Beş yapıdan oluşan bir külliyenin ana yapıları olan birbirine bitişik Ulu
Cami ve Darüşşifa, tarihçesi Hittitlere kadar geri giden bir yerleşimde,
Sivas'ın Divriği ilçesindedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1922
yılında ilçe olan Divriği en parlak dönemini Mengücek oğulları Beyliği zamanında
yaşamıştır. 1937 yılından başlayarak bölgedeki demir madenlerin işletilmesi ile
yeniden önemli bir konuma kavuşmuş olan yerleşim, eski dokusunu günümüzde de
kısmen korumaktadır. 1985 yılında Dünya Miras Listesine alınan Ulu Cami Külliyesi’nde, beşi bani
adı ve tarih, altısı usta adı veren onbir kitabe karşımıza çıkmaktadır.
Kitabelerden, caminin 1228-29 yılında, Selçuklu sultanı I. Alâeddin Keykubad
zamanında, Mengücekli beyi Ahmed Şah; Dârüşşifa’nın aynı tarihte, eşi ve
Erzincan beyi olan Fahreddin Behramşah’ın kızı Turan Melek tarafından Ahlat’lı
Muğis oğlu Hürrem Şah adlı bir mimara yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Caminin doğu
cephesindeki pencerenin (özgününde bey mahfili kapısının) üzerinde Ahlatlı
nakkaş Ahmed, minberde Tiflisli İbrahim oğlu Ahmed ve hattat Mehmed, caminin
güney duvarındaki âyet şeridi üzerinde Mehmed oğlu Ahmed’in adları yazılıdır.
Divriği Ulu Camii ve Dârüşşifası, Selçuklu dönemi içinde küçük sayılabilecek
yapı topluluklarından biri olmasına karşın, altı sanatçısı ile dikkat çekicidir.
Bu bağlamda yapı topluluğu, Selçukluların yanı sıra Mengücekli çevresinde de
ekip çalışmasının varlığını gösteren önemli bir örnektir.
Derinkuyu Yeraltı Kenti. Toprak seviyesi altındaki kaya
kütlesinin oyulması ile oluşturulmuş yedi katlı bir yer altı kentidir. 1. ve 2.
katlarda oturma yerleri, ahırlar ve tuvaletler; 3.-5. katlarda gizlenme yerleri;
6. katta konferans salonu, altta ise su vardır. Savunma ve gizlenme amaçlı
yapılmış kentin alt katında bir de narteksli ve haç planlı bir şapel yer
almaktadır.
Divriği, Kale'den görünüm. Selçuklular zamanında,
Mengücekoğulları'nın en önemli merkezi olan Divriği, bu dönemde cami, türbe,
darüşşifa, hamam gibi çeşitli türlerde bezemeli yapılarla donatılmıştır. 16.
yüzyılda Osmanlı egemenliğine giren ilçede, yapıların büyük bir bölümü
Mengücekoğulları'na aittir. Ortaçağ dokusunu kısmen koruyan yerleşim, kalenin
eteğindeki 18.-19. yüzyıl konutları ile de dikkati çekmektedir.
|