III. 1950'DEN SONRA SOYUT SANAT YÖNÜNDEKİ GELİŞMELER
Türkiye’de çok partili döneme geçişle birlikte (1950) devletçilik politikası
yerine özel sektöre ağırlık verilen kapitalist sistem gelmiş, bazı değer
yargılarını da değişime uğratmıştır. Buna bağlı olarak ekonomik değişme ve
sanayileşmedeki gelişmeler, geleneksel yapıyı etkileyerek, kültürel yaşamda yeni
bir döneme girilmiştir. Bu dönemde Batı ülkeleriyle yeniden başlayan kültürel
ilişkiler, sanat alanında da etkisini göstermiş, Batı’da II. Dünya Savaşı’ndan
sonra egemen olan soyut sanat akımlarının Türkiye’de tanınması ve kısa sürede
benimsenmesi, bu yönde araştırmalara başlanmasında etkili olmuştur.
GSA’dan Avrupa uzmanlık eğitimi burs sınavlarını kazanan Nejad Devrim
1946’da, Selim Turan ve Hakkı Anlı da 1947’de Paris’e gönderilmişlerdir. Bu
sanatçılar ve daha önce Avrupa soyut sanat akımlarını tanımış olan Fahrünnissa
Zeid, Paris’te lirik-soyut sanat akımına yönelmişlerdir. ”Paris Ekolü” olarak nitelendirilen bu sanatçılardan, Zeid, Devrim ve Turan
geleneksel Osmanlı süsleme sanatları ve İslâm kaligrafisinden hareketle
gerçekleştirdikleri lirik-soyut yapıtlarıyla, 1947’den sonra “Realites
Nouvelles” (Yeni-Gerçekler) ve “Paris Okulu” sergilerine katılmaya başladılar.
Devrim, ”Duchamp’a Saygı” (1952) sergisinde taşist anlatımıyla ilgiyi üzerine
çekmiştir. Bu sergilerde Zeid’in sanat anlayışı ise, bağımsız ve kural dışı
olarak yorumlanmıştır. 1947 ve 1948’de Londra’da, 1949’da da Paris’te kişisel
sergiler açan ve 1951-1961 yılları arasında tanınan Zeid için; ”Bugünün en
duygulu, soyut ressamlarından biri... Zeid’in resimlerini dahil etmeden, modern
resim tarihinden söz etmek olanaksız” eleştirisi yapılmıştır. Devrim ise, geniş
çizgisel lekelere ve kalın, yazısal boya tuşlarından sonra, Çin kaligrafisi
etkili, monokrom anlatımını, 1970’e kadar sürdürmüş, ABD’de 1980’lerde ritm ve
hız öğeleri çalışmalarına egemen olmuştur. Selim Turan, Hans Hartung’u anımsatan
çizgisel fırça vuruşlarına karşın, yüzeydeki dinamizmi, geniş kol hareketlerinin
oluşturduğu yazısal eğrilerin devinimi ile ortaya koymuştur. Lirik-soyut
anlayışa 1950’de yönelen Hakkı Anlı da, atak fırça vuruşlarının üst üste
uygulandığı etkili yüzey dokularını içeren resimleriyle, 1970 başlarında
biçemini belirlemiştir.
|