş yüzü görmemiş. - Beş vakit namaz

- Hay yurtlar yurtlar yurtlar, Yusuf'umu yiyen kurtlar, tırnağından su içer, tepesinden yumurtlar. - Ceviz

- Kara kız kapıları gezer - Sel - saç

- Kat kat döşek, bunu bilmeyen eşek. - Lahana

- Kat kat ekmek katı sofraya gelir yenmez. - Kağıt

- Keçi tırnağı, yıkar ocağı - Tüfek

- Küçük mezar dünyayı gezer - Ayakkabı

- Minare dibi k-âre, bin bir çiçek, bir lale. - Minare gökyüzü; dibi kâre yeryüzü; bin bir çiçek yıldızlar; bir lale ay

- O yanı mermer, oyanı mermer, içinde bir gelin gezer. - Dil

- Taşa vurdun kırılmaz, suya vurdum kırıldı. - Kağıt

- Yapan satar, satan kullanmaz, kullanan da görmez. - Tabut

- Yazın kurur kışın erir. - Kurut

- Yer altında yağlı kayış - Yılan

- Yol üstünde bağlı sandık - Mezar

- Yol üstünde yarım çörek - Hilal





 
Bu site Kültür ve Turizm Bakanlığı Bilgi Sistemleri Dairesi Başkanlığı tarafından hazırlanmıştır.
Bu sayfa 14180 kez gösterilmiştir.